10. Hukuk Dairesi 2019/1882 E. , 2019/4975 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, rücûan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak ilamında belirttiği gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, temizlik işçici olarak çalışan mütevefffa Latif Bütüner’in 29.08.2006 günü 21:10 sıralarında davalı şirket tarafından işletilen sosyal tesislerinde bulunan kapalı havuıza girerek boğulması şeklinde meydana gelen iş kazası sonucu vefat etmesi ile hak sahiplerine bağlanan gelir nedeniyle oluşan kurum zararının tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece, hak sahiplerince açılan tazminat davasında esas alınan kusur raporu ile yetinilerek ve 506 sayılı Yasa’nın 92. maddesi göz ardı edilerek davanın kabulüne hükmedilmiştir. Davanın yasal dayanağı, olay tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı kanun olup kusurun belirlenmesinde, mahkemece, öncelikle iş kazasının ne şekilde olduğu, temizlik görevli olarak işçinin havuza girmeden önce şirketin yetkilisinden izin alıp almadığı, işyeri uygulmasına göre temzilik görevlilerinin yüzme havuzuna girmelerine müsade edilip edilmediği, çalışma saatlari içinde kendi insiyatifi ile mi havuza girdiği, dosya içeriğindeki tüm deliller takdir olunarak, varsa çelişki giderilerek belirlenmeli ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, kusur oran ve aidiyeti konusunda bilirkişi incelemesine gidilmelidir.
1-)Kusur raporlarının, 506 sayılı Yasanın 26., 4857 sayılı Yasanın 77. ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğünün 2 vd maddelerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. 4857 sayılı Yasanın 77. maddesi; “İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler, işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar...” düzenlemesini içermektedir. Anılan düzenleme, işçiyi gözetim ödevi ve insan yaşamının üstün değer olarak korunması gereğinden hareketle; salt mevzuatta öngörülen önlemlerle yetinilmeyip, bilimsel ve teknolojik gelişimin ulaştığı aşama uyarınca alınması gereken önlemlerin de işveren tarafından alınmasını zorunlu kılmaktadır. İş kazasının oluşumuna etken kusur oranlarının saptanmasına yönelik incelemede; ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar, ayrıntılı olarak irdelenip, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır.
Öte yandan, sigortalı veya hak sahipleri tarafından tazmin sorumluları aleyhine açılan tazminat davalarında alınan kusur tespitine ilişkin bilirkişi raporuyla ulaşılan sonuçlar, rücu davasında kurumun taraf olmaması nedeniyle bağlayıcı nitelikte bulunmamakta, işçi sağlığı ve iş güvenliği kuralları yönünden ayrıntılı irdeleme içermesi halinde güçlü delil olarak kabul edilebilmektedir.
Rücû davaları, kusur sorumluluğuna dayanmakta olup, iş kazasında kusurlu olanlar davacı Kurum"un rücû alacağından kusurları karşılığı sorumludur.
Mahkemece, kusur raporu alınmaksızın tazminat dosyasında alınan kusur raporu hükme esas alınmak suretiyle sonuca gidildiği anlaşılmıştır. Kesinleşen tazminat davasında esas alınan kusur raporları her ne kadar güçlü delil ise de söz konusu rücuan tazminat davasında bağlayıcı olmayıp, çelişkileri gideren, zararlandırı olayın nasıl meydana geldiğini ve kusur durumlarını soyut olmayan ifadelerle ortaya koyan ayrıca kusur raporu alınmalıdır.
2-) incelemeye konu dosya kapsamından hak sahibi eş Güner Bütüner’e 01.09.2006 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlanması ile 506 sayılı Yasa’nın 92. maddesinin uygulandığı, ancak kurum zararının mahkemece belirlenmediği anlaşılmıştır.
506 sayılı Yasa"nın 92. maddesi, “Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile iş kazalarıyla meslek hastalıkları sigortasından hak kazanılan aylık ve gelirler birleşirse, sigortalıya veya hak sahibine bu aylık ve gelirlerden yüksek olanın tümü, eksik olanın da yarısı bağlanır. Bu aylık ve gelirler eşitse, iş kazalarıyla meslek hastalıkları sigortasından bağlanan gelirin tümü, malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından bağlanan aylığın da yarısı verilir.” düzenlemesini içermektedir.
Kurumun, sigortalıya bağladığı ilk peşin sermaye değerli gelirden fazlasını isteme hakkı bulunmadığı gibi; bağlanan gelirin kesildiği veya kesilmesi gereğinin, yargılama sürecinde ortaya çıktığı durumlarda; Kurumun ödemediği veya ödemeyecek olduğu gelir kesimini rücuan isteyemeyeceği yönü de, tazmine yönelik davada gözetilmesi gereken genel ilkeler arasında bulunmaktadır.
Dava konusu edilen gelirlerin, 506 sayılı Yasa"nın 92. maddesi (5510 sayılı Yasa’nın 54. madde) uyarınca indirildiğinin anlaşılması halinde; davalının tazminle sorumlu olduğu ilk peşin sermaye değerli gelir miktarının; gelirin başladığı tarih itibariyle 506 sayılı Yasa"nın 92. maddesi (5510 sayılı Yasa’nın 54. madde) uyarınca indirilmiş hâli üzerinden hesaplanan ilk peşin sermaye değerli gelir miktarına, indirme tarihine kadar yapılan fiili ödeme miktarının yarısı da eklenmesi suretiyle belirlenmelidir. Mahkemece; dava konusu edilen gelirlerin, 506 sayılı Kanunun 92. maddesi (5510 sayılı Yasa’nın 54. madde) uyarınca yarıya indirilmiş olup olmadığı belirlenerek yarıya indirildiğinin belirlenmesi halinde gelirin başlangıç tarihi itibariyle 506 sayılı Yasa"nın 92. madde (5510 sayılı Yasa’nın 54. madde) uygulaması gözetilerek belirlenmiş (yukarıda anlatılan şekilde hesaplanmış) miktarını gösterir ilk peşin sermaye değeri Kurumdan sorulmalı, davalının tazminle sorumlu olduğu ilk peşin sermaye değerli gelir miktarı hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirlenmeli ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular ışığında, tazminat dosyasındaki raporun bağlayıcı olmadığı ve ceza dosyasındaki takipsizlik kararı gözetilerek olaya ve oluşa uygun, kusur durum ve aidiyetlerinin belirlendiği ayrı bir kusur raporu alınmalı, yaşlılık aylığı bağlanmasından dolayı 506 sayılı yasanın 92. maddesi (5510 sayılı Yasa’nın 54. madde) uyarınca gelirin yarıya inmesi ile baştan yarı gelire, gelirin yarıya düştüğü tarihe kadarki ödemenin yarısı eklenip gerçek zararla karşılaştırılması gerektiği gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz, edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMAS1NA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 30.05.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.