22. Hukuk Dairesi 2017/38744 E. , 2018/7472 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
BİRLEŞEN DAVA : İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraflar vekillerince istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili asıl davada, müvekkilinin davalı sendikada 2004 yılı Mart ayında profesyonel yönetici sıfatıyla çalışmaya başladığını, son aylık ücretinin net 2.200,00 TL olduğunu, müvekkiline 2009 yılı Ağustos ayına kadar bakiye ücret alacaklarının ödenmediğini, sendika merkez yönetim kurulu tarafından işyerinde çalışanlara yılda 4 maaş ikramiye ödeneceği kararlaştırılmış ise de 2005 ilâ 2009 yıllarına ait ikramiye alacaklarının ödenmediğini, yine müvekkiline 2005 ilâ 2009 yılı Ağustos ayı dönemine ilişkin telefon kontör ücretlerinin ödenmediğini, müvekkilinin ödenmeyen alacakları için icra takibi başlatmış ise de itiraz neticesinde takibin durduğun ileri sürerek icra takibine vaki itirazın iptali ile takibin devamına ve %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili birleşen davada ise, 2010 yılı Mayıs ayına kadar çalışan müvekkilinin 2009 yılı 8. ay ile 2010 yılı 5. aya ilişkin ücret alacaklarının ödenmediğini, yine müvekkiline kullandırılmayan yıllık izinlerinin karşılığı ücretlerin ödenmediğini, müvekkilinin iş akdinin haksız ve bildirimsiz şekilde feshedildiğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ücret alacağı, ikramiye alacağı ve izin ücreti alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 28. maddesinin altıncı fıkrasında, sendikaların, gelirlerini, bu Kanunda ve tüzüklerinde gösterilen faaliyetler dışında kullanamayacağı ve bağışlayamayacağı hususu belirtilmiştir. 2821 sayılı Sendikalar Kanunu"nun 44. maddesi de aynı doğrultudadır.
6356 sayılı Kanun"un 8. maddesinde, sendika tüzüklerinde, sendika yöneticilerinin ücretleri ile ilgili usul ve esasların yer alması gerektiği belirtildikten sonra, aynı Kanun"un 11. maddesinde, yönetim kurulu, denetleme kurulu ve disiplin kurulu üyelerine verilecek ücret, tazminat, ödenek ve yolluklar ile sosyal hakların belirlenmesi konusundaki görev ve yetkinin genel kurulda olduğu ifade edilmiştir. Yine 2821 sayılı Kanun"un 45. maddesinin birinci fıkrasında da aynı hususlar ifade edilmiştir.
Sendika tüzüğünün 15. maddesinin “n” bendinde ise, sendika merkez, bölge şube ve şubelerde görev alan yöneticilere verilecek ücretler ile ikramiye, yolluk ve tazminatların tespit edilmesi konusu, genel kurulun görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.
Yine tüzüğün 80. maddesinin “a” bendinde, yöneticilere ödenecek ücret ve diğer ödemelerin bütçe ile belirleneceği ifade edilmiştir.
Sendika ile sendika yöneticileri arasındaki ilişkinin kural olarak vekalet ilişkisi olduğu kabul edilmelidir. Ücret, vekalet sözleşmesinin zorunlu unsuru değildir. Buradan hareketle sendikalarda profesyonel sendika yöneticisi ve amatör sendika yöneticisi olmak üzere iki tip yöneticinin söz konusu olduğunu söylemek gerekir. Sendika yöneticilerine verilecek ücretler ile sağlanacak diğer menfaatleri belirleme yetkisi ise münhasıran genel kuruldadır.
Bu genel açıklamalar ışığında olmak üzere tarafların temyiz itirazlarının değerlendirildiğinde;
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacının birleşen davaya konu talebi Ağustos 2009 ilâ Mayıs 2010 dönemindeki alacaklarına ilişkindir.
Mahkemece, söz konusu dönemde davacının çalışmasının bulunmadığı gerekçesiyle birleşen davaya konu alacakların hesaplanmadığı bilirkişi raporuna itibarla hüküm kurulmuş ise de, yapılan araştırma eksik ve hüküm kurmaya yeterli değildir.
Sendika tarafından dosya kapsamına sunulan Beyoğlu 1. İlçe Seçim Kurulu Başkanlığının 12.05.2009 tarihli yazısına göre davacının 10.05.2009 tarihli Marmara Bölge Şubesi olağan genel kurulunda şube yönetim kurulu asil üyesi olarak seçildiği anlaşılmaktadır.
