1. Hukuk Dairesi 2015/9317 E. , 2018/8615 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu kaydında düzeltim davası sonunda yerel mahkemece, davanın usulden reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, tapu kaydında düzeltim isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan eşi ...’ın ve kök mirasbırakan ...’ın paydaşı olduğu 151 ada 38 parsel sayılı taşınmaza ait tapu kayıtlarında mirasbırakan eşi ...’ın ad ve soyadının “... oğlu ...” , kök mirasbırakan ...’ın ise “... oğlu ...” olarak yanlış yazıldığını ileri sürerek, anılan kayıtların nüfus kayıtlarına uygun şekilde”... oğlu ...” ve “... oğlu ...” olarak düzeltilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddiaların ispatlandığı gerekçesi ile davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece 23.12.2014 tarihinde ; “...Hâl böyle olunca, Tapu Sicili Tüzüğü gereğince öncelikle tapu müdürlüğüne başvurma zorunluluğu getiren yasal prosedür izlenmeden doğrudan dava açıldığından, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir...” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın usulden reddine karar verilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Bilindiği üzere, gerek mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nda gerekse yürürlükteki 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu kurum, davaların uzamasını engellemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Hemen belirtilmelidir ki;09.05.1960 gün 21/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere bir mahkemenin Yargıtay dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay hukuk dairesince de, sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara ve dolayısı ile oluşan usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde ikinci bir bozma kararı verilmesini yasaklamaktadır.
Usuli kazanılmış hak kuralının istisnalarından birisi de maddi yanılgıya dayalı bozma kararına uyulmuş olmasıdır.
Bu açıklamaların ışığında somut olay incelendiğinde, 19.02.2014 tarihli ilk karar davalı ... tarafından temyiz edilmiş, davacı taraf temyize cevabında yasal prosedür gereği Tapu Müdürlüğü’ne başvurduğunu ancak isteğinin reddedildiğini bildirmiştir.
Gerçekten da, dava tarihinden önce Tapu Müdürlüğü"ne başvuru yapıldığı, ancak isteğin reddedildiği, dava açılmadan önce ön koşulun yerine getirildiği sabittir.
Bu durumda, bozma kararının maddi yanılgıya dayalı olduğu ve usuli kazanılmış hak doğurmayacağı açıktır.
Hâl böyle olunca, işin esasının incelenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken maddi yanılgıya dayalı hukuki sonuç doğurmayan bozma ilamına uyularak yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.