1. Ceza Dairesi 2018/3365 E. , 2018/4913 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kasten yaralama sonucu ölüme neden olma
HÜKÜM : TCK"nin 87/4, 29, 53. maddeleri uyarınca 9 yıl hapis cezası.
1) Dairemizin 11.10.2016 günlü bozma ilamına uyulduğu halde, kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan lehe olan yasanın belirlenmesi için, 5237 sayılı TCK ile 765 sayılı TCK"nin ilgili bütün hükümlerinin denetime olanak verecek şekilde uygulanıp ortaya çıkan sonuçlar karşılaştırılmadan, doğrudan 5237 sayılı TCK’nin 87/4. maddesi uyarınca hüküm kurulması, bu Kanunun açıkça lehe olması karşısında bozma nedeni yapılmamıştır.
2) Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık ...’ın, maktul ...’a yönelik kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suç niteliği tayin, haksız tahrik sebebinin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre bozma kararına uyularak verilen hükümde eleştiri nedeni dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, alt sınırdan ceza tayin edilmesi ve takdiri indirim nedeninin uygulanması gerektiğine, katılanlar vekilinin; suç vasfına, haksız tahrike yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün tebliğnamedeki düşünce gibi ONANMASINA, Üyeler ... ve ...’in, sanığın TCK’nin 81. maddesi uyarınca cezalandırılması gerektiği yolundaki karşı oyları ile 26/11/2018 gününde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY:
Sanık ..."ın, maktul ..."ı 04.01.2001 tarihinde haksız tahrik altında 5237 sayılı Yasanın 87/4. maddesi uyarınca cezalandırılmasına ilişkin hükmünün taraf vekillerince temyiz istemi üzerine heyetimizce yapılan inceleme sonrasında Burhaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/201 esas, 2014/263 karar sayılı ve 16.10.2014 tarihli kararının oy çokluğuyla onanmasına dair Dairemizin 26.11.2018 gün 2018/3365 esas, 2018/4913 sayılı kararına suç vasfı nedeniyle muhalifiz.
ŞÖYLE Kİ;
Burhaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen sanık ..."ın 5237 sayılı Yasanın 81/1, 29. maddeleri uyarınca neticeten 18 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına dair kararın taraf vekillerince ve o yer Cumhuriyet savcısınca temyiz istemi üzerine, yine Dairemizin 11.10.2006 gün ve 2015/4944 esas, 2016/3532 sayılı kararıyla bozulmasına, yine heyetten Üye ..."in suç vasfının isabetli olarak belirlendiği gerekçesiyle hükmün onanmasına dair karşı oyu ile birlikte oy çokluğuyla karar verilmiştir.
Dairenin bu bozma kararına, mahkemece bozma kararına uyulması suretiyle eylemin bu kere 5237 sayılı Yasanın 87/4, 29. maddeleri uyarınca neticeten sanığın 9 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiş ise de; Dairemizin önceki bozma kararının muhalefet gerekçesinde belirtildiği gibi;
"Olay: Tüm dosya kapsamı ve tanık anlatımlarına göre;
Tanık ..."nın, olay gününden öncesinde, telefonla sanık ..."in, eşini müteaddit kereler rahatsız etmesinden kaynaklanan bir nedenden dolayı, sanığın bu kişiyi aramaya başladığı, eşi ... marifeti ile ..."nın görüştüğü bir sırada buluşma teklif edilmek suretiyle ...ve ..."nın suç tarihinde, sanığın evlerinin yakınında bir mevkiide buluşmaya karar verildiği, ..."nın da buraya maktul ..."ın sevk ve idaresindeki ... marka motorsiklet ile ..."dan yola çıkarak geldiği esnada, ..."nın buluşma yerine yakın yerde sanık ve yanındaki kişiler tarafından geldiğinin görülmesi üzerine, araçlarını önce motosikletin önüne doğru kırmak suretiyle devirdikleri, ..."nın ağaçların arasından kaybolduğu sırada devrilen motordan yere düşen maktulün ayağa kalkmaya çabaladığı, ancak sanık ... ve yanındaki arkadaşları tarafından kaçamadan yakalanıp tekme vurmak suretiyle olay yerinde darp edildiği, sonrasında daha sakin bir yere onu götürüp, burada da darp etmeye devam ettikleri, aldığı darbelerin etkisi ile bayıldığını anlayınca, ... Devlet Hastahanesine bıraktıkları, otopsi raporundan da anlaşılacağı üzere, aldığı ağır darbelerin etkisi nedeniyle hastahanede bilahare vefat ettiği anlaşılmıştır.
Burhaniye Ağır Ceza Mahkemesi, sanık hakkında 5237 sayılı Yasanın 81, 29. maddeleri gereğince cezalandırılmasına ilişkin hüküm etmiştir.
Dairemizin sayın çoğunluk görüşü ise, sanığın, kesin kimlikleri tespit edilemeyen diğer kişilerle birlikte beyin kanamasına ve hayati tehlike geçirmesine neden olacak şekilde darp ettikten sonra herhangi bir engel bulunmadığı halde eylemine son vererek hastahaneye götürüp burada bırakarak kaçtığı anlaşılan olayda; sanığın eylemine bağlı olarak ortaya çıkan kastının yaralamaya yönelik olduğu gerekçesi ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Sayın çoğunluk, suçun vasfının bu şekilde belirlenmesine ilişkin görüşüne katılmam mümkün değildir. Şöyle ki;
Yargılama sırasında, yanında ölen yakınının yanında olduğunu belirtmekle birlikte, sanık ... olayda yalnız değildir. Eşine telefonla rahatsızlık veren kişiyi bulma çabası içindedir. Randevu yerine yaklaşan tanık ...ve maktulün geldiğini görünce, kullandığı arabasını, motorun önüne kırarak, düşürecek şekilde silah olarak kullanmıştır. Kazanın etkisiyle yere düşen mağdurun kendine gelmesini beklemeden yanındaki kişilerle üzerine çullanıp, kafasına gelecek şekilde tekmelerle vurmuşlardır. Hatta onu yaralı vaziyette olay yerinde bırakarak, öncelikle suç delili olan motoru olay yerinden yoketme çabasına girişip, daha sonra tekrar olay yerine gelmek suretiyle bu kez maktulü dahada ıssız yere götürüp darp etmeye devam etmişlerdir. Taaaaki, bayılıncaya kadar. Yani maktulün darp edilmesi uzunca bir süre devam etmiştir. Otopsi raporundan da anlaşılacağı üzere, hedef noktaları da maktulün kafa bölgesi olmuştur.
HUKUKSAL YÖNDEN BAKILDIĞINDA;
5237 sayılı Yasada; öldürmeye teşebbüs-yaralama suçlarının ayırım ölçütü "kast" tır. KAST, sanığın iç dünyasını ilgilendirmekle birlikte, failin dış dünyaya yansıyan hareket ve neticeleri olarak failin davranışlarına göre belirlemek ancak mümkün olabilmektedir.
Dairemizce de kastın belirlenmesine ilişkin bazı ölçütler aranmaktadır. Kastı belirlemeye yarayan bu ölçütlerden bir ya da birkaç tanesinin bir arada bulunması yeterlidir. Bahsedilen ölçütler tek başına bir değer ifade edebileceği gibi, yargılamaya konu olaya göre diğer ölçütlerle de, bağlantılı olduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Bu husus yargılama sürecinde duruşma hakimine aittir. Yargıç, belirlediği kasta ilişkin olarak denetime olanak sağlayacak şekilde kanıtlarıyla hükmü gerekçesinde tartışmalıdır.
Bu açıklamaların ışığı altında,
Dosyadaki delillerin tartışılması ile birlikte suç vasfının tespitine gelirsek;
Sanık, henüz olayın başlangıcı esnasında, yönetimindeki aracını, maktul ve tanık ..."nın üzerinde bulunduğu motora çarpmak suretiyle onları yere düşürmüştür. Eylemine son vermemiş, yakaladığı maktule karşı, yanındaki kişi ya da kişilerle, özellikle maktulün kafa bölgesini hedef almak suretiyle tekmelemeye devam edilmiştir. Yine, yaralı maktulü o aşamada baygın şekilde bırakıp öncelikle motorun saklanmasına ilişkin çabaların devamında yine olay yerine gelip, maktulü daha sakin ve ıssız yere götürmek suretiyle darp etmeye devam etmişlerdir. Eyleme son vermeleri ve onu hastahaneye götürmeleri aşaması, maktulün 2. kez bayılması anına kadar devam etmiştir. Zaten bu aşamaya kadar maktul ölümcül darbeleri de almıştır. Bu aşamadan sonra, onun hastahane önüne bırakılması korkudan ve maktulden kurtulma çabasından ileri gelen bir durum olup, kastı etkileyecek biçimde kendiliğinden bir son verme olarak değerlendirilmemelidir. (Zira, bu aşamada kimliklerini dahi saklamışlardır.) Ya da, sadece maktulü ağır darp etmeleri sonrasında sırf hastahane önüne bırakıldığından hareket ile suç vasfının belirlenmesi de hukuk mantık ve sistematiğine uymadığı kanaatindeyim. Evet, vasfın belirlenmesine ilişkin Dairemizce benimsenen kriterlerden biriside, "eyleme kendiliğinden son verme" olarak tesbit edilmiş ise de, sanık ve yanındaki çoğunluğun, tek başına kalan maktule süreç içerisinde çok kez ölümcül kafa nahiyesine tekme vurmak suretiyle hareket ettikleri düşünüldüğünde, yaralama kastı ile hareket ettiğini söyleyebilirmiyiz?. Sanık ve yanındakilerin dış dünyaya yansıyan hareketleri vasfın belirlenmesinde etkili olmayacakmıdır? Kanaatime ve Dairemizce benimsenen kriterlere göre olmalıdır." şeklindeki karşı oyu ile ve bu nedenlerle suç vasfının belirlenmesine ilişkin yerel mahkemenin bu kere değerlendirmesinin yerinde olmadığı düşünce ve kanaati ile sayın çoğunluk görüşüne aykırı olarak yerel mahkeme hükmünün bozulması gerektiği düşüncesiyle karara muhalifiz.