3. Hukuk Dairesi 2018/641 E. , 2018/2204 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılardan ..., ... ve ... tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalıların murisinden 04.02.2005 tarihli harici sözleşme gereği, 10.000 Euro karşılığında, ... doğusu ..., batısı..., kuzeyi ..., güneyi ...tarlası olan arazideki hissesini haricen satın aldığını, bu arazinin daha sonra 2B arazisi olarak tespit gördüğünü ve 2570 parsel numarasını alarak davalıların kök murisi... adına kaydedildiğini, kendisinin satın aldığı kısmın bu kök muristen muris ..."e intikal eden 1/4 lük kısmı teşkil ettiğini beyan ederek kendisinin de mirasçı olması nedeniyle 1/5 hissesi dışında kalan 4/5 hisseye göre 8000 Euro karşılığı 16.800,00 TL’nin sözleşme tarihinden bugüne güncel değerleme yöntemi ile hesaplanacak miktarının fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davalılardan alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılardan ... ve ...; davaya dayanak yapılan sözleşmenin sahte bir sözleşme olduğunu, sözleşmede murisleri ..."e ait olduğu iddia edilen parmak izinin murislerine ait olmadığını, murisin ilkokul 4.sınıfa kadar okuduğunu ve okuma yazma bildiğini, sağlığında yaptığı tüm işlemlerinde imza kullandığını, taşınmaz satmasını gerektirecek maddi bir sıkıntısının olmadığını, hiç bir gideri olmayan murisin aynı zamanda emekli maaşı aldığını, vefatında da üzerinden para çıkmadığı gibi herhangi bir banka hesabında da parasına rastlanılmadığını, ayrıca mirasçı olan davacının kendi miras hissesi düşüldükten sonra kalanı talep ettiğini, davada davalı olarak gösterilmeyen mirasçılar olduğunu, öncelikle taraf teşkilinin sağlanması gerektiğini, bu eksikliğin giderilmemesi durumunda ise diğer mirasçıların hissesine düşen meblağ yönünden davanın reddi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini dilemişlerdir.
Davalılardan ... duruşmada; dava konusu satıştan bilgi sahibi olmadığını, dava konusu yerin 2B arazisi olduğunu ve halen tapusunu üzerlerine almadıklarını belirterek davanın reddini dilemiştir.
Diğer davalı ...davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece; her ne kadar davalı taraf muris ..."in parmak izini kabul etmemiş ve Adli Tıpça da parmak izinin murise ait olup olmadığı saptanmamış ise de, harici satış sözleşmesinin yapıldığı 04.02.2005 tarihi itibari ile yürürlükte bulunan HUMK nun 297 maddesi uyarınca murise ait parmak izinin ikamet ettiği köy muhtar ve azaları ile iki şahit tarafından imzalandığı anlaşılmakla bu yöndeki savunmaya itibar edilmemiş ve benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulü ile 37.346,12 TL’nin; 17.087,00 TL için dava tarihi, 20.259,12 TL için ise ıslah tarihi olan 13.05.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalılar ..., ... ve ... tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, harici satıma dayalı olarak davalılar murisine ödenen bedelin, sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca tahsili isteminden ibarettir.
1-Davacı tarafça delil olarak dayanılan harici senedin, davalılar murisinin parmak izini taşıdığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere usul hukukunda senet bir ispat vasıtasıdır. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, senedin kesin delil sayılabilmesi için borç altına giren kimse tarafından imza edilmiş olması gerekir. Kural bu olmakla beraber imza atmaya muktedir olmayan veya okuma yazma bilmeyen bir kimse HUMK 297. maddesi gereğince imza yerine parmak izi kullanabilir. Ancak bu durumda, senetteki parmak izinin borçluya aidiyeti ve bizzat borçlu tarafından basıldığının ihtiyar kurulunca ve o yerde tanınmış iki tanık tarafından onaylanması gerekir. Bu madde hükmünün parmak izli belgenin düzenlenme şekli ve şartları konusunda öngördüğü kural, geçerlilik şekli olmayıp ispat koşuludur. Bu nedenle anılan madde hükmüne uygun biçimde onaylanmamış olan bir senetteki parmak izinin borçlu tarafından kabul (ikrar) edilmesi halinde, senet yine geçerli sayılır ve kesin delil teşkil eder.( HGK 18.01.1978 gün 7/228 E. 12 K.S.K.) Çünkü böyle bir halde senet içeriği (muhtevası) borçlu tarafından kabul edilmiş ve benimsenmiş demektir. Buna karşılık senetteki parmak izinin inkarı halinde, onama işleminin yasanın gösterdiği şekilde yapılmış olması gerekir. Aksi halde bu senedin hiçbir ispat değeri olmaz ve usulce geçerli kabul edilemez, yani yok sayılır. (HGK 11.12.1971 gün 4/937 E.740 K.; HGK 20.11.1974 gün 7-830 E. 1226 K.)
