21. Hukuk Dairesi 2016/2062 E. , 2017/7979 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, 10.07.2006 tarihinden itibaren borçlanmanın yeniden yapılandırılmasına, Ekim 2009-Ocak 2012 tarihleri arasında Bağ-Kur prim günleri ile SSK prim günlerinin çakışan kısımlarının emekliliği de sayılmasına, SSK"lı olarak emekli olması gerektiğinin karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine,
2- Davalı Kurum vekilinin temyizine gelince;
Dava, davacının Bağ-Kur sigortalılığı kapsamındaki borçlanmasının 10/07/2006 tarihi itibariyle yapılandırılması gerektiğinin tespiti ile çakışan Bağ-Kur ve SSK sigortalılık sürelerinin emeklilik süresine sayılarak 506 sayılı Yasa kapsamında emekli olabileceğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacının davasının kısmen kabulü ile çakışmanın olduğu 20.10.2009 – 28.02.2011 tarihleri arası için davacının 4/a kapsamında sigortalılık tescilinin yapılmasına ve 4/b kapsamındaki sigortalılık tescili bakımından SGK tarafından gerekli iptal ve talep halinde aktarma işlemlerinin yapılmasına. Davacının fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının 10/07/1995-31/07/2013 tarihleri arasında limited şirket ortağı olduğu, 10/07/2006-13/02/2012 tarihleri arasında Ticaret Odasında kayıtlı olduğu, 08/10/2014 tarihinde Kurum kayıtlarına intikal eden giriş bildirgesine göre 01/10/2008 tarihi itibariyle Bağ-Kur sigortalılık tescilinin yapıldığı, 01/03/1981-01/07/2006 tarihleri arasında ve 20/10/2009-28/07/2011 tarihleri arasında giriş ve çıkışlarla devam eden 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalılığının bulunduğu, bu çalışmalarının 05/08/2011 tarihinden sonra da devam ettiği, davacının 506 sayılı Yasa ve 1479 sayılı Yasa kapasımındaki çakışan sigortalılık sürelerinin 5510 sayılı Yasanın 53. maddesi dikkate alınarak düzenlendiği anlaşılmaktadır.
1.4.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasanın 24. maddesinde zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için esnaf sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kaydı aranırken 20.4.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Yasa ile 1479 sayılı Yasanın 24. maddesi değiştirilecek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olması şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için meslek kuruluşuna kayıtlı olma yeterli görülmüş, 22.3.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için vergi kaydı veya esnaf sicil kaydı veya oda kaydının bulunması yeterli görülmüş, 2.8.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olma şartı getirilmiş
ancak gelir vergisinden muaf olanlar için esnaf sicil kaydı ve oda kaydının bir arada bulunması yeterli görülmüştür.
1479 sayılı Yasa"ya 4956 sayılı Yasa ile eklenen Geçici 18. maddesinde; bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin 04.10.2000 tarihinden itibaren başlayacağı, ancak bu Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olanların sigortalılıklarının, bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde kuruma yazılı olarak başvurmaları ve 20.4.1982-4.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olarak prim borçlarının tamamını tebliğ tarihinden itibaren 1 yıl içinde ödemek kaydıyla bu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği bildirilmiştir.
4956 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 02/08/2003 tarihine kadar tescilleri, prim ödemeleri veya tescil başvuruları yoksa aynı tarihten sonra sadece aynı yasa ile 1479 sayılı Yasaya eklenen geçici 18. maddeye göre vergide kayıtlı olan süreleri için borçlanma haklarını kullanarak sigortalılık süresi elde edebilirler. Geçmişe yönelik hizmetlerini tespit ettiremezler. 02/08/2003 tarihinden önceki tarihte Kuruma tescil edilmiş, giriş bildirgesi vermiş veya bir şekilde kendi adına tescil isteği yerine geçecek şekilde prim ödemiş olan ve 1479 sayılı Yasa kapsamında kendi adına veya hesabına bağımsız çalışanlar, 20/04/1982 tarihinden itibaren vergi kaydına dayalı olarak, 22/03/1985 tarihinden itibaren de esnaf sicili veya meslek kuruluşu kayıtlarına dayalı olarak sigortalılıklarının tespitini isteyebilirler.
08.05.2008 tarihli 5754 sayılı Kanun"un 68. maddesi ile değişik 5510 sayılı Kanun"un Geçici 8. maddesinde, “ Bu Kanun"un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi hariç diğer alt bentlerine göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanun"un yürürlük tarihine kadar kayıt ve tescillerini yaptırmayanların sigortalılık hak ve yükümlülüğünün bu Kanun"un yürürlük tarihinden itibaren başlayacağı; ancak, bu Kanun"un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) ve (3) numaralı alt bentlerine göre sigortalı sayılanlardan bu Kanun"un yürürlük tarihinden itibaren sigortalılıkları başlatılanların, bu Kanun"un yürürlük tarihi ile 04.10.2000 tarihi arasında geçen vergi mükellefiyet süreleri bulunmak kaydıyla, sigortalının bu Kanun"un yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içinde talepte bulunmak ve kendisine tebliğ edilen borçlanma tutarının tamamını tebliğ tarihinden itibaren 6 ay içinde ödemesi halinde, bu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği” bildirilmiştir.
