11. Hukuk Dairesi 2016/13860 E. , 2018/4953 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 14/07/2016 tarih ve 2015/60-2016/149 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin "..." ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “...” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TPE"ye başvuruda bulunduğunu, 2012/87015 kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa davalı başvurusu ile müvekkiline ait markaların karıştırılmaya ve tüketicinin yanılmasına yol açacak derecede benzer olduğunu, fonetik, görsel ve gerekse kavramsal olarak doğrudan müvekkiline ait markaları çağrıştırdığını, aynı zamanda dava konusu başvurunun müvekkiline ait markalarla aynı/benzer ürün ve hizmetleri kapsadığını iltibas oluşmasının kaçınılmaz olduğunu, zira müvekkilinin "..." esas unsurlu markalarının tanınmış olduğunu, davalı başvurusunun seri markalar içerisinde algılanacağını; bu nedenle davaya konu kararın hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek 2014-M-13349 sayılı YİDK kararının iptaline, tescili halinde markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı TPE vekili, dava konusu markalarda ortak ... ibaresinin benzerlik/iltibas için yeterli olmadığını, ... ibaresinin davacı markasında yer alan ... ibaresinden daha ön planda olduğunu, markaların bir bütün olarak benzer olmadığını, davacı markasının tanınmış olmadığını, aksi halde bile m.8/4 ile aranan (3) koşuldan birinin varlığının ispatlanamadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin dünyaca tanınan bir şirket olduğunu, ... ibaresinin tek başına ayırt edici niteliği haiz olmadığını bu sebeple markanın esas unsuru olmayacağını, davacının ... markalarının seri niteliği olmadığını, ... telefonlarını kısaca tabir etmek için kullanılan ... ibaresi sebebiyle dava konusu markalar arasında benzerlik doğmayacağını, tanınmış ... ibaresinin halk tarafından derhal ayırt etmeyi sağlayan bir
unsur olduğunu, davalının ... ibareli markalarına karşı davacının açtığı davaların davalı lehine kesinleştiğini, davacının ... markalarının tanınmış niteliği haiz olmadığını, davacının haksız rekabet ve kötüniyet iddialarının yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia savunma ve benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilerek , TPE YİDK"nın 2014-M-13349 sayılı kararının 09. 35. - 38. - 41. ve 42 sınıfta yer alan bir kısım mal ve hizmetler yönünden " kısmen iptaline, 2012/87015 sayılı markanın 09. - 35. - 38. - 41. ve 42. sınıfta yer alan bir kısım mal/hizmetler yönünden kısmen hükümsüzlüğüne ve fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-Dava TPE YİDK’nın 2014-M-13349 sayılı kararının iptali ve tescili halinde davalıya ait 2012/87015 sayılı, “..." ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemlerine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir. Ancak davacı vekilinin 31.05.2018 tarihli dilekçesiyle davadan feragat ettiğini ve feragat nedeniyle davalılardan yargılama gideri taleplerinin olmadığını bildirdiği anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri nitelikte olup davadan feragat hüküm kesinleşinceye değin yapılabilir ve karşı tarafın kabulüne bağlı olmadığı gibi yapıldığı anda kesin hükmün sonuçlarını doğurur. Davacı vekilinin davadan feragate ilişkin dilekçesinin, vekaletnamesinde bu hususta özel yetki de bulunduğu gözetildiğinde, HMK’nin 307 vd. maddeleri uyarınca sonuç doğurucu nitelikte olduğu anlaşılmış, Yargıtay İBK’nin 11/04/1940 gün ve 70 sayılı ve HGK’nin 21/11/1981 gün ve 1981/2-551 sayılı kararları uyarınca, öncelikle, davacı yanın davadan feragatine ilişkin bir hüküm verilmesini teminen yerel mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı yanın davadan feragatine yönelik bir karar verilmek üzere yerel mahkeme kararının BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan sebeplerle bozma sebep ve şekline göre taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 28/06/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.