1. Hukuk Dairesi 2020/1871 E. , 2021/2791 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece tapu iptali ve tescil talebinin reddine, tazminat talebinin kabulüne ilişkin olarak verilen karara karşı taraf vekillerince yapılan istinaf başvurusu üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesince davacı vekilinin başvurusunun reddine, davalıların başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK."nun 353-(1)-b/2 maddesi uyarınca kaldırılmasına tapu iptal-tescil talebinin reddi ile, tazminat konusunda karar verilmesine yer olmadığına ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı, yurtdışında yaşadığını ve yılda bir kez Türkiye’ye geldiğini, maliki olduğu 201 ada 4 ve 7 parsel sayılı taşınmazların davalı ...’a vermiş olduğu vekaletname ile kendisinin bilgi ve onayı dışında diğer davalılara satış suretiyle temlik edildiğini, kendisine herhangi bir para verilmediğini belirterek, tapu iptali-tescil, olmaz ise tazminat istemiştir.
Davalı ..., davacının yurtdışında yaşıyor olması nedeniyle Türkiye’deki tüm işlerini kendisinin takip ettiğini, dava konusu taşınmazların satışının davacının bilgi ve onayı ile gerçekleştirildiğini, davanın reddini savunmuştur.
Davalılar ... ve ..., iyiniyetli üçüncü kişi olduklarını, satıcı davacı ve vekil diğer davalıyı tanımadıklarını, ... kaplıcalarında arsa satın almanın iyi bir yatırım olacağı düşüncesi ile bu bölgede arsa satın almak istediklerini ve dava konusu taşınmazlar dışında aynı bölgede bir çok arsa satın aldıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
İlk Derece Mahkemesinin, davalı kayıt maliklerinin kötü niyetli oldukları kanıtlanmadığından tapu iptali-tescil talebinin reddine, davalı vekil ...’ın vekalet görevini kötüye kullandığı ispatlandığından tazminat talebinin kabulüne dair karara karşı davalı ... vekilince yapılan istinaf başvurusu ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince kabul edilerek tarafların davanın esasıyla ilgili gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması nedeniyle 6100 sayılı HMK."nun 353/1-a/6 maddesi uyarınca kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiş, mahkemece davalı kayıt maliklerinin kötü niyetli oldukları kanıtlanmadığından tapu iptali-tescil talebinin reddine, davalı vekilin vekalet görevini kötüye kullandığı ispatlandığından tazminat talebinin kabulü ile davacının cevaba cevap dilekçesini verdikten sonra verdiği ek talep dilekçesinin kısmi ıslah mahiyetinde olduğu, davacının sonradan yaptığı iki ayrı ıslah ile talebini arttırmış olmasının HMK 176/2. maddesi uyarınca bir davada bir kez ıslah yapılabileceği hükmüne aykırı olduğu gerekçesi ile 15.000,00 TL tazminatın davalı ...’dan tahsiline dair kararın taraf vekillerince istinafı üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesince davacı vekilinin başvurusunun reddine, davalıların başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK."nun 353-(1)-b/2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, davacı tarafça dilekçelerin tebliği aşamasında 08.02.2016 tarihinde cevaba cevap dilekçesinin ibrazından sonra 20.02.2016 tarihli "08.02.2016 tarihli cevaba cevap dilekçemize netice ve talebimize ek olarak" beyanlı dilekçesi ile netice-i talebini terditli hale getiren beyanının iddianın genişletilmesi mahiyetinde olduğu, davalı vekilinin 24.05.2016 tarihli dilekçesi ile talebin değiştirilmesine muvafakatlarının olmadığını beyan etmiş olması nedeniyle davacının bedele ilişkin usulüne uygun talebi bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının ... 3. Noterliğinin 10.07.2006 gün 13712 yevmiye numaralı vekaletname ile davalı ...’ı ... ili, Merkez, ... Çiftliğinde kain gayrimenkullerin tamamını veya dilediği miktarda hisseyi dilediği bedelde satmaya, satış bedelini almaya vekil tayin ettiği, anılan vekaletname kullanılarak çekişmeli 4 parsel sayılı taşınmazın 13.07.2006 tarihinde 15.000,00 TL bedelle, 7 parsel sayılı taşınmazın yine 13.07.2006 tarihinde 16.250,00 TL bedelle davalılar ... ve ...’ya 1 / 2 şer pay ile satıldığı, 07.01.2016 tarihinde tapu iptali ve tescil istemi ile davanın açıldığı, davalıların cevap dilekçelerinin davacı vekiline usulüne uygun olarak 17.02.2016 tarihinde tebliğ edildiği, davacı vekilinin 19.02.2016 havale tarihli dilekçe ile cevaba cevaplarını sunduğu, 22.02.2016 havale tarihli dilekçe ile cevaba cevap dilekçesinin netice ve talebine ek olarak taşınmazların dava tarihi itibariyle değerlerinin belirlenmesi kaydıyla şimdilik 15.000,00 TL nin tahsiline karar verilmesini istediği anlaşılmıştır. Keşif sonrası alınan bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazların dava tarihindeki değerleri 165.526.48 TL olarak belirlenmiş davacı vekilince tamamlama harcı yatırılarak talep arttırılmıştır. Bölge Adliye Mahkemesinin gönderme kararı sonrası yeniden keşif yapılarak alınan bilirkişi raporunda taşınmazların dava tarihindeki değerleri 189.157,78 TL olarak belirlenmiş, davacı vekilince tamamlama harcı yatırılarak talep bu miktara yükseltilmiştir.
Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekil eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince; tapu kayıt maliki ... ve ...’in davalı vekil ... ile el ve işbirliği içinde olmadıkları tapu kayıt maliklerinin iyiniyetlerinin korunması gerektiği gerekçesiyle tapu iptali ve tescil talebinin reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ayrıca ilk derece mahkemesinin 03.10.2017 Gün 2016/10 E.- 2017/357 K. sayılı davacının tapu iptali ve tescil talebinin reddine, 165.526,48 TL bedelin davalı ...’dan tahsiline ilişkin kararı, davacı tarafından istinaf edilmemiştir.
Davacının tazminat talebine gelince; yukarıda açıklandığı gibi dava tapu iptali ve tescil istemli olarak açılmış, davacı vekili cevaba cevap dilekçesine ek dilekçe ile tazminat isteminde bulunmuştur. Bu istek ilk derece mahkemesince kısmi ıslah olarak nitelendirilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince HMK’nın 141. maddesi kapsamında olduğu ve davalının muvafakatı olmadığını beyan ettiğinin anlaşılması karşısında tazminat talebi yönünden karar verilmesine yer olmadığı şeklinde hüküm kurulmuştur.
Hemen belirtmek gerekir ki; HMK’nın “İddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi” başlıklı 141. maddesi 22.07.2020 tarih ve 7251 sayılı Kanunun 15 maddesi ile değişiklikten önceki hâliyle;“(1) Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri (m.136) ile serbestçe; ön inceleme aşamasında (m.137) ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına (m.140) taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya
savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilir (m.139). Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. (2) İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah (m.176) ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.” değişiklikten sonra ise “- (1) (Değişik:22/7/2020-7251/15 md.) Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. (2) İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.” şeklinde düzenleme altına alınmıştır. HMK’nın 141. maddesine göre; tarafların karşılıklı dilekçelerini verdikleri aşamada, herhangi bir sınırlamaya bağlı olmaksızın uyuşmazlığın genel çerçevesi içinde iddia ve savunmalarını değiştirebilecekleri kabul edilmiştir. Dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasında bu yasağın uygulanmaması ile daha uyuşmazlığın en başında, karşı tarafın açıklamasını, iddia ve savunmasını tam olarak görmeden, sağlıklı ve tam bir iddia ve savunma örgüsü kurmanın mümkün ve gerçekçi olmadığı gözetilerek; tarafların dilekçelerinde rahat, doğru ve sağlıklı bir iddia ve savunma bütünü oluşturmalarını sağlamak olduğu gibi, maddi ve hukuki nitelendirmeleri uyuşmazlığı çözecek doğrulukta ortaya koymaları amaçlanmaktadır. Nitekim bu düşünce Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.02.2021 gün, 2017/2710 Esas – 2021/34 sayılı kararında da aynen benimsenmiştir.
Tüm bu açıklamalar ve yasal düzenlemeler karşısında, davacının cevaba cevap dilekçesine ek dilekçedeki talebinin iddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi yahut ıslah kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir.
Hal böyle olunca, toplanan deliller ve dosya içeriğinden, davacının tazminat talebi HMK’nın 141. maddesindeki düzenlemeye göre usulüne uygun kabul edilerek, davalı vekil ... tarafından dava konusu taşınmazların rayiç değerinin davacıya ödendiği hususunun ispatlanamadığı da gözetilmek suretiyle hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamıştır.
Davacı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK"nun 371/1-a maddesi gereğince ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK"nun 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.05.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.