Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
Kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan takiplerde imzaya itiraz İİK.nun 170. maddesinde düzenlenmiş olup, bu maddenin üçüncü fıkrasında, icra mahkemesince imza incelemesinin aynı kanunun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre yapılması gerektiğine işaret edilmiştir.
İİK.nun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasında ise; "İmza Tatbikinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun bilirkişiye ait hükümleri ile 309. maddesinin 2., 3. ve 4. fıkraları ve 310, 311 ve 312. maddeleri hükümleri uygulanır" hükmü yer almaktadır. 1086 Sayılı Yasaya yapılan atıflar 6100 Sayılı HMK"nun yürürlüğe girmesi ile birlikte HMK"na yapılmış sayılır. Anılan hükümde atıf yapılan HMK"nun 211.maddesinde imza inkarı halinde mahkemece yapılacak usuli işlemler düzenlenmiştir. 211. maddenin 1. fıkrasının a ve b bentlerinde aynen; "Hakim yazı veya imzayı inkar eden tarafı isticvap ettikten sonra bir kanaat edinememişse, huzurda bu kişiye yazı yazdırıp imza attırmak sureti ile elde ettiği belge ve diğer delilleri değerlendirir. Hakim sahtelik konusunda başka bir incelemeye gerek duymadan karar verebilecek durumda ise gerekçesini açıkça belirtmek sureti ile senedin sahteliği hakkında bir karar verir. İsticvap için mahkemeye davet edilen taraf, belirtilen günde hazır bulunmadığı takdirde, inkar etmiş olduğu belgedeki yazı ve imzayı ikrar etmiş sayılır; bu husus kendisine çıkartılacak davetiyede ayrıca ihtar edilir.
(a) bendi hükmüne göre yaptığı incelemeye rağmen hakimde, sahtelik konusunda kesin bir kanaat oluşmamışsa, bilirkişi incelemesine karar verir. Bilirkişi incelemesinden önce, mevcutsa o tarafa ait olan karşılaştırmaya elverişli yazı ve imzalar ilgili yerlerden getirtilir. Bilirkişi bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazmasını veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir" düzenlemesi yer almıştır.
Görüldüğü üzere; inkar edenin, atılış tarihi itibariyle inkar edilen imzası ile yakın tarihte atılmış, uygulamaya elverişli imzalarının temin edilmesi gerekir. Uygulamaya elverişli (tatbike medar) belgeler, HMK"nun 211 maddesinde sayılmıştır. Vurgulamakta yarar vardır ki, anılan belgelerin tamamlanması konusunda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 26.04.2006 gün ve 2006/12-259 E. 2006/231 sayılı kararında da açıklandığı üzere, eldeki davanın niteliği itibariyle "imzanın borçluya ait olduğunu" kanıtlama külfetinin alacaklıya ait olduğu gözardı edilmemeli ve ispat yükünü ters çevirecek bir uygulamaya da gidilmemelidir (Hukuk Genel Kurulu"nun 06.02.2008 gün ve 2008/12-77 E. 2008/90 sayılı kararı).
Özetlemek gerekirse, imza incelemesinde öncelikle, senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişice mukayeseye esas alınmalıdır. Senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin belge bulunamazsa, daha sonraki tarihli belgeler, uygulamaya elverişli imza örneği taşıyan herhangi bir belge temin edilemez ise borçlunun duruşmada alınan medarı tatbik imza ve yazı örnekleri üzerinden inceleme yapılmalıdır. Sıhhatli bir sonuç alınabilmesi için, inkar edilen imzanın atıldığı tarihten öncesinde veya mümkün olduğu kadar yakın tarihlerde düzenlenen belgelerde bulunan borçluya ait imzaların celbedilip ondan sonra bilirkişi incelemesi yapılması gerekir.
Ayrıca yerleşik Yargıtay uygulamasına ve Dairemizin istikrar bulan kararlarına göre fotokopi üzerinden imza incelemesi yapılması mümkün değildir. Bu nedenle borçlunun uygulamaya elverişli imzalarının bulunduğu belge asıllarının getirtilerek incelemenin bunlar esas alınarak yapılması gerekir.
Öte yandan, herhangi bir belgedeki imza veya yazının, atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak; grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması; bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özellikleri tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay"ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması; gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır (HGK.nun 06.6.2001 tarih ve 2001/12-466 E. - 2001/483 K. sayılı kararı).
Somut olayda hükme esas alınan bilirkişi raporunun, fotokopi ve davacı tarafından dilekçe ekinde verilen belgeler üzerinden tanzim edildiği ve yukarıda yapılan açıklamalara ve ilkelere uygun olarak düzenlenmediği, dolayısıyla hüküm kurmaya elverişli olmadığı anlaşılmaktadır .
Yine mahkemece kararın hüküm bölümünde, "Senedi takibe koymada ağır kusuru ve kötü niyeti saptanan takip alacaklısının takip konusu alacağın %20"si oranında tazminat ve alacağın %10"u oranında para cezası ile cezalandırılmasına" şeklinde hüküm kurulduğu görülmektedir.
İİK"nun 170. maddesinde; "İcra mahkemesi, itirazın kabulüne karar vermesi halinde, senedi takibe koymada kötü niyeti veya ağır kusuru bulunduğu takdirde alacaklıyı senede dayanan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminata ve alacağın yüzde onu oranında para cezasına mahkum eder. Alacaklı genel mahkemede dava açarsa, para cezasının tahsili dava sonuna kadar tehir olunur ve bu davayı kazanırsa hakkında verilmiş olan para cezası kalkar" düzenlemesine yer verilmiştir. Bu düzenlemeden anlaşılması gereken, itirazın kabulüne karar verilmesi halinde, alacaklının senedi takibe koymada kötü niyeti veya ağır kusuru bulunduğu takdirde takip konusu asıl alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere hükmedilen tazminatın alacaklıdan alınarak borçluya verilmesi, alacağın yüzde onu oranındaki para cezasının ise alacaklıdan tahsili ile hazineye gelir kaydıdır.
O halde mahkemece yapılması gereken iş, yukarıda açıklanan yöntem ve ilkelere uygun olarak bilirkişi incelemesi yaptırmak ve oluşacak sonuca göre karar vermekten ibarettir. Eksik incelemeye ve yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 21/02/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.