Davacı tanığı Eyüp’te davacının Nisan 2010 tarihine kadar görev yaptığını beyan etmiştir. Ayrıca davacıya ait sigortalı hizmet döküm cetveline göre söz konusu dönemde davacı, sendika çalışanı gözükmektedir.
Bu itibarla, mahkemece 10.05.2009 tarihi itibariyle başlayan sendika yöneticiliği görevinin öncelikle hangi tarih itibariyle son bulduğu hususunda bütün sendika kayıtları ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı kayıtları getirtilerek davacının bu dönemdeki çalışma tarihleri duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmeli, daha sonra bu çalışmanın sendika tüzük ve bütçe hükümleri ile merkez yönetim kurulu kararları doğrultusunda hangi statüde gerçekleştiği saptanarak oluşacak sonuca göre bu döneme dair talepler hakkında karar verilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde verilen karar isabetsizdir.
3-04.06.1958 gün ve 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararında da ifade edildiği üzere, maddi olayları açıklamak taraflara, ileri sürülen olayları hukuken nitelemek ve uygulanacak kanun hükümlerini belirlemek görevi hakime aittir.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 112. maddesinde “Kanuna veya kanunun verdiği yetkiye dayanılarak kurulan kurum ve kuruluşların haklarında bu Kanun ve 854, 5953, 5434 sayılı kanunların hükümleri uygulanmayan personeli ile kamu kuruluşlarında sözleşmeli olarak istihdam edilenlere mevzuat veya sözleşmelerine göre kıdem tazminatı niteliğinde yapılan ödemeler kıdem tazminatı sayılır” denilerek kıdem tazminatı niteliğindeki ödemelerin kıdem tazminatı olarak kabul edileceği belirtilmiştir. Bu itibarla bu kapsamdaki ödemeler kıdem tazminatı için öngörülen tavana tabi olup kıdem tazminatı tavanıyla ilgili düzenleme kamu düzenine ilişkindir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre de hizmet ödeneği kıdem tazminatı niteliğinde kabul edilmektedir.
Bu noktada ifade etmek gerekir ki, davacının işçi sıfatını taşımadığı gerekçesiyle kıdem tazminatı taleplerinin reddi doğru değildir. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda davacının talebinin hizmet ödeneğine ilişkin olduğu kabul edilerek bu yönde işin esasının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Sendika tüzüğünün 80. maddesinin (b) bendine göre “Sendika yöneticilerinin aday olmama, seçilememe, çekilme ya da ölüm nedeniyle görevlerinin sona ermesi durumunda, kendilerine ya da yasal mirasçılarına, göreve seçildikleri tarihten itibaren görevlerinin sona erdiği tarihe kadar fiilen çalıştıkları her tam yıl için, kendilerine ödenen aylık ücretlerine ek olarak sağlanan para ve para ile ölçülmesi mümkün hakların da gözönünde tutulması suretiyle saptanacak bir günlük ücretin 45 katı tutarında bir hizmet ödeneği net olarak verilir.”
Tüzüğün hizmet ödeneğine ilişkin belirtilen hükmünde, hizmet ödeneğinin, aday olmama, seçilememe, çekilme ya da ölüm nedeniyle görevin son bulması durumunda ödeneceği açıkça ifade edilmiştir. Buna göre, hukuka aykırı olması nedeniyle iptal edilen genel kurul neticesinde seçilen döneme ilişkin hizmet ödeneğine hak kazanılamaz.
Somut uyuşmazlıkta, davacının 17.01.2005 tarihinde başlayan görevi ve 27.05.2007 tarihinde başlayan görevi, her iki genel kurulun da iptal edilmesi ile son bulduğundan, bu dönemler itibariyle davacı hizmet ödeneğine hak kazanamaz. Bununla birlikte davacı, 26.03.2006 ilâ 27.05.2007 tarihleri arasındaki çalışması itibariyle hizmet ödeneği alacağına hak kazanmaktadır.
Diğer taraftan, mahkemece davacının 10.05.2009 tarihi itibariyle başlayan sendika yöneticiliği görevinin niteliği ve hizmet ödeneğine hak kazanacak şekilde son bulup bulmadığı da duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlendikten sonra hizmet ödeneği talebi değerlendirilmeli ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile verilen karar bu yönü itibariyle de isabetsizdir.
4-Son olarak belirtmek gerekir ki, kabule göre de, davacı ile davalı arasındaki ilişkinin vekalet ilişkisi olması sebebiyle işçi ücretleri için öngörülen “bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faizin” somut olayda uygulanamayacağının gözetilmemesi de hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.