21. Hukuk Dairesi 2016/5667 E. , 2017/8125 K.
"İçtihat Metni"Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dava; davacının davalı işyerinde 2008 ve 2009 yılında 1.050 TL, 2010 yılında 1.200 TL, 2011 yılında 1.300 TL, 2012 yılında 1.500 TL, 2013 yılında 1.600 TL net aylık ücretle ve ücrete ek olarak yılda bir ücret tutarında ikramiye karşılığında çalıştığının ve 28.09.2008 – 07.02.2013 tarihleri arasında davalı Kurum"a bildirilmeyen hizmetlerinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davalı işyerinde makineci-vardiya sorumlusu olarak çalıştığını beyan eden davacının 09.10.2008 – 11.02.2013 tarihleri arasındaki çalışmalarının asgari ücret üzerinden davalı Kurum"a bildirildiği, bordro tanıklarının davacının varidya sorumlusu olduğunu beyan ederek asgari ücretin üzerinde ücret ile çalıştığını doğruladıkları, 2008/12, 2009/1-8. ay arası ücret bordrolarının imzalı olduğu, davacıya kıdem ve ihbar tazminatı adı altında davalı tarafından 20.000,00 TL ödendiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa"nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa"nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay"ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Çalışma olgusunun her türlü delille ispatlanabilmekte ise de davanın niteliği gereği prime esas kazancın ispatında bu denli bir serbestlik söz konusu değildir. Çalışma olgusunun her türlü delille kanıtlanması olanağı bulunmakla birlikte; Hukuk Genel Kurulu’nun 2005/21-409 E., 2005/413 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere ücret alma iddialarının yazılı delille kanıtlanması zorunluluğu bulunmaktadır.
Ücret miktarı HMK’nın Geçici 1. maddesinin ikinci fıkrası delaletiyle HUMK 288. maddesinde (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 200. maddesi) belirtilen sınırları aşıyorsa, tespiti gereken gerçek ücretin hukuksal geçerliliği haiz olarak düzenlenmiş bulunmaları kaydıyla, işçinin imzasının bulunduğu aylık ücreti gösteren para makbuzları, banka kayıtları, ticari defter kayıtları, ücret bordroları gibi belgelerle ispatı mümkündür. Yazılı delille ispat sınırın altında kalan miktar içinse tanık dinletilebilir. Tespiti istenen miktar sınırı aşıyor olsa bile varlığı iddia edilen çalışmanın öncesine ve sonrasına ait yazılı delil başlangıcı sayılabilecek belgeler bulunuyorsa da tanık dinletilmesi mümkündür.
Somut olayda; davalı tarafça davacıya kıdem ve ihbar tazminatı adı altında 20.000 TL"nin banka aracılığı ile ödendiği, davacı vekili tarafından; davacının asgari ücret ile çalıştığının kabulü halinde daha az miktarda kıdem ve ihbar tazminatı ödenmesi gerektiği yönünde iddiada bulunulduğu anlaşılmakla; mahkemece davacı vekilinin söz konusu itirazı gereğince; davacının davalı Kurum"a bildirilen hizmet süresi ve ücretleri dikkate alındığında alabileceği kıdem ve ihbar tazminatı miktarı ile ödenen miktar açısından bir değerlendirme yapılmadan sonuca gidilmesi, ayrıca hizmet tespiti talebi açısından da yeterli araştırma yapılmaması isabetsiz olmuştur.
Mahkemece yapılacak iş, davacının hizmet süresinin tespitine yönelik olarak; re"sen seçilecek başkaca bordro tanıklarını dinlemek, zabıta marifeti ile talep edilen dönemde davalı işyerine komşu işyeri sahipleri ile bu işyerlerindeki çalışmaları kayıtlara geçmiş çalışanları tespit ederek dinlemek, prime esas kazanç tespiti talebine ilişkin olarak da; dosyada mevcut imzalı ücret bordrolarını da dikkate alarak, davacının davalı Kurum"a bildirilen hizmet süresi ve ücretleri gereğince alabileceği kıdem ve ihbar tazminatı miktarı ile ödenen miktar açısından bir değerlendirme yaparak varılacak sonuca göre hüküm kurmaktan ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine
23.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.