Abaküs Yazılım
21. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/3749
Karar No: 2017/8117
Karar Tarihi: 23.10.2017

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2017/3749 Esas 2017/8117 Karar Sayılı İlamı

21. Hukuk Dairesi         2017/3749 E.  ,  2017/8117 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi

    K A R A R

    A)Davacı İstemi;
    Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 13/05/2014 tarihinde ..."da meydana gelen maden kazasında davacıların maden ocağı içerisinde mahsur kaldıklarını, maden kazasının olduğu ... yeraltı maden ocağının davalılardan TKİ Genel Müdürlüğü"ne ait olduğunu, meydana gelen kazadan davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını, geçirdikleri iş kazasının etkisi nedeni ile davacıların derin bir acı ve üzüntü içerisine düştüklerini belirterek her bir davacı için 50.000,00"er TL manevi tazminatın olay tarihi olan 13/05/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesini talep ve dava etmiştir.
    B)Davalıların Cevapları;
    Davalı TKİ vekili cevap dilekçesinde özetle; İş Kanunu"na göre işin tamamı bir bütün halinde anahtar teslimi niteliğinde yükleniciye verildiğini, bu yolla işten tamamen el çekildiğini, sigortalı işçi çalıştırılmadığı için de işveren sıfatına haiz olunmadığından bu işi devralan yüklenici firmanın alt işveren işi devreden TKİ"nin ise asıl işveren olarak nitelendirilemeyeceğini, sözleşmenin 16. maddesinde alt yüklenici çalıştırılmayacağı ve işin tamamının yüklenici firma tarafından yapılacağının belirtildiğinden ... Kömürleri A.Ş."nin asıl işveren ve işyeri sahibi olduğunu gösterdiğini bu nedenlerle müvekkil kurum ile davacının çalıştığı müteahhit arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcut olmadığını, bu nedenle davanın husumet sebebiyle reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkil kurumun linyit üretimi ile ilgili madenleri işletmek veya işlettirmek ve aramak amacı ile bu ve benzeri işleri rodövans veya hizmet alımı (ihale) usulü ile işleri yaptırdığını, müvekkil kurumun bu tarz işlerdeki görevinin her iki işlettirme yönteminde söz konusu işin yürütümü, firma çalışanlarını sevk ve idaresi ve kurum işçilerinin firma işçileri ile birlikte çalışmasının söz konusu olmayıp, kurum kontrol teşkilatının tespiti, ödenecek hakedişe esas olmak üzere kömürün kalitesi ve miktarının belirlenmesi ile sınırlı olduğunu, işin yüklenicisi ... Teknik tarafından yangınları önlemeye yönelik tedbirlerin alınmaya çalışıldığını ancak yangın gibi diğer madencilik riskleri (metan, yeraltı suyu gibi) nedenlerle yıllık üretim miktarına ulaşamayacakları ihtimalinin şirketlerinin mağduriyetine sebebiyet vereceğini ve ileride telafisi mümkün olmayan problemlerle karşılaşabileceklerini bu durumdan hem şirketlerinin hem de kurumun olumsuz etkilenebileceğininden mevcut sözleşmeyi devretmek istediklerini, aynı ocağın uygun kısımlarında mekanize, diğer kısımlarında klasik ayak modeli yaparak ve sahada oluşabilecek riskleri göz önüne alarak ilgili işi 30/10/2009 tarihinde ... Kömürleri A.Ş."nin devraldığını, Soma Kömür İşletmeleri"nin sözleşmeyi devraldığı tarihten bu yana üretim sırasında ocakta iş güvenliğini tehdit eden herhangi bir unsurdan dolayı TKİ"ye başvuruda bulunmadıklarını, ocağın iş sağlığı ve güvenliği açısından denetiminin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişleri tarafından yapıldığını, işin gereği olarak yalnızca teknik şartnamede belirtilen ekipmanın işe uygun olup olmadığı ve hizmet işleri şartnamesine göre üretilen kömürün teknik şartnamede belirtilen niteliklere uygunluğunun İdare Kontrol Teşkilatı tarafından kontrol edildiğini, hizmet alım sözleşmesine göre işin tanımı dışında herhangi bir kontrol yapılmamakla birlikte, 6331 S.Y. kapsamında denetleme yetkisinin de bulunmadığını, daha önce meydana gelen ölümlü kazalarda müvekkil kurumun ne idari ne de cezai bir soruşturmaya dahil edilmediğini, kullanılan malzeme ve ekipmanın yeterliliği ve kullanılan malzemelerin uygunluğunun denetiminin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı"na ait olduğunu, bu nedenle kanunlar tarafından kendisine verilmeyen bir yetkinin kullanılmasını beklemek ve bu nedenle de sorumlu tutulmanın hukuka ve hayatın olağan akışına uygun olmadığını, hizmet işleri şartnamesinin 40. maddesine göre meydana gelecek kazalardan dolayı her türlü tazminat sorumluluğunun yükleniciye ait olduğunun belirtildiğini, ayrıca İş Kanunu"nun 2. maddesine göre kamu kuruluşlarının asıl işveren olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı ve bu şekilde kamu mağduriyetinin önlenmeye çalışıldığını, müvekkil kurumun ihale makamı olduğunu ve Borçlar Kanunu"nun 71. maddesine göre işletme sahibi olan ve işletmeyi fiilen işleten şirketin ayrı bir SGK işyeri numarası olduğundan müvekkil kurumun sorumluluğundan bahsedilemeyeceğini, müvekkil kurumun kazanın olmasında kusurunun olmaması nedeniyle davacının elem duymasına da sebebiyet vermediğini, talep edilen manevi tazminatın fahiş olduğunu ve sebepsiz zenginleşmeye neden olmaması gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
