12. Ceza Dairesi 2019/13345 E. , 2020/5432 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Görevi kötüye kullanma suçundan sanık ..."in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 257/2 ve 62/1. maddeleri gereğince 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Eskişehir 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 31/10/2017 tarihli ve 2017/617 esas, 2017/1012 sayılı kararına yönelik sanık müdafii ve katılan vekili tarafından yapılan itirazların reddine ilişkin mercii Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 28/11/2017 tarihli ve 2017/1508 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10/04/2018 tarihli ve 2014/15-487 esas, 2018/151 sayılı kararında belirtildiği üzere, temyiz ve istinaf kanun yollarından geçmeksizin kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların ülke sathında uygulama birliğine ulaşmak ve ciddi boyutlara ulaşan hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi amacıyla olağanüstü bir kanun yolu olan kanun yararına bozma konusu yapılabileceği nazara alınarak yapılan incelemede,
Dosya kapsamına göre, olay tarihinde doktor olarak görev yapan sanığın, kolundaki yaralanma sonucu oluşan kırık nedeniyle kendisine müracaat eden katılana yanlış tedavi uyguladığından bahisle, katılanın iyileşme sürecinin uzamasına ve mağdur olmasına neden olduğu kabul edilerek mahkemesince, 5237 sayılı Kanunun 257/2. maddesi uyarınca ihmal suretiyle görevi kötüye kullanmak suçundan mahkûmiyetine karar verilmiş ise de; benzer bir olaya ilişkin Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 14/03/2017 tarihli ve 2017/14316 esas, 2017/7499 karar sayılı ilâmında, "... doktor olan sanıkların özel hastanede çalışanı olmaları nedeni ile de, eylemlerinin görevi kötüye kullanma suçuna vücut vermeyeceği anlaşıldığından,..." şeklinde belirtildiği üzere, somut olayda, suç tarihinde Özel Acıbadem Hastanesinde ortopedi ve travmatoloji uzmanı olarak görev yaptığı anlaşılan ve hatalı tedavi uygulaması nedeniyle katılandaki kırığın geç iyileşmesine neden olmak suretiyle katılanın mağdur olmasına neden olduğu Adlî Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunun 03/01/2014 tarihli ve 9613 sayılı raporu ile belirlenen sanığın, anılan Kanunun 89. maddesinde düzenlenen taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma suçu yerine, 257/2. maddesi uyarınca görevi kötüye kullanma suçundan mahkûmiyetine karar verilemeyeceği gözetilmeksizin, itirazın belirtilen nedenle kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Adalet Bakanlığının 10/10/2019 gün ve 94660652-105-26-11640-2019-Kyb sayılı kanun yararına bozma talebine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24.10.2019 gün ve 2019/10095 sayılı ihbarnamesi ile daireye ihbar ve dava evrakı tevdi kılınmakla;
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Oluş ve dosya kapsamına göre; olay tarihinde Özel Acıbadem Hastanesinde Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı olarak görev yapan sanık doktor tarafından, sağ kolu kırılan 7 yaşındaki mağdura eksik ve hatalı tedavi uygulaması nedeniyle kırığın geç iyileşmesine neden olmak suretiyle işlev zaafiyeti olabileceği iddiası ile taksirle yaralama suçundan açılan davanın yargılaması sonucunda, Eskişehir 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 14.11.2014 tarih, 2014/337 E., 2014/319 sayılı kararı ile TCK’nın 89/1, 52/2-4. maddeleri uyarınca mahkumiyet kararı verildiği, söz konusu kararın sanık müdaafii tarafından temyizi üzerine, Dairemizin 06.04.2017 tarih, 2015/17126 E., 2017/2899 K. sayılı kararı ile Adli Tıp 2. İhtisas Kurulunun 03.01.2014 tarihli raporunda; “ Dr. Özçelik tarafından hastanın koluna daha önce konulmuş olan alçıyı çıkarıp oluşan kırık yönünden değerlendirme yapmamasının tıbbi eksiklik olarak nitelendirildiği, ancak kırık fark edildikten sonra ilgili hekim tarafından hastanın gereken tedavi, takip ve konsültasyonlarının yapılmış olduğu, oluşan humerus lateral kondilindeki kırık geç teşhis edilmiş olmakla birlikte, bu tür kırıklarda tedavi gecikmesine bağlı oluşabilecek "cubitus