1. Hukuk Dairesi 2015/8965 E. , 2018/8619 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Davacı vasisi, davacı ..."ın kısıtlanması için ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesinde 2011/693 Esas sayılı davanın açıldığını, aynı gün dava konusu taşınmazlar dahil kısıtlanması istenen ..."ın maliki olduğu tüm taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir konulduğunu, yapılan yargılama sonucu davanın reddedildiğini, Yargıtay tarafından yapılan temyiz incelemesi sonucunda yerel mahkeme kararının bozulması üzerine ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/999 Esas 2012/1141 Karar sayılı kararıyla kısıtlı adayının savurganlık sebebiyle kısıtlandığını, söz konusu dosya temyiz aşamasında olduğu sırada kısıtlı tarafından dava konusu taşınmazların davalıya satış yoluyla devredildiğini, davacının akit tarihinde fiil ehliyetinin olmadığını, darda kaldığını, davalının kısıtlının düşüncesizliğinden ve yaşlı, hastalıklı, ağır ameliyat geçirmiş, aldatılmaya ve hata yapmaya müsait yapısından yararlanarak dava konusu taşınmazları değerinin çok altında bir bedelle satın aldığını, davalının satış bedelini dahi ödemediğini ileri sürerek davalı adına kayıtlı 747 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 1/2 payı ile 339 ada 19 parsel sayılı taşınmazdaki 4 numaralı bağımsız bölümünün 1/2 payının tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazları bedelini ödeyerek satın aldığını, ..."ın felç ve kanser hastalığı nedeniyle masraflı bir tedavi sürecinde olduğundan taşınmazları satmak istediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı kısıtlı ..."ın, yargılama sırasında 04.10.2013 tarihinde ölümü üzerine ... 1. Sulh Mahkemesinin 2014/544 Esas ve 2014/794 Karar sayılı kararı ile ..., tereke temsilcisi olarak atanmıştır. Her ne kadar ..."nin davacı ... vasisi sıfatı ile Av. ..."i vekil tayin etmiş olduğu görülse de, bu kez tereke temsilcisi sıfatı ile vekil tayin ettiğine ilişkin vekaletname dosyada mevcut değildir.
Öte yandan dava dilekçesi içeriğinde davacının ehliyetsizlik yanında bir çok hukuki nedeni tarif ettiği ancak bunlardan asıl olarak hangisine dayandığının mahkemece açıklattırılmadığı görülmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.04.1990 tarih, 1990/1-152-236 sayılı kararında da vurgulandığı üzere davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur. Ehliyetsizlik nedeniyle tapu iptali davaları kamu düzenine yönelik olduğundan öncelikle incelenmesi zorunludur.
Ne var ki, mahkemece bu yönde bir inceleme yapılmamıştır.
Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanununun (TMK) “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamış. 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı yasanın 13. maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, TMK"nin 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.6.1941 tarihli 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.
Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında; bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve malvarlığı hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar.
Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafiklerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 282. maddelerinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle ... Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK"nin 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
Hal böyle olunca, öncelikle ..."nin davayı sürdüren avukata tereke temsilcisi sıfatı ile verdiği vekaletnamenin temin edilmesi, daha sonra tapu müdürlüğünde işlem yapılan 02.11.2011 ve 21.12.2011 tarihleri itibariyle davacının medeni haklarını kullanabilir durumda olup olmadığının tespiti açısından davacıya ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahade kağıtları, reçeteler, vs. eklenerek ... Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınması, davacının ehliyetsiz olduğu saptanırsa davanın kabulüne karar verilmesi, diğer türlü davacı tarafa ehliyetsizlik yanında hangi hukuki nedene dayandığı açıklattırılarak o konuda araştırma ve inceleme yapıldıktan sonra varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02/04/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.