3. Hukuk Dairesi 2018/1171 E. , 2018/2571 K.
"İçtihat Metni"Davacılar-k.davalılar ... ve ... ile davalı-k.davacı ... aralarındaki asıl dava yoksulluk ve iştirak nafakasının artırılması, karşı dava yoksulluk ve iştirak nafakasının indirilmesi davasına dair ... Aile Mahkemesinden verilen 20/12/2016 günlü ve 2016/557 E. -2016/766 K. sayılı hükmün onanması hakkında dairece verilen 30.10.2017 günlü ve 2017/15626 E. - 2017/14860 K. sayılı ilama karşı davalı-k.davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; ödenmekte olan 400 USD yoksulluk nafakası ile 200 USD iştirak nafakasının yeterli olmadığını ileri sürerek; yoksulluk nafakasının 500 USD, iştirak nafakasının 400 USD olarak belirlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; karşı dava dilekçesi ile; davalının boşanma döneminde çalıştığını, şu anda emekli olduğunu, yeniden evlendiğini, aylık gelirinin azaldığını, kirada kaldığını belirterek; nafakanın, eski eş için 200.00 TL"ye, ortak çocuk için 400.00 TL"ye indirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece; davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmiş; hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 2016/5768 esas 2016/9828 karar sayılı 23/06/2016 tarihli ilamıyla;
“...Somut olayda; taraflar anlaşmalı olarak boşanmışlar, boşanma kararı 02/04/2010 tarihinde kesinleşmiş, boşanma kararı ile davacı kadın lehine aylık 400 USD yoksulluk nafakasına ve ortak çocuk lehine aylık 200 USD iştirak nafakasına hükmedilmiş, karşı davacı baba 15/09/2011 tarihinde emekli olmuş, eldeki artırım davası 03/06/2014 tarihinde, karşı dava ise 05/09/2014 tarihinde açılmıştır. Dosyadaki bilgilerden ortak çocuğun 30/04/1996 doğumlu olduğu, ... Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Psikoloji bölümünde öğrenim gördüğü, davacı annenin ev hanımı olduğu, yetim aylığı aldığı, kendi evinde kaldığı, karşı davacı babanın emekli olduğu, 2.000.00.- TL emekli maaşı aldığı, kirada kaldığı, yeniden evlendiği anlaşılmaktadır .
Tarafların sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, ekonomik göstergelerdeki değişiklikler dikkate alındığında davacı lehine hükmedilen yoksulluk nafakası miktarı azdır. Ayrıca, dosya kapsamına göre davacı ortak çocuk lehine hükmedilen yardım nafakasının miktarı, bu davacıya ait giderlerin büyük bölümüne annenin katlanmasına neden olacak denli azdır.
Mahkemece yoksulluk ve yardım nafakalarının davacıların ihtiyaçları ve karşı davacının gelirleri değerlendirilerek hakkaniyete uygun olacak şekilde yeniden belirlenmesi için kararın bozulması gerekmiştir. Ayrıca, dava tarihi itibari ile reşit olan ortak çocuk lehine yardım nafakası takdir edilmesi gerektiği halde, mahkemece, hukuki nitelemede hata yapılarak iştirak nafakasına hükmedilmesi de isabetli bulunmamıştır.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Söz konusu bozma ilamı uyarınca; mahkemece; asıl davanın kısmen kabulü ile, davacı ... için belirlenen aylık nafakanın arttırılmasına yer olmadığına, müşterek çocuk...için aylık 600,00 TL iştirak nafakasının dava tarihinden itibaren davalı- karşı davacıdan alınarak davacı- karşı davalıya verilmesine, karşı davanın reddine karar verilmiş, hükmün davalı karşı davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 2017/15626 esas 2017/14860 karar sayılı 30/10/2017 tarihli ilamıyla onanmasına karar verilmiştir.
Dairemiz kararına karşı davalı-karşı davacı vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
1- Bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını denetler. Üst mahkemede, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını, ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (... ; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, ... 2011, s.472). Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Nitekim, 07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yeralan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye, vurgu yapılmıştır.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasanın 141/3.maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı ...nun 297. (... HUMK.nun 388.) maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Yine ...nun 27.maddesinin (HUMK.nun 73.m) 2. bendi “c” bölümünde de hukuki dinlenilme hakkının “Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini” de içerdiği açıklanarak bu husus vurgulanmıştır.
Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
Dosyanın incelenmesinde; mahkemece verilen 20/12/2016 tarihli hükmün uyap kayıtlarında, tarafların beyanlarına yer verildiği, gerekçe oluşturulmadan hüküm kısmına geçildiği, davalı-karşı davacı tarafın hükmü 18/07/2017 tarihinde temyiz ettiği, daha sonra mahkemece 18/09/2017 tarihinde düzenlenen tutanakla, “gerekçeli kararın yazılarak ıslak imzalı olarak karar kartonuna takılmış olduğu, ıslak imzalı gerekçeli kararda gerekçe kısmının yazılarak bir suret çıktı alındıktan sonra fizikisinin hakim tarafından kontrol edilerek imzalandığı, Zabıt Katibinin çıktıyı aldıktan sonra kayıt butonuna bastığı, ancak uyap sisteminin kararın gerekçesini kayıt etmediği, kararın bu şekliyle onaylanarak taraf vekillerine tebliğ edildiğinin” belirtildiği görülmektedir. İlgili tutanaktan anlaşıldığı üzere, gerekçesiz uyap kayıtlarındaki hükmün taraflara tebliği edildiği belirlenmektedir.
Bu bakımdan; taraflara tebliğ edilen kararda yasanın aradığı anlamda gerekçeli bir hüküm mevcut olmaması ve ortada denetlenebilecek gerekçeli bir karar bulunmaması nedeniyle, mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma nedenine göre, sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ; Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalı-karşı davacının karar düzeltme isteğinin kabulü ile 2017/15626 esas 2017/14860 karar sayılı 30/10/2017 tarihli onama kararının kaldırılmasına ve ... Aile Mahkemesinin 2016/557 esas 2016/766 karar sayılı 20/12/2016 tarihli ilamının HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ikinci bentte açıklanan nedenlerle sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan karar düzeltme harcının istek halinde düzeltme isteyene iadesine, 15/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.