    Davalı ... İşletmeleri A.Ş. cevap dilekçesinde, özetle; Dava konusu maden kazasının meydana geldiği maden ocağının işletmesinin müvekkillerinden ... Kömür İşletmeleri A.Ş."ye ait olduğunu, meydana gelen maden kazasının oluş sebebinin henüz tespit edilemediğinden şu aşamada bir suçlamadan bahsedilemeyeceğini, müvekkil şirket ile TKİ arasındaki sözleşmenin muvazaaya dayanmadığını, müvekkil şirketin iş sağlığı ve güvenliği konusunda işçilerine gerekli eğitimleri verdiğini, çalışan her personele iş güvenliği için gerekli olan tüm malzemelerin temin edildiğini, düzenleyici önleyici faaliyet kontrollerinin yapıldığını, gerekli risk değerlendirme çalışmalarının yapıldığını, gerekli sayıda iş güvenliği ve sağlığı uzmanının görevlendirildiğini, tanık anlatımları ile güvenlik tedbirlerinin alındığının ispatlandığını, ayrıca kamu kurumları tarafından gerekli denetimin yapıldığını ve yapılan denetimlerde bir noksan tespit edilmediğini, savcılık tarafından yürütülen soruşturma dosyasının sonucunun beklenmesi gerektiğini, manevi tazminatı talebinin felaketi özlenir hale getirecek nitelikte fahiş olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
    C)İlk Derece Mahkemesi Kararı ve Gerekçesi;
    İlk derece mahkemesince 20.000,00"er TL manevi tazminatın davalılardan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiştir.
    GEREKÇE
    Söz konusu dava iş kazasından kaynaklı manevi tazminat davasıdır.
    6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun manevi tazminat başlıklı 56. maddesinde;
    "Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.
    Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir." hükmü yer almaktadır.
    Aynı sayılı yasanın sebeplerin yarışması başlıklı 60. maddesinde; "Bir kişinin sorumluluğu, birden çok sebebe dayandırılabiliyorsa hâkim, zarar gören aksini istemiş olmadıkça veya kanunda aksi öngörülmedikçe, zarar görene en iyi giderim imkânı sağlayan sorumluluk sebebine göre karar verir." hükmü yer almaktadır.
    Aynı sayılı yasanın 61. maddesinde ise; "Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır." hükmü yer almaktadır.
    Aynı sayılı yasanın 163. maddesinde; “Alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir.
    Borçluların sorumluluğu, borcun tamamı ödeninceye kadar devam eder.” denilmektedir.
    6100 S. HMK."nun 282. maddesinde; "(1) Hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir." denilmektedir.
    6102 S. TTK."nun 209. maddesinde; "(1) Hâkim şirket, topluluk itibarının, topluma veya tüketiciye güven veren bir düzeye ulaştığı hâllerde, bu itibarın kullanılmasının uyandırdığı güvenden sorumludur." hükmü yer almaktadır.
    Mahkememizce; Davalı TKİ ve ... Kömürleri A.Ş. ile imzalanan hizmet alım sözleşmesi, devir protokolü, iş yeri özlük dosyası, ... Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 2014/1567 Hz. sayılı dosyası getirtilmiş, tarafların sosyal ve ekonomik durum araştırmaları yaptırılmış ve tarafların göstermiş olduğu tanıklar dinlenmiştir.
    Kazaya ilişkin Sosyal Güvenlik Kurumu Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı tarafından düzenlenen rapor dosyamız içerisine alınmış olup, üzerinde yapılan incelemede özetle; Kazanın 5510 S.Y."nın 13/1-a maddesi uyarınca iş kazası olduğu, meydana gelen kazada kazaya maruz kalan sigortalıların kusurunun bulunduğuna dair her hangi bir tespit yapılamadığının belirtildiği görülmüştür.
    ... Cumhuriyet Başsavcılığı"na ait soruşturma dosyası içerisinde yer alan bilirkişi raporu üzerinde yapılan incelemede özetle; 27 başlık altında iş verenin, iş veren vekillerinin, teknik nezaretçinin, iş güvenliği uzmanlarının, bir kısım şirket çalışanlarının, TKİ yetkililerin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu İş Müfettişlerinin, Migem kontrol ve denetleme elemanlarının asli ve tali kusurlu olduklarının belirtildiği, buna karşılık söz konusu kazada hayatını kaybeden işçilerin herhangi bir kusurlarının bulunmadığının belirtildiği görülmüştür.
    Mahkememizde aynı nedene dayalı olarak açılan 2014/643 E. sayılı dava dosyası kapsamında alınan 9 kişilik bilirkişi raporunda, Prof. Dr. ..., Prof. Dr. ..., Prof. Dr. ..., Prof. Dr. ..., Yrd. Doç. Dr. ..., ... ve ... imzalı çoğunluk görüşüne göre, iş veren ... Kömür İşletmeleri A.Ş" nin %70, ruhsat sahibi Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğünün %15, MİGEM" in %10, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının %5 oranında kusurlu olduğu, Prof. Dr. ... ve Prof. Dr. ... tarafından hazırlanan ayrık görüşte ise; İş veren ... Kömür İşletmeleri AŞ." nin %50, ruhsat sahibi Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğünün %30, MİGEM"in %10, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının %10 oranında kusurlu olduğu, A Sınıfı iş güvenliği uzmanı ... tarafından çoğunluk raporunda Çalışma ve Sosyal ve Güvenlik Bakanlığına kusur verilen kısıma katılmadığı, hem çoğunluk hem ayrık raporlarda müteveffaların meydana gelen iş kazasında her hangi bir kusurlarının bulunmadığı belirtilmiştir.
    Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda, dava ve cevap dilekçeleri, taraf vekillerinin mahkememizce alınan beyanları, taraf tanıklarının beyanları, bilirkişi raporu, ... Cumhuriyet Başsavcılığı ve ... Ağır Ceza Mahkemesi"ne ait dosya içerikleri, tarafların sosyal ve ekonomik durum araştırması ile dosya içerisinde bulunan diğer tüm bilgi ve belgelerin hep birlikte değerlendirilmesi sonucunda, her ne kadar davalılar söz konusu olayın meydana gelmesinde kendilerinin herhangi bir kusuru bulunmadığını iddia ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiş olsalar da, gerek mahkememize ait 2014/643 E. sayılı dava dosyası kapsamında alınan bilirkişi raporunda, gerek ... Cumhuriyet Başsavcılığı"nca alınan bilirkişi raporunda ve gerekse de Sosyal Güvenlik Kurumu Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı tarafından düzenlenen raporda davalıların kusurlu oldukları belirtilmiştir. Her ne kadar mahkememize ait 2014/643 E. sayılı dava dosyası kapsamında 9 kişilik bilirkişi heyetinden alınan kusur raporunda kusur oranları konusunda muhalif görüşler yer alsa da, 6100 S. HMK."nın 282. maddesinde de açıkça belirtildiği üzere hakim bilirkişinin oy ve görüşünü serbestçe takdir edecektir. Mahkememize ait 2014/643 E. sayılı dosyası içerisinde yer alan bilirkişi raporundaki çoğunluk görüşünün somut olaya ve dosya kapsamına uygun olması ve ayrıca dosya içerisinde yer alan ... Cumhuriyet Başsavcılığı"nca alınan rapor ile TBMM. Meclis Araştırma Komisyonu raporu ile paralel olması karşısında söz konusu çoğunluk görüşü mahkememizce kabul edilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
    Her ne kadar söz konusu bilirkişi raporunda davalılar TKİ. Genel Müdürlüğü, ...Kömür İşletmeleri A.Ş. yanında dava dışı MİGEM ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı"na da toplamda 15 oranında kusur izafe edilmiş olsa ve MİGEM ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı dosya kapsamında taraf olmadıkları için söz konusu kişilerin %15"lik sorumluluklarının kapsam dışı tutulması gerektiği düşünülebilecek olsa da, Yargıtay 21. HD."nin 24.06.2014 Tarih ve 2014/7716 E., 2014/14885 K. sayılı kararında haklı olarak belirtildiği üzere; "...Dava dilekçesinde olay anlatılarak trafik kazasının oluşumunda davacı murisinin katılımının bulunmadığı üçüncü kişi ile içerisinde bulunduğu araç sürücünün eylemleri ile kazanın meydana geldiği açıklanmış ve üstelik davalıya belli oranda bir kusur atfetmek suretiyle iddiasını da sınırlamamış ve sonuçta (fazlaya ait talep haklarını saklı tutmak suretiyle) zararının tümünü davalıdan istemiştir. Artık burada, davacıların davalıdan gerçekleşecek kusur oranında bir talepte bulunduğunu ileri sürmek mümkün değildir. Davacıların kendilerinin tamamen kusursuz olduğundan söz ederek zararlı sonucu meydana getiren müteselsil borçlular aleyhine açtığı bir davada zararının tümünü talep etmesi, örtülü olarak değil, aksine mülga BK."nun 142. maddesinde öngörülen teselsül kuralına açık bir şekilde dayandığının belirgin bir kanıtıdır; bu gibi durumlarda, müteselsilen sözcüğünün dava dilekçesinde kullanılmamış olması sonuca etkili değildir. Hal böyle olunca davada teselsül kuralına dayanıldığı gözetilerek, dava dışı üçüncü kişinin kusuruna düşen zarardan da istihdam ettiği işçisinin zararın ortaya çıkmasındaki müşterek kusuru nedeniyle davalı işverenin sorumlu olduğunun kabulü gerekir". Söz konusu dosya kapsamında davacıların talebinin sadece davalıların kusuru ile sınırlı olduğunun kabul edilmesi mümkün değildir. Tam tersine dava dilekçesinden davacıların davalılar dışındaki kişilerin sorumluluklarına karşıda davalıların müteselsil sorumluluğuna başvurdukları anlaşılmaktadır. Bu sebeple söz konusu kurumlar hakkında dava açılmamış olsa da, dosya içerisinde yer alan bilirkişi raporundan söz konusu kurum ve kuruluşların hepsinin söz konusu kazanın meyda gelmesinde kusurlu oldukları bu sebeple 6098 S TBK."nın 61. maddesi gereğince haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerin uygulanması gerekmektedir. Bu kapsamda 6098 S. TBK."nun 163/I. maddesi gereğince zarar gören alacaklılar borcun tamamını diledikleri borçludan, bu kapsamda bilirkişi raporunda kusuru olduğu belirtilen kişilerin herhangi birinden talep edebilir.