Hal böyle olunca, inkar edilen senetteki parmak izinin borçluya ait olup olmadığı konusunda parmak izi incelemesi yapılması da mümkün değildir. Aksi görüşün kabulü Yasanın amacına da aykırı düşer. Çünkü, HUMK 297. maddesinde öngörülen şeklin amacı senet içeriğinin borçlu tarafından bilinmesini sağlamaktır. Yasa koyucu bu yolla okuma yazma bilmeyen bir kimsenin içeriğini bilmediği bir belge ile borç altına sokulması tehlikesinden korunmasını sağlamak istemiştir. Gerçekten senet altındaki parmak izinin usulün 297. maddesi doğrultusunda onanmış olması, senet içeriğinin borçlu tarafından bilindiğine karine teşkil eder. Oysa inceleme sonucu parmak izinin borçluya aidiyetinin tesbit edilmiş olması kesin olarak senet içeriğinin de borçlu tarafından bilindiği anlamına gelmez. Bu durum, parmak izinin borçlu tarafından ikrarı (kabulü) haline de benzetilemez. Zira yukarıda da değinildiği gibi böyle bir kabul senet içeriğinin bilindiği ve benimsendiği
anlamını taşır. Kaldı ki usulünce onanmış olmayan ve inkar edilen böyle bir belgenin borçlunun iradesinin tesbiti amacı ile düzenlenmiş olup olmadığının araştırılması için usul kanunu mahkemeye bir inceleme imkanı da sağlamış değildir. Usulün inkar edilen imzalara ilişkin inceleme sağlayıcı hükmünü genişleterek, parmak izli belgeler içinde uygulamak buyurucu hükümleri yasa koyucunun amacına aykırı olarak genişletmek sonucunu doğururki, bu mümkün değildir. Gerçekten imza incelemesi (istiktab) usulde yalnız imzalar için tanınmış bir yoldur. Diğer taraftan usulün 297. maddesine uygun biçimde onaylanmamış olan bir borçlu tarafından inkar edilen parmak izli senet yazılı delil başlangıcı da sayılamaz. Bu halde davacı, iddiasını tanık ile de ispat edemez. (Baki Kuru- Hukuk Muhakemeleri Usulü 4. baskı cilt II- 1980 ...- Sayfa 1486) (HGK. 30.3.1938, 4/106-27 S.K.).
Bundan ayrı, bir adi senedin ispat gücü kazanmasında; senetteki borçlu imzasının inkar edilmesi ve bilirkişi incelemesinde de kesin bir sonuç elde edilemediği takdirde; taraflar dışındaki diğer senet imzacıları varsa bunların tanıklığına başvurulmalı ve sonucuna göre karar verilmesi gereklidir. Mahkemece, murise ait parmak izinin bulunduğu belge asılları toplandıktan sonra dosya Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Başkanlığına gönderilmiş, 23.07.2014 tarihli raporda davaya konu sözleşmede ..."e atfen atılı parmak izinin, tam net basılı olmaması nedeniyle ve parmak izlerinin teşhisinde esas olan karakteristik sürre, delta, papil şeritleri ve bifurkasyonların net seçilememesi sonucu aidiyetinin ve bu meyanda ..."e ait olup olmadığının tespit edilemediği belirtilmiştir. Mahkemece; senette imzaları bulunan ..., ... ile muhtar ve azalar yöntemine uygun bir biçimde çağrılarak tanık olarak dinlenmemiştir.
O halde Mahkemece, senet imzacılarının tanıklığına başvurulması, senedin geçerli olup olmadığı belirlendikten sonra dosya kapsamındaki tüm bilgi ve belgeler birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2-) Bozma nedenine göre davalıların diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince temyiz eden davalılar yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.