21. Hukuk Dairesi 2016/3732 E. , 2017/7093 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle, kanuni gerektirici nedenler ile temyiz kapsam ve nedenlerine göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, 27.04.2012 tarihinde gerçekleşen iş kazası nedeniyle sürekli iş göremezliğe uğrayan davacının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece; 14.810,69 TL maddi tazminatın ve 30.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; davacının davalı şirkette hamur kesme makinesinde çalışırken, iş kazası geçirerek sağ elinden yaralandığı, olayın SGK tarafından iş kazası olarak tespit edildiği ve maluliyet oranının SGK Kocatepe Sosyal Güvenlik Merkezi ile Yüksek Sağlık Kurulu tarafından %11,30 olarak tespit edildiği, iş kazasının gerçekleşmesinde davcının %40 oranında müterafik kusurlu olduğunun kabul edildiği, davacının dava ve ıslah dilekçesi birlikte değerlendirildiğinde 14.810 TL maddi ve 30.000 TL manevi tazminat talep etmiş iken; 14.12.2015 tarihli dilekçesinde manevi tazminat istemini 20.000 TL olarak talep etmek suretiyle, talebini daralttığı anlaşılmıştır.
Gerek mülga B.K"nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin, bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır.
Aynı zamanda 6100 sayılı HMK"nun "Taleple Bağlılık İlkesi" başlıklı 26.maddesine göre ise Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. Düzenlemesi yer almaktadır.
Bu ilkeler gözetildiğinde, davacının dava dilekçesinde 30.000 TL olarak talep ettiği manevi tazminat istemini 14.12.2015 tarihli dilekçesiyle 20.000 TL olarak daralttığı dikkate alındığında, mahkemenin en fazla hükmedebileceği manevi tazminat miktarının 20.000 TL olarak kabul edilmesi gerekirken; talep aşılmak suretiyle 30.000 TL manevi tazminata karar verilmesi, aynı zamanda hükmedilen manevi tazminatın miktarı itibariyle çok fazla olduğu gözetilmeden karar verilmesi hatalı olmuştur.
Mahkemece yapılacak iş davacının manevi tazminat istemiyle ilgili talebini daralttığı gözetilerek, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde adalete uygun bir manevi tazminata karar vermekten ibarettir.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine,02/10/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.