3. Hukuk Dairesi 2016/13451 E. , 2018/2936 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, kadastro çalışmalarından sonra 106 ada 33, , 35, , 37 parsel numarasıyla tespit gören taşınmazların, kadastro öncesinde tapusuz bir gayrimenkul olup murise ait olduğunu, kadastro öncesinde taşınmazın erkek kardeşler arasında 5000"er m2 olarak paylaştırıldığını, davalı anneleri Kadriye"ye baktığı için annelerine düşen hissenin de davalıya verilmesinin kararlaştırıldığını, murisin kız çocuklarına murise ait başka taşınmazdan pay verildiğini, kadastro çalışmaları esnasında il dışında olduğu için kendisine 106 ada 36 parsel numarasıyla 3177,99 m2, davalıya 106 ada 33 parsel numarasıyla 11.330,m2 miktarında yer isabet ettiğini, davalıya isabet eden taşınmazın taksimi mümkün olmadığından tapu iptali davası yerine tazminat davası açmak zorunda kaldığını belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL"nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir .
Davalı, davayı kabul etmediğini, söz konusu taşınmaz ile ilgili olarak 8 yıl önce her mirasçının tapudan işlemleri yaparak haklarının bölündüğünü savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; dava konusu taşınmazın mirasçılar arasında fiilen taksim edilmiş ve bu zamana kadar bu taksime göre kullanılageldiği, muristen intikal eden arazinin kadastro görmesi ile davacıya isabet eden 106 ada 36 nolu parselin 3.177,99 m2 yüzölçümünde olduğu, oysa 5000 m2 olması gerektiği, bu durumda 1882,01 m2 eksik arazi aldığı, davalıya ise 11330,99m2 yüzölçümündeki 106 ada 33 nolu parselin isabet ettiği 10000 m2 alması gerekirken 1330,99 m2 fazla arazi aldığı gerekçesiyle, davanın kabulüne,13.305,10 TL"nin 5.000,00 TL"sine dava tarihinden itibaren, bakiye kısmına ıslah tarihi olan 06.10.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, harici miras taksim sözleşmesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Somut olayda, davacı, murisinden kalan taşınmazları kadastro tespitinden önce kendi aralarında paylaştıklarını ve bu paylaşıma göre kendisine 5000 m2 yer düşmesi gerekirken, kadastro tespiti sırasında 3.177,99 m2 yer düştüğünü ileri sürerek tazminat talebinde bulunmuştur. Davacı ve davalıya ait taşınmazların kadastro tespiti 24.6.2007 tarihinde yapılmış olup, tespitler 18.8.2007 tarihinde itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Şu durumda, dava tarihi itibariyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu 12. maddesine göre 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde kadastrodan önceki nedenlere dayanarak tapu iptal ve tescil davası açıp taşınmazın aynını talep edebilecek davacının, bu talepte bulanarak Kadastro Kanunu hükümlerine göre mülkiyeti geri alma hakkı varken davalıya karşı sebepsiz zenginleşme iddiası ile dava açmasında hukuki yararı bulunmamaktadır. Zira, taşınmazın aynına ilişkin talep sonuçlanmadan, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre değerini talep etme hakkı doğmamıştır. Aksinin kabulü; ayın ve ikame değer taleplerinin hak sahiplerince aynı davada terditli olarak talep edilmeye zorlanması anlamına gelir ki bu sonuç temel hukuk sistemi prensiplerine uygun düşmez.
Mahkemece bu husus gözetilmeksizin, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 26.03.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.