valgus deformitesi, eklem hareket kısıtlılığı, sinir lezyonu" gibi istenmeyen durumların ortaya çıkmadığının anlaşıldığı, dolayısıyla kırığın herhangi bir sekel bırakmadan iyileşmiş olduğu, teşhisteki gecikme sonucu küçüğün kolunda kalıcı bir fonksiyonel kısıtlılık gelişmediğinin” bildirilmiş olması karşısında, sanığın eyleminin TCK"nın 257/2. maddesindeki ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçu kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle bozulduğu, Eskişehir 8.Asliye Ceza Mahkemesi 31.10.2017 tarih, 2017/617 E.,2017/1012 K. sayılı kararı ile bozma ilamına uyarak, sanık doktor hakkında TCK’nın 257/2,62/1 ve CMK’nın 231/5-6.maddeleri uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdiği, bu karara sanık müdafii ve katılan vekili tarafından yapılan itirazın, Eskişehir 1.Ağır ceza Mahkemesinın 28.11.2017 tarih ve 2017/1508 değişik iş sayılı kararı ile reddine karar verildiği anlaşılmakla;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 20.06.2019 tarihli ve 2016/7-1413 esas, 2019/489 karar sayılı ilamında vurgulandığı üzere, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına yönelik itiraz başvurusu üzerine, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın, CMK"nın 231. maddenin 6. fıkrasında yer alan suça ve sanığa ilişkin objektif uygulama koşullarının var olup olmadığı ile sınırlı olarak yapılması durumunda hak arama özgürlüğü ile 4 Kasım 1950 tarihli İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme’nin (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin) 13. maddesindeki etkili başvuru hakkının ihlal edilebileceği ve ayrıca ceza muhakemesi hukukunun maddi gerçeğe ulaşma amacıyla da bağdaşmayan sonuçlara neden olabileceği göz önüne alındığında, itiraz merciinin CMK’nın 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının bulunup bulunmadığına dair yapılacak şekli denetim dışında esas bakımından da (suçun sübutu, suç nitelendirmesinin doğru yapılıp yapılmadığı, mevcut delillerin mahkumiyete yeterli nitelikte bulunup bulunmadığı, eksik inceleme sonucu karar verilip verilmediği, hükmedilen hapis ve/veya adli para cezası yanında, uygulanmasına karar verilen güvenlik tedbirleri, vekalet ücreti gibi hususlarda yerel mahkeme kararının isabetli olup olmadığı vb. konularda) değerlendirme yapması ve açıklanmayan hükmün içeriğindeki hukuka aykırılıkları denetlemesi gerekir.
Bu açıklamalar ışığında incelenen dosyada; sanık müdafinin, olay tarihinde sanığın özel bir hastanede doktor olarak görev yapması nedeni ile görevi ihmal suçunun faili olamayacağı, mağdurdaki kırığın herhangi bir sekel bırakmadan iyileşmesi nedeni ile beraat kararı verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yetersiz gerekçelere dayalı olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğine ilişkin itirazı üzerine, itiraz merciince, CMK"nın 231. maddesinde sayılan koşulların bulunup bulunmadığının tespiti yanında, itiraza konu karar hem maddi hem de hukuki yönden değerlendirilerek, hukuka aykırılık saptanması halinde gerekçesi de gösterilmek suretiyle itiraz kabul edilip, yeniden karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, sadece CMK"nın 231. maddesindeki koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği hususuyla sınırlı ve şekli olarak inceleme yapılıp, maddi olay ve hukuki yönden irdelemeye yer vermeyen yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde itirazın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiş olup,
Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen ihbarnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına nazaran yerinde görüldüğünden, Eskişehir 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 31/10/2017 tarihli ve 2017/617 esas, 2017/1012 sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 28/11/2017 tarihli ve 2017/1508 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca isteme uygun olarak BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına, dosyanın gereği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.10.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.