9. Hukuk Dairesi 2016/3545 E. , 2017/1550 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine, işe iadesine ve yasal sonuçlarına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı ve davalılardan ... Ltd Şti. avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; davacının davalılara ait işyerinde 01/10/2013 tarihinden 05/05/2015 tarihine kadar satış temsilcisi olarak alt işveren işçisi sıfatıyla çalıştığını, davalı ... A.Ş. İle diğer davalı arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunduğunu, iş akdinin davalılar tarafından haksız ve ihbarsız olarak feshedildiğini belirterek haksız feshin geçersizliğine, davacının işe iadesine yasadan doğan haklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B) Davalı Cevabında Özetle:
Davalı ... A.Ş vekili aleyhine açılan davanın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, kendileri ile diğer davalı arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunmadığını, şirketin kendi adına mal satın alıp yine kendi adına satan bir şirket olduğunu, davacının şirketlerinin işçileri olmadığını, dolayısıyla iddia edilen hakların şirketleriyle bir ilgisinin olmadığını beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı ... ŞTİ vekili davacının şirketleri bünyesinde satış temsilcisi olarak istihdam edildiğini, şirketlerinin diğer davalı şirketin üretimini yaptığı ... markalı ürünlerinin depolanması ve perakende satıcılara toptan satışı ve tahsilatların takibi ile iştigal ettiğini, yapılan işin takibinin şirketleri tarafından yapıldığını, ancak işçi ücretleri, kıdem ve ihbar tazminatları da dahil olmak üzere tüm maliyetlerin diğer davalı tarafından karşılandığını, davacının belirlenen ciro hedeflerini tutturamadığını, defalarca uyarılmasına rağmen performansta hiçbir düzelme olmadığını bu sebeple akdinin feshedildiğini ve feshin geçerli sebebe dayandığını belirterek davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini savunmuştur.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece davacının davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunduğunu, davalı ... şirketi vekili de şirketlerinin sadece yapılan işin takibini yaptığını, işçi ücretleri, kıdem ve ihbar tazminatları da dahil olmak üzere tüm maliyetlerin diğer davalı tarafından karşılandığını iddia etmiş ise de, bu iddialarını ispat edemediğini, davacı tanıklarının beyanlarından da anlaşılacağı üzere davalı ... şirketinin ..."da ... markalı ürünleri üretip pazarladığı, Türkiye"nin değişik yerlerde bayilerinin bulunduğu, ürünlerin ... yakasında pazarlanması için de davalı ... şirketi le anlaştığı, davalı ... şirketinin davalı ..."ten aldığı ürünler için ..."e fatura kestiği, satış temsilcilerinin de sattıkları ürünlerin faturasını davalı ... şirketi adına kestiği, ana firmanın bayilerin satış temsilcilerine talimatlar vermesi doğal olduğu, , satış temsilcilerine talimat verme yetkisini bayi ile yaptıkları sözleşmeye şart olarak koymuş da olabileceği, bu hususun bu davalının asıl işveren olduğunu göstermeye yeterli olmadığını, davalı ... vekili diğer davalı ile aralarında yapılan asıl işveren-alt işverenlik sözleşmesi suretini sunmadığından diğer davalı ... vekiline bu sözleşmenin suretini sunmak üzere 20/10/2015 tarihli celsede süre verilmiş olmasına rağmen bu davalı vekili de sözleşme suretini sunmadığını, davalılar tarafından aralarında yapılan sözleşme suretinin sunulmaması davalılar aleyhine delil olarak kullanılıp davalılar arasındaki sözleşmenin asıl işveren-alt işverenlik sözleşmesi olduğunun kabul edilemeyeceğini, asıl olanın bayilik sözleşmesi olduğunu, aksi ispat edilemediğine göre, diğer tüm deliller de sözleşmenin bayilik sözleşmesi olduğunu gösterdiğinden davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunmadığı, davalı ... şirketinin davacının işvereni olmadığı kabul edilerek bu davalı hakkındaki davanın reddine karar verilmiş,davalılar tarafından herhangi bir yazılı fesih bildirimi sunulmadığından ve davalı ... şirketi tarafından davacının iş akdini işçinin veriminden kaynaklanan sebeple feshedildiğini iddia etmesine rağmen davacının savunmasının alındığını ispat etmediğinden fesih geçersizliğine davalı ... şirketi açısından davanın kabulü ile davacının işe iadesine karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Karar süresinde davacı ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
E) Gerekçe:
Dosya içeriğine göre davacının iş sözleşmesi yazılı fesih bildirimi olmadan feshedildiğinden ve kayden çalıştıran davalı ... şirketi davacının performansı nedeni ile iş sözleşmesinin feshedildiğini savunmasına rağmen, yazılı bildirim yanında savunmasını da almadığından, mahkemece feshin geçersizliğine ve davacının anılan davalı işyerine işe iadesine karar verilmesi isabetlidir. Bu nedenle davalı ... şirketinin temyizi yerinde değildir.