    Davacı taraf her ne kadar ... Kömür İşletmeleri A.Ş." nin tehlikeli işletme işleten, TKİ" nin ruhsat sahibi olması nedeniyle TBK."nun 71. maddesine göre tehlikeli işletme maliki olması nedeniyle kusursuz sorumlu olduklarını belirtmiş ise de; TBK."nun 60. maddesinde, bir kişinin sorumluluğunun birden çok nedene dayanması durumunda hakimin zarara görene en iyi giderim imkanı tanıyan sorumluluk sebebine göre karar vereceği düzenlenmesinin yer aldığı, somut olay açısından aldırılan bilirkişi heyeti raporunda davalı ... İşletmeleri A.Ş. ile TKİ" nin ve diğer dava dışı kişilerin kusurlu olduklarının belirtildiği, müteveffaya her hangi bir kusur yüklenmediği, davacı tarafın dava dilekçesinde müteselsil sorumluluğa dayanıldığı, bu durumda davacı tarafın zararının tümünden davalı ... İşletmeleri A.Ş. ile TKİ" nin sorumlu tutulabileceği, davacıların zararlarının en iyi, kusur sorumluluğu esasına dayanılarak giderilebileceği anlaşıldığından kusursuz sorumluluk ve asıl iş veren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğu hususlarının tartışılmasında tarafların hukuki faydası olmadığı anlaşılmıştır.
    Her ne kadar davalı taraf ceza dosyasının (... Ağır Ceza Mahkemesi"ne ait 2015/81 E. sayılı dosyanın sonucunun beklenmesini talep etmiş olsa da, ceza mahkemeleri tarafından verilen kararların hukuk mahkemelerine etkisi hususu Anayasa Mahkemesi" nin 2013/4701 başvuru numaralı, 23/01/2014 karar tarihli kararında değerlendirilmiş olup, söz konusu karara göre; "...58. Hukuk ve ceza davalarının konuları, tarafları ve amaçları farklı olduğundan, ceza mahkemesi kararları, hukuk davaları için kural olarak kesin hüküm oluşturmaz. Haksız fiil nedeniyle açılan tazminat davalarını çözmek bütünüyle hukuk hâkiminin görevi içindedir. Bir "bekletici sorun" iddiası karşısında kalan hâkimin, görevi dışındaki bu iddianın mutlaka görevli mahkemede çözülmesini bekleme yükümlülüğü yoktur. Kendisi de birçok durumlarda ileri sürülen hususu karara bağlayabilir. Kaldı ki, mülga 818 sayılı Kanun"un 53. maddesi gereğince hukuk hâkimi, ceza mahkemesinin mahkûmiyet kararıyla bağlı ise de, maddi olayı tespit etmeyen beraat kararı hukuk hâkimini bağlamaz. Onun için hukuk hâkimi, topladığı deliller doğrultusunda karar verebilir. Ceza mahkemesinin delilleri tespit ve takdiri ile hukuk mahkemesinin delilleri tespit ve takdirinin farklı olmasının bir sonucu olarak, bir olayda sebep sonuç bağı bulunmadığına dair ceza mahkemesi kararı dahi hukuk hâkimini bağlamayabilir.
    59. Kaldı ki AİHM de, Türk hukuk sistemine göre, hukuk mahkemelerinin ceza mahkemeleri kararlarına tabi olmadığını, bu nedenle ceza davasının sonucunu beklemek için yargılamayı uzun bir süre ertelemek durumunda bulunmadığını belirtmektedir. (bkz. Mustafa Türkoğlu / Türkiye, B. No. 58922/00, 8/8/2006, § 40)." hususları belirtilmiştir. Gerek söz konusu Anayasa Mahkemesi kararı, gerekse ceza dosyasında yargılanan kişilerin dosyamızda taraf sıfatı olmadığı ve mahkememiz dosyası kapsamında işçi-iş veren ilişkisi düzeyinde inceleme yapıldığından sanık gerçek kişilerin iş veren olmayıp iş veren tüzel kişinin ortak ve çalışanları olduğundan ceza dosyasının sonucunun beklenmesine gerek olmadığı anlaşılmıştır.
    Manevi tazminatın miktarının belirlenmesi konusuna gelecek olursak, manevi tazminat niktarının nasıl belirleneceği konusu Yargıtay HGK."nun 24.12.2014 tarih ve 2014/21-872 E., 2014/1086 K. sayılı kararında uzun uzun irdelenmiştir. Gerçekten de söz konusu karara göre; “...Manevi tazminat isteminin temelinde, davalıların haksız eylemi yatmaktadır. Bilindiği üzere, haksız eylemin unsurları; zarar, fiil ile zarar arasında illiyet bağı, fiilin hukuka aykırı olmasından ibarettir. Öte yandan, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 47. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.) maddesinde düzenlenen manevi tazminatta kusurun gerekmediği, ancak takdirde etkili olabileceği, 22.6.1966 tarih ve 1966/7 Esas 1966/7 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bu kararın gerekçesinde, taktir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda taktir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Yine BK 47 (TBK 56). maddesi hükmüne göre; hâkimin özel halleri göz önünde tutarak, manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği tutar adalete uygun olmalıdır. Bu para tutarı, aslında ne tazminat ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi, kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine, zarara uğrayanda bir huzur duygusu uyandırmayı, aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden, tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Manevi tazminat, duyulan elem ve ızdırabın kısmen ve imkan nisbetinde iadesini amaçladığından hâkim, ...nun 4. maddesi gereğince hak ve nesafete göre takdir hakkını kullanarak, manevi tazminat miktarını tespit etmelidir. Hâkim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, maluliyet oranını, beden gücü kaybı nedeniyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir.”
