21. Hukuk Dairesi 2017/2031 E. , 2017/8618 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacılar ile davalılardan ...... vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle, kararın dayandığı kanuni gerektirici nedenler ile, temyiz kapsam ve nedenlerine göre davalılar Uludağ Elektronik Dağıtım A.Ş. ile TEDAŞ"ın tüm, davacıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
Dava, sigortalının iş kazasından vefatı nedeniyle eş ile çocuğunun maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacı eş için 4.031,10 TL. Maddi ( 2.031,10 TL‘ sinin ıslahta faiz talep edilmediğinden faizsiz olarak), takdiren 30.000,00 TL. Manevi, davacı çocuk için maddi tazminat isteminin reddi ile, takdiren 20.000,00 TL. manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılar Uludağ Elektronik Dağıtım A.Ş. ile ...-.....‘tan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; SGK Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından olayın iş kazası olduğunun tespit edildiği, sigortalının iş kazası neticesinde 23/01/2010 tarihinde vefat ettiği, hükme esas bilirkişi kusur raporunda olayın meydana gelmesinde davalıların % 80 oranında kusuru bulunduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır.
1-Gerek mülga BK’nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı TBK’nun 56. maddesinde hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin manevi zarar adı ile ölenin yakınlarına verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir.Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370)
Bu ilkeler gözetildiğinde, davacı eş yararına hüküm altına alınan 30.000,00 TL manevi tazminat ve davacı çocuk yararına hüküm altına alınan 20.000,00 TL manevi tazminat azdır.
2- Maddi tazminat yönünden ise ; Mahkemece, Kurumca bildirilen ilk psd değerinin rücu edilebilecek kısmının maddi zarardan indirilmesi neticesinde, davalılar yararına, reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden 16.014,44 TL nispi vekalet ücretine hükmedilmiştir.
“Maddi tazminat isteminin tamamen veya kısmen reddi davacıya Kurumca ödenen gelirlerin yargılama sırasında peşin sermaye değerindeki artışlardan veya 818 sayılı BK" nun 43 ve 44. (6098 sayılı TBK. M 51 ve 52 ) maddeleri uyarınca yapılan takdiri indirimden kaynaklanıyorsa (ki çoğu kez böyledir) davalı yararına avukatlık ücreti takdir olunmaz. Çünkü, davacının dava açarken bu durumu bilmesi mümkün değildir.” (Ali Güneren - İş Kazası Veya Meslek Hastalığından Kaynaklanan Maddi Ve Manevi Tazminat Davaları - Genişletilmiş 2. baskı – Ankara 2011 - Sayfa 1491)
“Yargılama giderlerinden sayılan ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri kanunun 323., Avukatlık Kanunun 169. ve Avukatlık Ücret Tarifesinin 1. maddelerinde düzenlenen, ancak müstakil bir varlığı olmayan ve ait olduğu davanın konusu teşkil eden hak ve alacağa sıkı sıkıya bağlı bulunan avukatlık ücretinin, davadan haksız çıkan tarafa yükletilmesi gerekir. Çünkü, haksız davranışta bulunan bir kimsenin, bu haksız davranışının bütün sonuçlarından sorumlu tutulması, hukukun genel kurallarındandır. 6100 sayılı Yasa"nın 329. maddesinin birinci fıkrası bu ilkeye dayanmaktadır. Avukatlık (vekalet) ücreti, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 323/1 - ğ maddesinde açıkça belirtildiği üzere yargılama giderlerindendir. Bu itibarla, diğer yargılama giderleri gibi müstakil bir varlığı olmayan ve ait olduğu davanın konusu teşkil eden hak ve alacağa sıkı bir suretle bağlı feri haklardandır. Feri hakların sonuçlandırılması ve karara bağlanması, asıl hakkın sonuçlandırılmasına ve karar verilmesine bağlı olacaktır.
Gerek yasal, gerekse hakkaniyet ve takdir indirimler nedeniyle davanın kısmen kabul edilmesi halinde, indirimden dolayı reddedilen kısım yönünden davalı yararına vekalet ücreti takdir edilip edilemeyeceği önem kazanmaktadır. Dairemizin önceki kararlarında fazla tatil ücretlerinden yapılan indirimler sebebiyle davalı tarafın kendisini avukat ile temsil ettirmesi durumunda reddedilen kısım için davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiği ifade edilmekteydi. (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 11/02/2010 gün, 2008/17722 E, 2010/3192 K.) Ancak, davanın açıldığı veya ıslah yoluyla dava konusunun arttırıldığı aşamada, mahkemece ne oranda ve miktarda indirim yapılacağı işçi tarafından bilinememektedir. Dairemizce, 2011 yılı itibariyle maktu ve nispi vekalet ücretlerinin yüksek olduğu da dikkate alınarak, konunun yeniden ve etraflıca değerlendirilmesine gidilmiş ve her türlü indirimden kaynaklanan ret sebebiyle davalı yararına avukatlık ücretine karar verilmesinin adaletsiz sonuçlara yol açtığı sonucuna varılmıştır. Özellikle seri davalarda indirim sebebiyle kısmen reddine karar verilen az bir miktar için dahi, her bir dosyada zaman zaman işçinin alacak miktarında aşan maktu avukatlık ücretleri ödetilmesi durumu ortaya çıkmaktadır. Yine daha önceki kararlarımızda fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinden yapılan indirim sebebiyle ret vekalet ücretine hükmedilmekte, buna karşın Borçlar Kanunun 325/son, 161/son (6098 Sayılı kanunun 408/son, 182/son) maddeleri ile 43 ve 44. (6098 S. TBK. m. 51,52) maddelerine göre ve yine 5953 sayılı Yasa"da öngörülen yüzde beş fazla ödemelerden yapılan indirim sebebiyle reddine karar verilen miktar için avukatlık ücretine karar verilmemekteydi. Bu durum uygulamada hakkaniyete aykırı sonuçlara yol açmaktadır. Konuyla ilgili olarak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde de herhangi bir kurala yer verilmediğinden Dairemizce önceki uygulamadan vazgeçilmiş ve fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinden indirim yapılması durumunda, reddine karar verilen miktar bakımından kendisini vekille temsil ettirmiş olan davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilemeyeceği kabul edilmiştir. Bu itibarla, Borçlar Kanunun 43, 44, 161/son ve 325/son (6098 Sayılı Kanunun 51, 52, 182/son, 408/son) maddelerinin uygulamasından kaynaklanmış olsa dahi, kısmen reddedilen miktar için davalı yararına vekalet ücret takdir edilemez.” (Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin vekalet ücretine ilişkin Daire ilke Kararları)
“Maddi tazminat davası, SGK (SSK) tarafından bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin tazminatı karşılaması nedeniyle reddedilirse, davalı yararına vekalet ücreti hükmedilemez. Dava, hakkaniyet indirimi veya SGK" nın bağladığı peşin sermaye değerinin düşülmesi nedeniyle kısmen reddedilirse, yine davacı aleyhine avukatlık ücreti takdir edilmemesi gerekir.” (... - İş Kazası veya Meslek Hastalığı Davaları Uygulaması - Genişletilmiş 2. Baskı - Ankara 2011 - Sayfa 1039)
Açıklanan tüm bu nedenlerle, reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden davalılar yararına vekalet ücreti takdir edilmemesi gerekirken yazılı şekilde nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz eden davalılara yükletilmesine,
31/10/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.