3. Hukuk Dairesi 2017/6414 E. , 2018/1930 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı kiracının Mayıs 2013 kira bedelini ödemediğini ve sözleşmeye aykırı davrandığını, taşınmazı tahliye ederek tevdi mahalli yoluna gittiğini, anahtarın teslim edilene kadar davalının kira borcu olduğunu ve anahtarın mahkemeye teslim edildiği 17.06.2013 tarihine kadar kira bedellerinden sorumlu olduğunu, bu amaçla hakkında icra takibi yapıldığını, takibe haksız itiraz ettiğini belirterek, itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; dava konusu taşınmazı 30.4.2013 tarihinde tahliye ettiğini, davacının anahtarı teslim almaktan kaçınması nedeniyle anahtarı tevdi mahalline teslim ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; anahtarın davacı vekilince teslim alındığı 04.07.2013 tarihine göre davanın kısmen kabulü ile icra dosyasına karşı yaptığı itirazın 39.345.49 TL kira alacağı ve bunun işlemiş faizi yönünden iptaline, asıl alacak miktarı üzerinden %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hükmün süresi içerisinde davalı tarafça temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 2014/6868 esas 2015/2578 karar sayılı 16/03/2015 tarihli ilamıyla;
“...nın taleple bağlılık ilkesi başlıklı 26.maddesi (HUMK. 74.maddesi) “hâkim, tarafların talep sonuçları ile bağlıdır. Ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre talep sonucundan daha azına karar verebilir.”
Taraflar arasında imzalanan 01.05.2012 başlangıç tarihli ve beş yıl süreli kira sözleşmesinin varlığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı alacaklı, 05.07.2013 tarihinde başlattığı icra takibi ile Nisan 2013- 17.500 TL, Mayıs 2013- 18.639 TL ve Haziran 2013- 9.319 TL açıklamalı olarak toplam 45.458 TL kira alacağının tahsilini istemiştir. Davalı kiracı İstanbul Anadolu 5. Sulh Mahkemesi" nin 2013/54 D. İş sayılı dosyası ile anahtar teslimi hususunda tevdi mahalli tayini istediği, mahkemece 17.06.2013 tarihinde tevdi mahalli tayininie karar verildiği, anahtarın 04.07.2013 tarihinde tutanakla davacı vekiline teslim edildiği anlaşılmaktadır.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda; tahliye tarihinin 04.07.2013 olması halinde Mayıs 2013 kira bedeli ve Temmuz 2013 ayından 4 günlük kira bedeli olarak 39.345 TL alacağın bulunduğu belirtilmiştir. Mahkemece bu rapor hükme esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; davacı vekilinin dava dilekçesinde anahtar teslimini 17.06.2013 tarihi olarak belirtmiş ve takibi de bu doğrultuda başlatmış olması karşısında bu tarihe kadar olan kira alacağı hesaplanarak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken talep aşılarak 04.07.2013 tarihine kadar kira alacağına hükmedilmesi hatalı olmuştur.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Söz konusu bozma ilamı uyarınca mahkemece; davacı vekilinin ıslah dilekçesinde davanın alacak davası olarak ıslah edildiği gerekçesiyle davanın alacak davası olarak kabulü ile 39.345,49 TL alacağın davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Bilindiği üzere ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. HMK"nın 176.maddesinde (HUMK.83.maddesi) ıslah; "Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir." olarak tanımlanmıştır.
Aynı Kanunun müteakip 177.maddesinde (HUMK.84.maddesi) ise, ıslahın tahkikat bitinceye kadar yapılabileceği öngörülmüş olduğundan ve temyiz faslında da, bozmadan sonra dahi ıslahın olanaklı bulunduğuna dair açık veya örtülü bir hüküm yer almadığından, Kanunun bu olanağı bir devre ve zaman ile sınırlandırdığı kabul edilme ve bu nedenle bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı sonucuna varılması zorunludur.
Nitekim 04.02.1948 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; dava açıldıktan sonra mevzuunda, sebebinde ve delillerde ve sair hususlarda usule müteallik olmak üzere yapılmış olan yanlışlıkları bir defaya mahsus olmak üzere düzeltmek ve eksiklikleri de tamamlamak imkanını veren ve mahkeme kararına lüzum olmadan tarafların sözlü ve yazılı beyanlarıyla yapılabilen "ıslah"ın; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 84. maddesinin açık hükmü dairesinde tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabileceği Yargıtay"ca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağı açıklanmıştır.
Yine; Yargıtay İçtihadı Birleştime Genel Kurulunun 06.05.2016 tarih ve 2015/1 E.-2016/1 K.sayılı ilamı ile "Her ne sebeple verilirse verilsin, bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına dair 04.02.1948 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının değiştirilmesine gerek olmadığına" karar verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinde; davacı taraf dava dilekçesinde anahtar teslimini 17.06.2013 tarihi olarak belirtmiş ve takibi de bu doğrultuda başlatmış olması karşısında bu tarihe kadar olan kira alacağı hesaplanarak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken talep aşılarak 04.07.2013 tarihine kadar kira alacağına hükmedilmesi nedeniyle ilk hükmün bozulması sonrasında üzerine davacı vekili tarafından anahtar teslimine kadar olan süredeki kira alacaklarının talep edildiğine ilişkin ıslah dilekçesi verildiği görülmektedir. Bu haliyle davacı taraf kira alacağı süresi yönünden talebini ıslahla artırmış, mahkemece bozma sonrası ıslaha göre karar verilmiştir.
O halde; mahkemece; davalı taraf lehine doğmuş olan usuli kazanılmış hak ile bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı hususları da göz önüne alınarak karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu davalı taraf lehine doğmuş olan kazanılmış usuli hak göz önüne alınmaksızın bozmadan sonra yapılan ıslaha göre hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görülmüş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.