    Mahkememizce yapılan değerlendirme sonucunda, söz konusu kazanın Türkiye Cumhuriyet tarihinin en çok can kaybı ile sonuçlanan iş kazası olması, davacılar ve toplum nezdinde meydana getirdiği derin acı, iş bu kaza sırasında 301 madencinin hayatını kaybetmiş olması, söz konusu kazanın meydana gelmesinde davacıların herhangi bir kusurunun bulunmaması, davalıların kusurunun ve iş bu kusura bağlı olarak meydana gelen kazanın sonucunun ağırlığı, ağır iş güvenliği ihlalleri, davacıların hayati tehlike geçirecek tarzda yaralanmış olmaları, kazadan sonra psikolojik tedavi görmüş olmları, tazminat tutarının caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği, gibi hususlar ile 6100 S. HMK."nın 26. maddesinde düzenlenmiş olan taleple bağlılık ilkesi göz önünde bulundurulduğunda davacılar için 20.000,00-TL manevi tazminatın davalılar TKİ. Genel Müdürlüğü ile ... Kömür İşletmeleri A.Ş."den müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
    Her ne kadar davalı taraf cevap dilekçesinde davacı tarafın talep ettiği manevi tazminat miktarının çok yüksek olduğunu, iş bu manevi tazminat miktarlarının kabul edilmesi halinde felaketi özlenir hale getireceği gibi itirazlarda bulunulmuş olsa da, söz konusu tazminat miktarlarının çok yüksek olmadığı, bir insan canının değerinin parasal olarak ölçülmesinin mümkün olmadığı gibi, Soma gibi orta ölçekli bir ilçede bile orta düzeyde bir apartman dairesinin değerinin yaklaşık 200.000,00-TL. olduğu dikkate alındığında hükmedilen manevi tazminat miktarının çok yüksek olmadığı anlaşılmış olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulması gerektiği anlaşılmıştır.
    D)Bölge Adliye Mahkemesi Kararı ve Gerekçesi;
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi"nce tarafların istinaf başvurularının HMK"nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
    GEREKÇE:
    "Taraflar arasındaki uyuşmazlık iş kazası geçiren işçilerin manevi tazminat taleplerine ilişkin davada davalıların hukuki sorumlulukları ve taktir edilen manevi tazminatın miktarına ilişkindir.
    6098 sayılı TBK"nun 417.maddesinin 2.fıkrasında; "işveren işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli olan tüm önlemleri almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçilerde alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür." hükmü yer almaktadır. Buna göre "İşveren hizmet ilişkisinin niteliği göz önünde tutulduğunda hakkaniyet gereği kendinden beklenen, deneyimlerin zorunlu kıldığı, teknik açıdan uygulanabilir ve işyerinin özelliklerine uygun olan önlemleri almakla yükümlüdür." aynı maddelere paralel olarak 4857 sayılı İş Kanununun işverenin ve işçilerin yükümlülükleri kenar başlıklı 77.maddesinin 1.fıkrasında da benzer bir düzenlemeye yer verilmiştir. İş sağlığı ve iş güvenliği tüzüğünün 2.maddesi "her işveren işyerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için bu tüzükte belirtilen şartları yerine getirmek, araçları noksansız bulundurmak, gerekli olanı yapmakla yükümlüdür" bundan başka işveren mevzuatta öngörülmemiş olsa dahi bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gerekli kıldığı iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini de almak zorundadır.
    İş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle işverenin sorumluluğunun hukuki niteliği konusunda değişik görüşler ileri sürülmüştür. Öğretide yazarların bir kısmı işverenin işçiyi gözetme borcundan kaynaklanan sorumluluğun kusur sorumluluğuna dayandığını savunurken, diğer bir kısmı kusursuz sorumluluk esasına dayandığını ileri sürmüşlerdir. Kusursuz sorumluluk genellikle olumsuz bir biçimde sorumlu kişinin kusurunu gerektirmeyen bir sorumluluk olarak tanımlanır. Öğretide ve uygulamada bu tür sorumluluğa objektif sorumluluk, sonuç sorumluluğu ya da sebep sorumluluğu denilmektedir. İşyerleri ve üretim faaliyetlerinin çoğalması , kişiler arasında ilişkilerin artması, yeni ağır ve büyük tehlikelerle karşılaşılması karşısında kusura dayanan sorumluluk sistemi yalnız başına zarar görenlere etkili bir koruma sağlamakta yetersiz kaldığından, yasalara kusursuz sorumluluk ya da tehlike esasına dayanan sorumluluk hükümleri konulması zorunluluğu duyulmuştur.
    Olay tarihinde yürürlükte bulunan Türk Hukuk Sisteminde aksine bir düzenleme olmadıkça işverenin işyerinde meydana gelen iş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle hukuki sorumluluğu kusura dayanmaktadır. Meydana gelen zarardan işverenin sorumlu tutulabilmesi için öncelikle taraflar arasında bir hizmet akdi ilişkisinin bulunması ve olayın iş kazası olması gerekmektedir. Ancak olayın iş kazası olarak nitelendirilmesi işverenin her durumda kazadan sorumlu tutulmasını gerektirmediğinden Sosyal Sigortalar Hukuku kapsamında bir işverenin iş kazasından sorumlu olması için işverenin iş güvenliği önlemlerini alma ve özen gösterme yükümlülüğüne aykırı davranışı veya ihmal göstermesi sonucu kaza meydana gelmiş olmalıdır.