Ayrıca, davacının çakışan SSK ve Bağ-Kur sigortalılığı bulunduğu anlaşıldığından bu açıdan da mevzuatın değerlendirilmesi gerekmektedir.
"Çakışan sigortalılık sorununu" gerek 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve gerekse 1479 Sayılı Bağ-kur Kanunu birbirlerine paralel düzenlemeler ile bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olmasını yasaklayıp sigortalının önceden başlayıp devam ede gelen sigortalılığına geçerlik tanıyarak çözüme ulaştırmaya çalışmışlardır. Yasa sistemimize göre bir kimsenin Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamına girebilmesi için hizmet akdine tabi bir işte çalışması yanında başka bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması gerekir. Anılan yasanın 3. maddesinin I. ( F ) bendinde "Kanunla kurulu emekli sandıklarına aidat ödemekte olanların" ( K ) bendinde ise. "Herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların" sigortalı sayılmayacağı" belirtilmiştir. Aynı şekilde 1479 Sayılı Bağ-Kur Kanunu"nun 24. maddesinin I. ve II. Fıkralarında da bir kimsenin Bağ-Kur kapsamına girebilmesi için kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında. başkaca sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması koşulu getirilmiştir. Bütün bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılık mümkün olmayıp, önceden başlayıp devam edegelen sigortalılığa geçerlik tanınmaktadır (03.10.2001 gün ve E: 2001/21-627, K: 2001/659 Sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı).
5510 sayılı yasanın 6111 sayılı yasanın 33. maddesi ile değişik 53. maddesinde “Sigortalının, 4. maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statüleri ile (c) bendinde yer alan sigortalılık statüsüne aynı anda tabi olacak Kanun kapsamına girmesi halinde öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde ise aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılır.” hükmü yer almaktadır. 5510 sayılı yasanın 53. maddesinde 6111 sayılı yasanın 33. maddesi ile yapılan bu değişiklik 01/03/2011 tarihinde yürürlüğe girmiş olup bu tarihten önceki süreler için uygulanamayacaktır.
5510 sayılı yasanın 53. maddesinin 6111 sayılı yasa ile değiştirilmeden önceki halinde ise; “Sigortalının, 4. maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılır.” hükmü bulunmaktadır.
Somut olayda, davacının zorunlu sigortalılık koşullarına sahip olduğu dönemde ve 1479 sayılı Kanunun Geçici 18. maddesi ile 5510 sayılı Kanunun Geçici 8. maddesinde belirtilen sürede zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olarak tescili yönünde herhangi bir talebinin bulunmamaması giriş bildirgesinin 08/10/2014 tarihinde Kuruma verilmesi sebebiyle 5510 sayılı Yasanın 4/1-(b) bendi (1479 sayılı Yasa) kapsamındaki sigortalılığının 01/10/2008 tarihinde başlatılması yönündeki Kurum işleminin doğru olduğu anlaşılmaktadır.
Ayrıca, 20/10/2009 tarihinde başlayan 5510 sayılı Yasanın 4/1-(a) bendi (506 sayılı Yasa) kapsamındaki sigortalılığı nedeniyle ortaya çıkan çakışan sigorta durumunun da 5510 sayılı Yasanın 53. maddesinde yer alan düzenlemeye göre çözülmesi gerekmektedir.
5510 sayılı Yasanın 53. maddesinin 6111 sayılı yasa ile değiştirilmeden önceki hükmüne göre önce başlayan sigortalılığın geçerli sayılması gerektiğinden 01/10/2008 tarihinde başlayan Bağ-Kur sigortalılığına üstünlük tanınmalıdır. Bu durumda, 20/10/2009-28/02/2011 tarihleri arasındaki SSK çalışmaları geçerli olmayıp 01/10/2008-28/02/2011 tarihleri arasında Bağ-Kur sigortalısı kabul edilmesine yönelik Kurum işleminin doğru olduğu anlaşılmaktadır.
5510 sayılı yasanın 6111 sayılı yasanın 33. maddesi ile değişik 53. maddesine göre de 5510 sayılı Yasanın 4/1-(a) ve 4/1-(b) bendi kapsamındaki çalışmaların çakışması durumunda ise 5510 sayılı Yasanın 4/1-(a) bendi kapsamındaki çalışmalara üstünlük tanınması gerektiği ve Kurumun bu yasal düzenlemenin yürürlük tarihinden sonra da buna uygun olarak işlem yaptığı ortadadır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın Kurum tarafından yapılan işlemlerinin doğru olduğu dikkate alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz eden davacıya yükletilmesine
19/10/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.