3. Hukuk Dairesi 2017/17228 E. , 2018/1512 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki mirasçılıktan çıkarma ve vasiyetnamenin iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar vekili; tarafların murisi Mukaddes’in davacı eşi ... ile birlikte düzenledikleri ölüme bağlı tasarrufla davacı kızları ...’yi mirasçılıktan çıkardığını ve vasiyetname yaptığını, mirasçıktan çıkarma gerekçelerinin gerçeği yansıtmadığını, davalının baskı, zorlama ve telkinleriyle vasiyetname yapmalarına sebebiyet verdiğini, daha sonra davacı ...’in vasiyetnameden rücu ettiğini belirterek; mirasçılıktan çıkarma ve vasiyetnamenin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; davacı ... yönünden dava açmasına hukuki yarar bulunmadığını, saklı payının miras payının tamamı olduğunu, süresinde dava açılmadığını, iddiaların doğru olmadığını, davacı ...’nin aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davacı ...’in vasiyetnameden dönmek istediği, davacı ...’nin aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüklerini önemli ölçüde ihlal ettiğine ilişkin eyleminin olmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile muris tarafından düzenlenen vasiyetnamenin iptaline karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyanın incelenmesinde; muris tarafından davacı eşi ile düzenlenen ölüme bağlı tasarrufun iki bölüm halinde oluşturulduğu; ilk iki bölümde davacı kızı Zübeyde’nin eylem ve sözleri nedeniyle mirasçılıktan çıkardığı, üçüncü bölümde ise gayrimenkul, menkul ve bankadaki mevduatlarını davalı oğluna vasiyet ettiği görülmektedir.
Mirastan ıskat, murisin tek taraflı ölüme bağlı bir tasarrufu ile gerçekleşir. Iskat, cezai (olağan) ve koruyucu olmak üzere 2 türlüdür. Mirasçı, miras bırakana ve yakınlarından birine karşı TMK.nun 510.maddesinde gösterilen ağır bir suç işler veya murisine veya ailesine karşı kanunen yerine getirmekle yükümlü olduğu aile görevlerini ifada büyük bir kusur işlerse cezai (olağan) ıskat nedenleri doğmuş olur. Koruyucu ıskat ise, tamamen iyi niyete dayalı adından anlaşılacağı üzere murisin ıskat ettiği mirasçıdan çocuklarını koruma amacına yöneliktir.
TMK.nun 512.maddesinde, "Mirasçılıktan çıkarma, mirasbırakan ancak buna ilişkin tasarrufunda çıkarma sebebini belirtmişse geçerlidir.
Mirasçılıktan çıkarılan kimse itiraz ederse, belirtilen sebebin varlığını ispat, çıkarmadan yararlanan mirasçıya veya vasiyet alacaklısına düşer.
Davada, 14/07/2009 tarihli vasiyetnamede ıskat sebebi yazılmasına rağmen delillere göre yasada aranan ıskat sebeplerinin gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. Aynı şekilde mirasçılıktan çıkarma haricinde vasiyetname bölümü yönünden de davacı iptal sebeplerini ispatlayamamıştır.
Sebebin varlığı ispat edilememiş veya çıkarma sebebi tasarrufta belirtilmemişse tasarruf, mirasçının saklı payı dışında yerine getirilir; ancak, mirasbırakan bu tasarrufu çıkarma sebebi hakkında düştüğü açık bir yanılma yüzünden yapmışsa, çıkarma geçersiz olur." hükmü getirilmiştir.
Davalılar, mirastan ıskat sebebini ispat edemediğinden TMK"nun 512/3. maddesi gereğince mirastan ıskatın miras bırakanın tasarruf nisabı oranında geçerli olması gerekir. Başka bir ifadeyle tasarruf nisabı sınırları içerisinde geçerli olmak üzere vasiyetnamenin ıskatına ilişkin bölümün hükümsüzlüğüne karar verilerek davacının saklı payını talep edebileceği ve davaya tenkis davası olarak devam edileceği düşünülmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu durumda, mahkemece yapılacak iş; TMK.nun 512/3.maddesi gereğince, mirascılıktan çıkarmaya yönelik ölüme bağlı tasarrufun davacı mirasçının saklı payının tasarruf nisabı oranında yerine getirilerek davaya TMK.nun 564. vd. maddelerinde açıklanan tenkis davası olarak devam edilmek suretiyle murisin terekesinde bulunan tüm aktif ve pasifinin belirlenmesinden sonra uzman bilirkişiden alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurmak olmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/02/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.