    Somut uyuşmazlıkta; gerek Soma CBS"nın soruşturma dosyası ile ... ACM"nin 2015/81 Esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporlarında, gerekse SGK Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı"nca ve Meclis Araştırma Komisyonu"nca ayrı ayrı düzenlenen raporlarda davalı işverenlerin kusurlu olduğu tespit edildiği gibi, Soma İş Mahkemesi"nin 2014/643 Esas sayılı Hukuk Dava dosyasında alınan 9 kişilik bilirkişi raporunda da kusur oranları değişmekle beraber davalı işverenlerin kusurlu bulundukları, buna karşın işçilerin meydana gelen iş kazasında kusurları bulunmamaktadır.
    ... ACM"nin 2015/81 Esas sayılı dava dosyası derdest olmakla birlikte, hukuk ve ceza davalarının konuları tarafları ve amaçları farklı olduğunda ceza mahkemesi kararları hukuk davaları için kural olarak kesin hüküm oluşturmaz. Ceza mahkemesinin delilleri tespit ve takdiri ile hukuk mahkemesinin delilleri tespit ve takdirinin farklı olmasının bir sonucu olarak bir olayda sebep ve sonuç bağının bulunmadığına dair ceza mahkemesi kararı dahi hukuk hakimini bağlamayabilir.
    İncelenen dava dosyasında; somut olay hakkında aldırılan bilirkişi heyeti raporunda davalı ... İşletmeleri AŞ ile Türkiye Kömür İşletmeleri AŞ"nin ve diğer dava dışı kişilerin kusurlu olduklarının belirtildiği, buna karşı işçilere herhangi bir kusur yüklenmediği, davacı tarafın zararının tümünden davalı ... İşletmeleri AŞ ile Türkiye Kömür İşletmeleri AŞ"nin sorumlu tutulabileceği, 6098 sayılı TBK"nun 61.maddesi gereğince hem davalıların hem de dava dışı kusur izafe edilen diğer kurumların müteselsilen zarardan sorumlu oldukları, 6098 sayılı TBK"nun 163/1 maddesi gereğince zarar görenin borcun tamamının veya bir kısmının ifasını borçluların hepsinden yahut yalnız birinden talep edebileceği kabul edilmelidir. Bu nedenle davalıların kusura ve davalıların sorumluğuna ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
    Manevi tazminatın miktarına gelince; 6098 sayılı TBK"nun 56.maddesinde düzenlenen manevi tazminatta kusurun gerekmediği, ancak takdirde etkili olabileceği 22/06/1966 tarih ve 1966/7-7 E-K sayılı İçtihatı Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bu kararın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminat tutarını etkileyecek özel hal ve şartlarda açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Yine TBK"nun 56.maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar ile hak sahiplerine verilmesine karar verebileceği tutar adalete uygun olmalıdır. Bu para tutarı aslında ne tazminat ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı bir kötülük de değildir.Aksine zarara uğrayanda bir huzur duygusu uyandırmayı aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Manevi tazminat beden gücü kaybı nedeniyle bozulan ruh huzurunun duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabın kısmen ve imkan nispetinde iadesini amaçladığından hakim TMK"nun 4.maddesi gereğince hak ve nefasete göre takdir hakkını kullanarak manevi tazminat miktarını tespit etmelidir.Hakim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliklerini, ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, maluliyet oranı ve beden gücü kaybı nedeniyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir (Hukuk Genel Kurulu"nun 28/05/2003 gün-2003/21-368-355 ve 23/06/2004 gün-2004/13-291-370 sayılı kararları).
    Somut olayın incelenmesinde; Soma ... Maden Ocağı"nda meydana gelen kazada 301 madencinin hayatını kaybettiği, davacıların ise sağ kurtulduğu, olayın oluş şekli, davacılarda yarattığı ağır üzüntü, işçilerin hiçbir kusurlarının bulunmadığı, davalı-işverenlerin kusurlarının ağırlığı, bilirkişi raporlarında belirlenen ağır iş güvenliği ihlalleri, maden işçilerinin çalışma şartlarının ağırlığı ve tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetildiğinde hükmedilen manevi tazminat tutarı hak ve nesafete uygundur.
    HMK 355. maddesine aykırı başkaca bir durum da bulunmadığından davalı-işverenlerin istinaf başvurularının duruşmasız ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesine gerektiği kanaatine varılmıştır."
    E) Temyiz Nedenleri;
    Davacıların Temyiz Nedenleri:
    Hüküm altına alınan manevi tazminatların az olarak takdir edildiğine ilişkindir.
    Davalı ..."nün Temyiz Nedenleri:
    Manevi tazminatların fazla olduğu, Afad tarafından davacılara yapılan yardımların tazminat tutarından mahsup edilmesi gerektiği, Bölge Adliye Mahkemesi kararında husumet itirazlarına ilişkin değerlendirme yapılmadığı, davalıların kusurlarının bulunduğu denilmekle birlikte bunun hangi nedenden kaynaklandığının tartışılmadığı, kaza tarihinden faiz verilmesi hatalı olduğu, kusur raporunda müvekkiline %15 kusur verildiği halde müteselsilen sorumlu tutulmalarının doğru olmadığı, yerel mahkemenin bilirkişilerden ortak imzalı tek bir rapor hazırlanmasını istemesine karşın, bilirkişilerin 3 rapor sundukları, ayrıca bu raporların Kurum inceleme raporu ile çelişki doğurduğu, inceleme raporunda müvekkiline kusur verilmediği, yine Meclis Araştırma Komisyonu raporunda müvekkiline kusur verilmediği, ÇSGB’na kusur verilmemesi konusunda rapora şerh koyan bilirkişinin bu nedenle ortaya çıkacak %5 kusurun kime ait olduğunu söylemediğini, raporların kendi içerisinde de çelişkili olduğu, ayrık görüş raporu ile çoğunluk raporu arasında çelişki olduğu, husumet itirazlarının dikkate alınmadığı, müvekkil ile diğer davalı şirket arasında asıl/alt işveren ilişkisi bulunmadığı, sahanın koordinatlarla sınırlandırılmış belirli bir bölümündeki işin tamamının şirkete devredildiği, müvekkilinin ihale makamı olduğu, müvekkilinin davalı ... İşetmeleri AŞ’yi denetleme yetkisinin olmadığı, ihale evrakı ekindeki şartnamalerde müvekkili kurumun değişiklik yapma yetkisinin bulunmadığı, bu şartnamelerde tanımlanan denetim görevi nedeniyle kuruma kusur izafe edilemeyeceği, müvekkilinin kusursuz olduğu, çoğunluk raporunda müvekkiline verilen kusuru kabul etmedikleri, kusur verilme nedenlerinde belirtilen konularda denetim yetkisinin bulunmadığı hususlarına ilişkindir.
