22. Hukuk Dairesi 2017/26972 E. , 2020/1536 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalıya ait işyerinde çalıştığını, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından haklı bir neden olmadan feshedildiğini, davacının ailesiyle birlikte işveren tarafından temin edilen lojmanda oturduğunu, alacaklarının belirlenmesi için Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğüne başvurduğunu, Kurumca bir kısım ücretlerinin ödenmesi gerektiğinin tespit edildiğini ileri sürerek ücret alacağı, ihbar tazminatı, kıdem tazminatı, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, yıllık izin ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Dava konusu talepler bakımından tespiti gereken ilk husus, taraflar arasındaki ilişkinin 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve uyuşmazlığa uygulanacak Kanunun belirlenmesi noktasındadır.
4857 sayılı Kanun"un 1. maddesinin 2. fıkrasında, 4. maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, işverenler ile işveren vekillerine ve işçilerine, çalışma konularına bakılmaksızın bu kanunun uygulanacağı belirtilmiştir.
4857 sayılı Kanun"un 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca, elliden az işçi çalıştırılan (50 dahil) tarım ve orman işlerinin yapıldığı işyerlerinde veya işletmelerinde bu kanun hükümleri uygulanmaz. Ancak, tarım ve orman işlerinin yapıldığı işyerinde elli dahil daha az işçi bulunmasına rağmen, işyerinde sendika örgütlenmesi sonucu toplu iş sözleşmesi bağıtlanmış ise üye sendika üyesi işçi ile işveren arasındaki uyuşmazlığın mülga 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu"nun 66. maddesi uyarınca iş mahkemesinde görülmesi gerekir.
Bunun dışında 4857 sayılı Kanun"un 4. maddesinde tarım ve orman işlerinin yapıldığı işyerlerinde çalışanların kanun kapsamına girmeyeceği açıklandıktan sonra aynı madde de ayrık durumlara yer verilmiştir.
Buna göre;
1-Tarım sanatları ile tarım aletleri, makine ve parçalarının yapıldığı atölye ve fabrikalarda görülen işlerde,
2-Tarım işlerinde yapılan yapı işlerinde,
3-Halkın faydalanmasına açık park ve bahçelerde,
4-Bir işyerinin eklentisi durumundaki bahçe işlerinde, çalışanların, iş kanunu kapsamında olacakları belirtilmiştir.
Sonuç olarak tarım ve orman işletmelerindeki bitki ve hayvan üretimi, bakım ve yetiştirmesi dışında kalan işler İş Kanununa tabidir. İş Kanununa tabi olmayan bu işler yönünden ise, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun uygulanması gerekmektedir. Diğer taraftan 25/10/2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesinin (a) bendinde, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarında iş mahkemelerinin görevli olduğu düzenlenmiştir. Bu hükme göre, yapılan işin 4857 sayılı Kanunun 4. maddesinde sayılan istisnalar arasında olduğunun anlaşılması halinde dahi, davaya iş mahkemesinde (yahut iş mahkemesi sıfatı ile asliye hukuk mahkemesinde) bakılacağı anlaşılmakta olup, davanın görev yönünden reddine karar verilemeyeceği açıktır. Buna karşılık, mahkemenin görevi noktasında herhangi bir ihtilaf yok ise de, uyuşmazlığın çözümü için, öncelikle işin esasına uygulanacak Kanunun belirlenmesi zorunludur.
Uygulamada işçinin tarım işinde çalışırken, bu iş dışında tarım işi sayılmayan ek bir görevde çalışması mümkündür (bekçilik, şoförlük vb.). Bu durumda, davacının yaptığı işler arasında hangisinin baskın olduğu açıklığa kavuşturulmalı ve sonucuna göre Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 23.05.1960 gün ve 11-10 ile 10.05.1974 gün ve 3-44 sayılı kararları uyarınca, özellikle iş hukukunda istisnaî hükmün genişletilerek değil, dar yorumlanmalıdır. İşçiler yararına getirilen düzenlemelerin yine işçiler yararına yorumlanması asıldır.
Somut olayda, davacı davalıya ait işyerinde havuzun bakım ve kontrolü ile diğer işlerde bütün gün çalıştığını ileri sürmüş, davalı taraf ise davayı inkar etmiştir. Mahkemece, davacının “sadece tavuk bakımı yapmaması, bekçilik ve kalorifercilik de dahil olmak üzere tüm çiftlik işlerini yürütmesi nedeniyle yapılan işin İş Kanunu içinde“ olduğu sonucuna varılmış ise de, bu kabul şekline ulaşmayı gerektirecek herhangi bir bir araştırmanın yapılmadığı anlaşılmaktadır. Yargılama sırasında dinlenen davacı tanıkları, davacının tavuk çiftliğinde tavuk üretimi işinde çalıştığını bildirmekle yetinmiştir. Kaldı ki tanıkların davacının işyerindeki çalışmasını bilebilecek kişiler olup olmadığı de denetlenmemiştir. Ayrıca dosya kapsamında davacının “bekçilik” ve “kalorifercilik” işini yaptığına dair herhangi bir delil tespit edilememektedir. Davacının işyerinde yaptığı ağırlık iş netleştirilmeden, yapılan işin İş Kanunu kapsamında mı, yoksa Borçlar Kanunu kapsamında mı olduğu açıklığa kavuşturulmadan işin esasına girilerek hüküm kurulması yerinde değildir.
Sonuç: Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 04.02.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.