3. Hukuk Dairesi 2016/11057 E. , 2018/2057 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; murisleri ..."ın 1978"de 450 m2 arsaya 220.000 TL ödeyerek haricen davalıların murisi..."tan satın aldığını, arsaya 1985"te ev yaptığını, halen zilyet olduklarını, ancak davalıların murisinin tapuyu devretmediğini ve taşınmazın 3. şahsa satıldığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ... ili, ... ilçesi, ... mahallesi ... ada 3 parsel numaralı taşınmazın satışının imkansız hale geldiği tarih itibariyle denkleştirici adalet ilkesine göre yapılacak hesaplamada bulunacak rakamın şimdilik 5.000,00 TL"sinin yasal faizi ile davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalılar; alacağın zamanaşımına uğradığını, davacıların murisinin 36 yıl önce yapıldığı iddia edilen satışa ilişkin hiçbir talepte bulunmadan vefat ettiğini, bedelin ödendiğine ilişkin delil ibraz edilmediğini, davacıların iyi niyetli olmadıklarını savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece; tarafların murisleri arasında haricen taşınmaz satımı yapıldığı, taşınmazın davacıların murisi ..."ın zilyetliğine geçtiği, ancak davacıların satış bedelinin ödendiğine dair ispata yarar delil sunamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı tarafın sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Sebepsiz zenginleşme, bir kimsenin mal varlığının geçerli(haklı) bir sebep olmaksızın diğer bir kimsenin mal varlığı aleyhine çoğalması (zenginleşmesi) demektir. Sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak talep edilebilmesi için borçlunun mal varlığından bir başkasının aleyhine olarak bir zenginleşme meydana gelmeli, zenginleşme ve zenginleştirici olay arasında illiyet bağı bulunmalı ve zenginleşme haklı bir sebebe dayanmamalıdır.
Taşınmazın devrine ilişkin, TMK"nun 705, BK"nun 213(TBK"nun 237), Tapu Kanunu 26, Noterlik Kanununun 60.maddeleri gereğince ve HGK"nun 15.11.2000 tarih, 2000/13-1612 E, 2000/1704 K.sayılı kararı ile taşınmazın devrine ilişkin sözleşme resmi şekilde yapılmadıkça geçersizdir.
Geçersiz satış sözleşmesi gereğince; diğerinin mal varlığına kayan değerlerin iadesi "Denkleştirici Adalet" düşüncesine dayanmaktadır. Denkleştirici Adalet İlkesi ise, haklı bir sebebe dayanmadan başkasının mal varlığından istifade ederek, kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğünü ifade eder.
Bu bakımdan, sebepsiz zenginleşmeye konu alacağın iadesine karar verilirken, taşınmazın satış bedelinin alım gücünün ilk ödeme günündeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi gerekir. Bu güncelleme yapılırken, güncellemeye esas alınan somut verileri tek tek uygulanarak, ödeme tarihinden ifanın imkânsız hale geldiği tarihe kadar paranın ulaştığı değer her bir dönem için hesaplanmalı, sonra bunların ortalaması alınmalıdır.
Başka bir deyişle, denkleştirici adalet kuralı gereğince iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün, ifanın imkânsız hale geldiği tarihteki alım gücüne uyarlanması zorunluluğu bulunmaktadır.
Satım bedelinin iade tarihindeki ulaştığı bedel belirlenirken ödenen paranın çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün (enflasyon), ÜFE-TÜFE artış oranları, altın, işçi ücretlerindeki artış ve döviz kurlarındaki artış vs. ortalamaları göz önünde tutulmalıdır.
Somut olayda; taşınmaz tapulu olmasına rağmen satış resmi şekilde yapılmadığından geçersiz olup, davalıların dayandığı murisleri ..."un elinden çıkma belgede, davacıların murisi ..."ın 100.000 (eski para) TL ödediği belirtilmiş olmakla, davacıların murisinin taşınmaz satışı için 100.000 (eski para) TL ödediğinin ve davalı tarafa ödenen bu 100.000 (eski para) TL"nin edimin imkansız hale geldiği tarih itibariyle istenebileceğinin kabulü gerekir.
O halde mahkemece; ödenen satış bedelinin, taşınmazın ödeme tarihinden itibaren üçüncü şahsa satıldığı tarih araştırılarak bu tarih itibariyle (çeşitli ekonomik etkenlerin ÜFE-TÜFE artış oranları, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar ve benzeri ekonomik göstergelerin ortalamaları alınmak suretiyle) ulaşacağı alım gücü, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde, uzman bilirkişi heyetinden denetime elverişli rapor alınmak suretiyle belirlenmeli; bu yolla belirlenecek miktara hükmedilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı tarafın sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.03.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.