    Davalı ... İşletmeleri A.Ş."nin Temyiz Nedenleri:
    Mahkemenin itibar ettiği bilirkişi kusur raporunun ceza yargılamasının hazırlık aşamasında alınan ve itiraz ettikleri, tahmine dayalı olarak kişilere kusur izafe eden rapor göz önüne alınarak hazırlandığı, müvekkilinin kusursuz olduğu, alınması gerekli tüm önlemlerin alındığı, iş güvenliği eğitiminin ... Meslek Yüksek Okulu tarafından verildiği, bu eğitimlere dair tutanakların işçilerin dosyalarında bulunduğu, madende çalışan işçilere lazım olan her türlü malzemenin teslim edildiği, konrol denetimin yapıldığı ve kayıt altına alındığı, risk değerlendirme çalışmaları ve analizlerin yapıldığı, kayıt altına alındığı, ocakta olması gerektiği kadar iş güvenliği uzmanının görevlendirildiği, tanık anlatımlarıyla güvenlik önlemlerinin alındığının ispatlandığı, yerel mahkemenin bilirkişilerden ortak imzalı tek bir rapor hazırlanmasını istemesine karşın bilirkişilerin 3 ayrı rapor sundukları, bilirkişilerden bir kısmının daha önceden olayla ilgili çok sayıda açıklama yaptıkları, bu nedenle açıkladıkları görüşleri aksine rapor hazırlamalarının mümkün olmadığı, tarafsız davranamayacakları, A sınıfı iş güvenliği uzmanının dosyayı görmeden yokluğunda hazırlanan rapora imza attığı, dosyada bulunan raporlar arasında çelişki olduğu, çelişki giderilmeden karar verildiği, olay hakkında çok farklı tespitler içeren raporlar bulunduğu, ... 10. İş Mahkemesi"nin 2014/872 Esas ve ... 14. İş Mahkemesi"nin 2014/1387 Esas sayılı dosyalarında müvekkiline çok az kusur verildiği, ... Cumhuriyet Başsavcılığı"nca alınan bilirkişi kusur raporundaki tespitlerle eldeki dosyada alınan rapordaki tespitler arasında ciddi farklılıkların bulunduğu, yıllık bir buçuk milyon ton üretilmesi gereken kömür miktarının en az üretilmesi gereken kömür miktarı olduğu, yıllık bir buçuk milyon ton üzerinde üretim yapmanın sözleşme gereği zorunlu olduğu, üretim artışının yeni ayaklar açılması ve işçi sayısının artmasından kaynaklandığı, sensörlerin çalıştığına dair TÜBİTAK raporunun dikkate alınmadığı, Uzman mütalaalarının dikkate alınmadığı, olay yeri görüntülerine dair teknik çözümleme raporlarında olaydan önce madende duman olduğu iddiasının tamamen çürütüldüğü, müvekkili şirketin C panosu topuğuna sondaj yaptırarak oradan örnekler alınıp kömürlerin yanıp yanmadığı, panoda CO bulunup bulunmadığı konusunda rapor alınması için ... ... Üniversitesi"ne başvurduğu, yapılan sondaj neticesinde C panosundaki kömürün yanmadığı, bakir olduğu, odada gaz olmadığının anlaşıldığı, yine ... Üniversitesi"nden de aynı konuda rapor alındığı, o raporun da aynı yönde çıktığı, kömürde yanma olmadığının tespit edildiği, bu raporların açıkça hükme esas bilirkişi raporunu çürüttüğü, ceza yargılaması sonucunun beklenmesi gerektiği, araştırılması gereken tüm hususların araştırılmadığı, olayın nedeninin, kimin kusurlu olduğunun, sorumluların, kusur oranlarının tek tek belirlenmesi gerektiği, kazanın nedeninin ne olduğunun belli olmadığı, yerel mahkemenin bilirkişi raporuna itirazlarını gerekçeli olarak reddetmediği, hüküm altına alınan manevi tazminatların fazla olduğu, vekalet ücretininin hatalı takdir edildiği hususlarına ilişkindir.
    F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe;
    1-Dava, zararlandırıcı sigorta olayından kaynaklanan manevi zararların giderilmesi istemlerine ilişkindir.
