1. Hukuk Dairesi 2015/10220 E. , 2018/8662 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TAZMİNTAT
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 03.04.2018 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ..., davalı ... vekili Avukat ... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı, yurt dışında yaşaması nedeniyle yurt içindeki işlerini yürütebilmesi amacıyla davalı yeğeni ...’i 20/01/2003 tarihinde geniş yetkiler içeren vekaletname ile vekil tayin ettiğini, davalı ...’in vekalet görevini kötüye kullanarak 26 parsel sayılı taşınmazdaki ¼ payını diğer davalı ...’a 29/12/2004 tarihinde satış yoluyla devrettiğini, yapılan devrin bilgisi ve onayı dışında olduğunu, satış bedeli ödenmediğini, davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ettiklerini ileri sürerek, çekişmeli taşınmazda devre konu payın tapusunun iptali ile adına tescilini, mümkün olmaması halinde 250.000,00 TL tazminatın davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalı ..., davacının bilgisi ve talimatları doğrultusunda devri gerçekleştirdiğini, davacının da dahil olduğu bir zirai işletme ortaklığının kararı ile dava konusu taşınmazın satıldığını ve yerine başka bir taşınmaz alındığını, davalı ..., iyiniyetli üçüncü kişi olduğunu, satış bedelini mirasçılardan ...’e ödediğini, öte yandan dava açılmadan önce taşınmazdaki payını devrettiğinden aleyhine husumet yöneltilemeyeceğini bildirip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, tapu iptal ve tescil isteği yönünden dava tarihi itibariyle davalıların tapu kayıt maliki olmadıkları gerekçesiyle pasif husumet yokluğundan davanın reddine, davalı ...’e yönelik tazminat isteğinin zamanaşımına uğraması nedeniyle reddine, davalı ...’a yönelik tazminat isteğinin ise kötüniyetli olduğu kanıtlanamadığından reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere, tapu iptal ve tescil istekli davalar tapu kayıt malikine karşı açılabildiğinden tapu iptal ve tescil isteğinin pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.
Davacının bedele yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Davacı ...’nun ... 10. Noterliği’nin 20.01.2003 tarih ve 1146 yevmiye no’lu geniş yetkiler içeren vekaletnamesi ile davalı yeğeni ...’ı vekil tayin ettiği, vekil ...’ın da davacı ... adına vekaleten 29.12.2004 tarih ve 12347 yevmiye no’lu akit ile mirasbırakan ...’na ait 26 parsel sayılı taşınmazdaki ½ payı aralarında davacının da bulunduğu tüm mirasçılara intikal ve el birliği mülkiyetinin paylı mülkiyete çevrilmesi işlemlerine iştirak ettiği, aynı akit ile davacıya intikal eden çekişmeli taşınmazdaki miras payını diğer davalı ...’ya satış yoluyla temlik ettiği, dava açılmadan önce de davalı ...’nın çekişmeli payı 3. kişilere devrettiği kayden sabittir.
Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince; vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil ile terditli istek olan tazminat isteğinin zamanaşımı ya da hak düşürücü süreye tabi olmadığı tartışmasızdır.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca tazminat isteği yönünden işin esasına girilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.12.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.630.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.