Davacı vekili, davalılar arasında asıl-alt işveren ilişkisi olması nedeni ile davalı ... şirketi yönünden husumetten ret kararı verilmesini temyiz nedeni yapmıştır.
Mahkemece, asıl işveren ... şirketi yönünden husumet nedeni ile ret kararı verilirken, “davalı ... şirketinin davalı ..."ten aldığı ürünler için ..."e fatura kestiği, satış temsilcilerinin de sattıkları ürünlerin faturasını davalı ... şirketi adına kestiği, ana firmanın bayilerin satış temsilcilerine talimatlar vermesi doğal olduğu, , satış temsilcilerine talimat verme yetkisini bayi ile yaptıkları sözleşmeye şart olarak koymuş da olabileceği, bu hususun bu davalının asıl işveren olduğunu göstermeye yeterli olmadığını, davalı ... vekili diğer davalı ile aralarında yapılan asıl işveren-alt işverenlik sözleşmesi suretini sunmadığından diğer davalı ... vekiline bu sözleşmenin suretini sunmak üzere 20/10/2015 tarihli celsede süre verilmiş olmasına rağmen bu davalı vekili de sözleşme suretini sunmadığını, davalılar tarafından aralarında yapılan sözleşme suretinin sunulmaması davalılar aleyhine delil olarak kullanılıp davalılar arasındaki sözleşmenin asıl işveren-alt işverenlik sözleşmesi olduğunun kabul edilemeyeceğini, asıl olanın bayilik sözleşmesi olduğunu, aksi ispat edilemediğine göre, diğer tüm deliller de sözleşmenin bayilik sözleşmesi olduğunu gösterdiğinden davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunmadığı” gerekçesine dayanılmıştır.
Öncelikle asıl-alt işveren arasındaki sözleşme, davalıların elinde olduğundan, bu sözleşmenin istenmesi ve sunulmaması halinde 6100 sayılı HMK.’un 220. Maddesinin işletilmesi gerekir. Sözleşme davacı elinde olmadığından sunulmaması, davacı aleyhine yorumlanmamalıdır.
Diğer taraftan 4857 sayılı İş Kanunu"nun 2/6 maddesi uyarınca, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” Keza aynı maddenin 7. fıkrasına göre, “Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez.”
Alt işverene verilen iş, işyerinde mal veya hizmet üretiminin yardımcı işlerinden olmalıdır. Asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi durumunda ise, verilen iş işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş olmalıdır.
Asıl alt işveren ilişkisinin gerçekleşmesi için, asıl işverenin mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işi yada asıl işin bir bölümünü alt işverene vermesi gerekir. Verilen iş, mal veya hizmet üretimine ilişkin olmayan bir iş ise, bu tür bir ilişki doğmaz.
Alt işveren işçilerinin bir kısmının, üstlenilen hizmet dışında asıl veya yardımcı başka işte çalıştırılmaları, asıl-alt işveren arasındaki sözleşmeyi muvazaalı hale getirmez. Sadece başka işte çalıştırılan işçi açısında asıl alt işveren ilişkisinin unsurlarının bulmadığı kabul edilmelidir. Burada alt işveren işçilerinin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırılıp çalıştırılmadıkları önem kazanır. İşçi münhasıran asıl işveren ait işte çalıştırılıyor ise asıl işverende işçilik alacaklarından sorumlu tutulmalıdır.
Alt-asıl işveren arasındaki ilişki, niteliğine göre, eser, taşıma, kira gibi sözleşmelere dayanır. Alt işveren üstlendiği işi sözleşme koşulları doğrultusunda, ama kendi adına ve bağımsız bir biçimde yürütür. Çalıştırdığı işçilerle kendi adına iş sözleşmesi yapar; gerekli talimatları verir; işçilere ücretlerini kendisi öder; ücret bordrolarını düzenler; SSK primlerini yatırır.
O halde sözleşme ibraz edilmemiş olsa bile asıl-alt işveren ilişkisinin varlığı tanık, keşif gibi delillerle kanıtlanabilir. Nitekim davacı bu deliller yanında emsal aynı şekilde çalışan işçilerin açtığı davalarda bu ilişkinin kabul edildiğini iddia etmiş ve kararlar sunmuştur. Dairemizce de incelenen aynı davalılara karşı açılan işe iade davalarında yapılan emsal araştırmasında ... 32. İŞ MAHKEMESİ nin 2014/278 ve 280 Esas sayılı dava dosyaları tespit edilmiştir. Mahkemece bu dosyalar getirtilip incelenerek ve davalılara usulü uygun olarak HMK.’un 220. Maddesi uyarınca kesin süre verilerek aralarındaki sözleşmesinin sunulması istenerek davalılar arasındaki ilişkinin tespiti gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 13.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.