    Yerel mahkeme tarafından, 20.000,00"er TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş, anılan yerel mahkeme kararı aleyhine davacılar ile davalılar TKİ ve ... Kömür İşl. Aş. istinaf kanunyoluna başvurmuş, ... Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi"nin 27/03/2017 tarih ve 2017/327 Esas, 2017/388 Karar sayılı kararı ile tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
    Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden, kaza olayından sonra Kurum tarafından yapılan iş kazası tahkikatı sonucunda yargılamaya konu kaza olayı genel olarak iş kazası olarak kabul edilmiş ise de temyiz incelemesine konu eldeki dava dosyasının her bir davacısı özelinde olayın Kurum tarafından iş kazası olarak kabul edilip edilmediğinin araştırılmadığı, davacıların sürekli iş göremezlik oranları tespit edilmeden sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.
    2-Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda (tazminat davaları) öncelikle haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından sigortalıya bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin tazminattan düşülmesi gerektiği Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir. Diğer yandan, sigortalıya bağlanacak gelir ve hükmedilecek maddi ve manevi tazminatın miktarını doğrudan etkilemesi nedeniyle, işçide oluşan meslekte güç kayıp oranının hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeksizin kesin olarak saptanması gerekir.
    5510 sayılı Yasa’nın 13. maddesinde İş kazasının 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile 5 nci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile bildirilmesinin zorunlu olduğu, iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde iş kazasının öğrenildiği tarihten başlayacağı, Kuruma bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde, Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık İş Müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabileceği bildirilmiştir.
    5510 sayılı Yasa’nın 18 nci maddesinde Kurumca yetkilendirilen hekim veya sağlık kurullarından istirahat raporu alınmış olması şartıyla; iş kazası nedeniyle iş göremezliğe uğrayan sigortalıya her gün için geçici iş göremezlik ödeneği verileceği, 19 ncu maddesinde iş kazası sonucu oluşan hastalık ve özürler nedeniyle Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık Kurulları tarafından verilen raporlara istinaden Kurum Sağlık Kurulunca meslekte kazanma gücü en az %10 oranında azalmış bulunduğu tespit edilen sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanacağı; iş kazası ve meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezlik hallerinde meslekte kazanma gücündeki kayıp oranının belirlenmesine ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esasların Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği bildirilmiştir.
    5510 sayılı Yasa’nın 95. maddesine göre "Bu Kanun gereğince, yurt dışında tedavi için yapılacak sevklere, çalışma gücü kaybı, geçici iş göremezlik ödeneklerinin verilmesine ilişkin raporlar ile iş kazası ve meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücü veya çalışma gücü kaybına esas teşkil edecek sağlık kurulu raporlarının usûl ve esaslarını, bu raporları vermeye yetkili sağlık hizmeti sunucularının sahip olması gereken kriterleri belirlemeye, usûlüne uygun olmayan sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeleri düzenleyen sağlık hizmet sunucusuna iade edecek belirlenen bilgileri içerecek şekilde yeniden düzenlenmesini istemeye Kurum yetkilidir. Usûlüne uygun sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeler ile gerekli diğer belgelerin incelenmesiyle; yurt dışında tedavi için yapılacak sevklere, vazife malullük derecesini, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu tespit edilen meslekte kazanma gücünün kaybına veya meslekte kazanma gücünün kaybı derecelerine ilişkin usûlüne uygun düzenlenmiş sağlık kurulu raporları ve diğer belgelere istinaden Kurumca verilen karara ilgililerin itirazı halinde, durum Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanır.
    Kural olarak Yüksek Sağlık Kurulunca verilen karar Sosyal Güvenlik Kurumunu bağlayıcı nitelikte ise de, diğer ilgililer yönünden bir bağlayıcılığı olmadığından Yüksek Sağlık Kurulu Kararına itiraz edilmesi halinde inceleme Adli Tıp Kurumu aracılığıyla yaptırılmalıdır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 28.06.1976 günlü, 1976/6-4 sayılı Kararı da bu yöndedir.
    Somut olayda, kurum tarafından genel olarak iş kazası olarak kabul edilen olayın her bir davacı özelinde ayrı ayrı iş kazası olarak kabul edilip edilmediği araştırılmadan, davacıların sürekli iş göremezlik oranları tespit edilmeden davacılar lehine manevi tazminata hükmedilmesi hatalı olmuştur.
    3-6100 sayılı HMK"nın 30. maddesinde “Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.” şeklinde usul ekonomisi ilkesi getirilmiştir.
    Yukarıda yapılan açıklamaya göre aynı iş kazası nedeniyle zarara uğradıklarını ileri süren 9 farklı davacının her biri açısından temin edilmesi gereken bilgi ve belgelerin aynı anda elde edilmesi, davacılar hakkındaki işlemlerin Kurum tarafından aynı anda sonuçlandırılması mümkün olayamayacağından yargılamanın tek dosya üzerinden devam edilmesi usul ekonomisine uygun olmayıp tam aksine bu ilkeye aykırıdır.
    Yapılacak iş, her bir davacının manevi tazminat istemlerini tefrik ederek dava dosyalarını ayrı ayrı esaslara kaydettikten sonra, Kurum"un kaza olayını her bir davacı açısından ayrı ayrı iş kazası olarak kabul edip etmediğini araştırmak, iş kazası olarak kabul edilenler açısından yukarıda açıklanan prosedüre göre bu davacıların sürekli iş göremezlik oranlarını tespit etmek ve sonucuna göre, Kurum"ca olayın davacılar özelinde iş kazası olarak kabul edilmemesi halinde ilgili davacıya Sosyal Güvenlik Kurumuna ve hak alanını etkileyeceğinden işveren aleyhine “iş kazasının tespiti” davası açması için önel verilip, tespit davası, bu dava için bekletici sorun yapılarak çıkacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.
    Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, taraflarına bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca (KALDIRILMASINA), ilk derece mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenlerle (BOZULMASINA), sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 23/10/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi