1. Hukuk Dairesi 2015/16908 E. , 2018/7489 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar bir kısım davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Asıl dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil, birleştirilen dava ise ecrimisil isteğine ilişkindir.
Davacı, asıl davada mirasbırakan babası ......’ün kayden maliki olduğu 278 ada 20 parsel sayılı taşınmazı yarı yarıya davalı kızları ......’e satış suretiyle temlik ettiğini, taşınmaz üzerine 6 bağımsız bölümden oluşan bina yapıldığını, yapılan devirler neticesinde davalıların bağımsız bölümlerde kötüniyetle hak sahibi olduklarını ileri sürerek pay oranında tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tenkis istemiştir. Aşamada davanın yalnız tapu iptali ve tescil davası haline dönüştüğünü beyan etmiştir. Birleştirilen davada ise, davalıların çekişme konusu 278 ada 20 parsel sayılı taşınmaza haklı ve geçerli bir neden olmaksızın elattıklarını, ihtara rağmen müdahaleye son vermediklerini ileri sürerek dava tarihinden geriye dönük 5 yıllık dönem için şimdilik toplam 15.000,00 TL ecrimisilin yasal faiziyle tahsilini istemiştir.
Davalı ... ve ......, taşınmazı 40.000,00 TL bedel ödeyip satın aldıklarını, muvazaanın bulunmadığını belirtip asıl ve birleştirilen davaların reddini savunmuşlardır.
Davalı ..., davanın husumet yönünden reddini savunmuş, yargılama sırasında ölmüştür.
Diğer davalılar da, bağımsız bölümleri tapu siciline güvenerek iyiniyetli olarak satın aldıklarını belirtip davaların reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, asıl ve birleştirilen davalar kısmen kabul kısmen reddedilerek, muvazaa iddiasının sabit olduğu gerekçesiyle davalılar ......, ...... ve iyiniyetli kabul edilmeyen ...... yönünden tapu iptali ve tescil ile ecrimisil isteğinin kabulüne karar verilmiş, davalı ... bakımından HMK 115/2 maddesi uyarınca dava şartının bulunmadığı, diğer davalıların ise iyiniyetli oldukları gerekçesiyle davaların reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...... Şengüder"in kayden maliki olduğu 278 ada 20 parsel sayılı taşınmazın intifa hakkını üzerinde bırakıp çıplak mülkiyetini 19.02.1993 tarihinde yarı yarıya davalı kızları ...... ve ......"a satış suretiyle temlik ettiği, adı geçen davalılar ile diğer davalı ... ve dava dışı ......... Baran arasında 25.08.1994 tarihinde düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığı, 26.08.1994 tarihinde ...... "in 100/1000 payını, ......"ın ise 250/1000 payını uhdesinde ipka ederek geriye kalan toplam 650/1000 paylarının 150/1000 payını diğer davalı kardeşleri ..."e, 500/1000 paylarını ise eşit olarak müteahhitler ... ve......Barana satış suretiyle devrettikleri, kat karşılığı inşaat sözleşmesi neticesinde taşınmaz üzerine toplam 6 daireden oluşan 3 katlı bina yapıldığı, taşınmazda kat irtifakı tesis edildiği, davalı ..."ın 2 numaralı meskenin kat irtifakına ayrılan 100/1000 arsa payını 11.03.1997 tarihinde mirasbırakan ......"e, dava dışı müteahhit ........."un ise 5 numaralı çatı piyesli meskenin kat irtifakına ayrılan 150/1000 payını 25.12.1997 tarihinde davalı ..."a satış suretiyle temlik ettikleri anlaşılmaktadır.
Güncel tapu kayıtlarına bakıldığında taşınmaz üzerinde kayıtlı 1, 3, 4, 5 ve 6 numaralı bağımsız bölümlerin sırasıyla davalılar ......, ......, ......, .........adlarına kayıtlı olduğu, miras bırakan ...... adına kayıtlı 2 numaralı bağımsız bölümün ise ölümü üzerine mirasçılarına intikal ettiği kayden sabittir.
1912 doğumlu mirasbırakan ...... Şengüder"in 19.11.2004 tarihinde öldüğü, geriye mirasçıları olarak davacı oğlu ...... ile yargılama sırasında ölen eşi davalı ... ve diğer davalı çocukları ......, ...... ve ......"ın kaldıkları, davacı ..."ın ise temyizden sonra 10.01.2017 tarihinde öldüğü görülmektedir.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan. 6100 sayılı HMK"nun 190. maddesi ile 4721 sayılı TMK"nun 6. maddesi uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir. Bir başka ifade ile temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu ispat külfeti davacı tarafa aittir.
Somut olayda, çekişme konusu 278 ada 20 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki intifa hakkının kaldırılmasına karşılık mirasbırakana 2 numaralı bağımsız bölümün verildiği, davalıların taşınmazı alım güçlerinin olduğu, mirasbırakanı tanıyan davalı tanık beyanlarına göre mirasbırakanın sağlık harcamaları için taşınmazları davalı kızları ...... ve ......"a sattığı, davacı tanıklarının duyuma dayalı kesin olmayan bilgiler verdikleri, olaya ilişkin soyut beyanlarda bulundukları gözetilerek salt bu beyanlar ile temlikin muvazaalı olduğu söylenemeyeceği gibi dosya kapsamındaki diğer deliller ile de davacının iddiasını ispat ettiğinden bahsedilemez.
Diğer taraftan, akitte gösterilen bedel ile taşınmazın gerçek değeri arasında fahiş bir fark var ise de, bu durumun tek başına muvazaanın kanıtı sayılmayacağı da açıktır.
Hal böyle olunca, asıl ve birleştirilen davaların ayrı ayrı reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir.
Bir kısım davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.