22. Hukuk Dairesi 2016/25488 E. , 2019/24133 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesini emeklilik sebebiyle feshettiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile ödenmediğini iddia ettiği bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine,
2-Taraflar arasında davacı işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununda 32. maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323. maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 401. maddesinde de, işverenin işçiye sözleşmede veya toplu iş sözleşmesinde belirlenen; sözleşmede hüküm bulunmayan hallerde ise asgari ücretten az olmamak kaydıyla emsal ücreti ödemekle yükümlü olduğu düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, koruma görevlisi ve şoför olarak görev yapan davacı, son aylık net ücretinin 3.000,00 TL olduğunu ileri sürmüş, davalı yanca davacının asgari ücret karşılığı çalıştığı savunulmuştur. Kurum kayıtlarında da davacının aylık ücretinin yasal brüt asgari ücret tutarında olduğu görülmektedir. Aşamalarda taraflarca emsal ücret araştırması yapılması yönünde talepte bulunulmadığı, davalı yanca aylık ücret miktarını içerir iş sözleşmesi ve ücret bordrolarının sunulmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece dinlenen tanıklardan davacı tanığının bu konuda bilgisinin olmadığını beyan ettiği; içlerinden biri davalı işyerinde halen muhasebe sorumlusu olarak çalışan davalı tanıklarının ise davacının en son ücretinin asgari ücret olup bunun da elden ödendiğini ifade ettikleri görülmektedir. Davacı işçinin, aylık ücret miktarına ilişkin iddiasına yönelik olarak dayandığı delil; dava dilekçesinde, kredi kullanacağı zaman işverenden aldığını beyan ettiği 05.03.2013 tarihli maaş belgesi olup bu belgede davacının aylık net 3.000,00 TL ücretle çalıştığı belirtilmektedir. Mahkemece iddia doğrultusunda, davacının 3.000,00 TL net ücretle çalıştığı kabul edilerek yapılan hesaplamaya itibarla hüküm kurulmuştur. Ancak, işyerinden kredi gibi banka işlemlerinde kullanılmak üzere işçiye verilen ücrete dair işveren yazılarının tek başına ücreti belirlemeye yeterli olamayacağının kabul edilmesi gerekir. Bu itibarla, dosya içeriğindeki delillere göre; davacının aylık ücret miktarına dair iddiasının ispatlanamadığının kabulü gerektiğinden, hatalı değerlendirme neticesinde kurulan hüküm hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Taraflar arasındaki diğer uyuşmazlık, kıdem tazminatı hesaplanırken kıdem tazminatı tavanının aşılıp aşılmadığı noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda; mahkemece, taraflar arasında ihtilafsız olan fesih sebebi dolayısıyla kıdem tazminatının hüküm altına alınması yerinde ise de, fesih tarihindeki kıdem tazminatı tavanına dikkat edilmeksizin yapılan hesaplamaya itibar edilerek karar verilmesi hatalıdır. Hal böyle olunca, feshin gerçekleştiği 15.02.2014 tarihindeki kıdem tazminatı tavanı olan 3.438,22 TL aylık ücret nazara alınıp kıdem tazminatı hesaplanarak sonuca gidilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24.12.2019 gününde oybirliği ile karar verildi.