1. Hukuk Dairesi 2018/2497 E. , 2018/13870 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki davadan dolayı ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 01.10.2014 gün ve 2011/486 Esas - 2014312 Karar sayılı hükmün düzeltilerek onanmasına ilişkin olan 06.02.2018 gün ve 2986-795 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davalı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Karar düzeltme dilekçesinde yazılı nedenler HUMK"nun 440. maddesinde gösterilen dört halden hiçbirine uymamaktadır. Bu nedenle, 6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollamasıyla karar düzeltme isteklerinin REDDİNE, davalıdan harç ve para cezası alınmasına yer olmadığına, 24.10.2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Dava, bağıştan rücu hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.
Davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece düzeltilerek onanmış, davalı karar düzeltme isteğinde bulunmuştur.
Çekişme konusu 80 parsel sayılı taşınmaz davacıya aitken üzerindeki geriatri hastanesi inşaatı ile birlikte 04.12.2008 tarihinde davalı derneğe bağış suretiyle temlik edildiği her ne kadar resmi akitte kayıtsız-şartsız bağış denilmişse de "davacının hastanede kendi isteğiyle ayrılıncaya kadar başhekim olarak görev yapacağı, taşınmazın tapuda davalı derneğe intikal tarihinden itibaren 24 ay süre sonunda inşaat ruhsatı alınamadığı taktirde bağışcının talep etmesi halinde taşınmazın mülkiyetinin tekrar bağışcıya intikal ettirileceğinin koşula bağlandığı tartışmasızdır.
818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 244/3 maddesinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 295/3.maddesinde "Bağışlanan, yüklemeli bağışlamada haklı bir sebep olmaksızın yüklemeyi yerine getirmemişse bağışlamadan dönüleceği düzenlemesine yer verilmiştir.
6100 sayılı HMK"nun 29/1 maddesi ile de "taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar" hükmü getirilmiş olup, değişik maddelerde de dürüstlük kuralına aykırı kötüniyetli davranışların önüne geçmek için bazı yaptırımlar öngörülmüştür.
Diğer taraftan, HMK"nun 266.maddesi uyarınca "Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz."
6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu"nun 3.maddesinin 2.fıkrasında ise; "Bilirkişi, raporunda çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar dışında açıklama yapamaz; hukuki nitelendirme ve değerlendirmelerde bulunamaz." hükmü yer almakta olup; anılan maddenin 3.fıkrasında da; "Genel bilgi veya tecrübeyle ya da hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz." hükmüne yer verilmiştir.
Ne var ki, eldeki davada bilirkişi heyeti yetkilerini aşarak raporlarında "bağıştan rücuun yasal koşullarının gerçekleştiği biçiminde hakimin kararını etkileyecek şekilde hukuki nitelemeye yer vermişlerdir.
Somut olaya gelince; davacı maliki olduğu taşınmaz üzerinde hastane inşaatına başlamış ancak taşınmazın bulunduğu alan heyalan bölgesi olduğundan, nazım imar planında da park alanı olarak düzenlendiğinden inşaat ruhsatı alamamıştır. Bunun üzerine kamu adına faaliyet gösteren ... Derneğinin ruhsat alabileceği düşüncesiyle taşınmazı davalıya bağışlamıştır.
Bürokratik kuralların yoğun olarak uygulandığı ülkemizde bu tür bir sorunun kısa sürede çözülemeyeceği açıktır. Davacının uzun uğraşılara rağmen alamadığı ruhsatı davalının kısa süre içinde almasını beklemek hayatın olağan akışına aykırıdır. Temlikten üç yıl sonra koşulun yerine getirilmediği iddiası ile dava açılması HMK"nun 29.maddesine aykırılık teşkil eder niteliktedir. Kaldı ki, yargılama aşamasında ... Belediye Başkanlığı 01.08.2014 hakim havale tarihli cevabi yazısı ile taşınmazın 14.03.2010 onanlı nazım imar planında "özel geriatri hastanesi" alanına alındığını bildirmiş olup, işlemler sürmektedir. Bu durumda Borçlar Kanunu"nun 244/3, Türk Borçlar Kanunu"nun 295/3.maddesinde düzenlenen haklı sebebin gerçekleştiğinden de sözedilemez.
Tüm bu açıklamalar karşısında, davalının karar düzeltme isteği kabul edilerek, davanın reddine karar verilmek üzere hükmün bozulması düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun ret görüşüne katılamıyorum.