Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/5620
Karar No: 2018/3310
Karar Tarihi: 02.04.2018

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/5620 Esas 2018/3310 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2016/5620 E.  ,  2018/3310 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasındaki asıl davada alacak, birleşen davada tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde asıl davanın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı (birleşen davanın davalısı); kurumca yapılan tespitlerde, iş yerinde usulsüz su kullanıldığı tespit edilen davalı hakkında tutanak tutulduğunu, davalının haksız fiil niteliğindeki usulsüz su kullanımı nedeni ile ... Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunulduğunu, ... Cumhuriyet Başsavcılığınca usulsüz su kullanımının davalının eyleminden kaynaklandığının tespit edilerek ceza davası açıldığı, ... Asliye Ceza Mahkemesinin 15/02/2010 tarih 2009/73 E -2010/104 K sayılı kararı ile davalı sanığın kullandığı suyu sayaçtan geçirdiği gerekçesi ile hakkında beraat kararı verildiğini ancak kararın henüz kesinleşmediğini belirterek, 6.241,75 TL usulsüz su borcunun 23/02/2009 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı (birleşen davanın davacısı); dava konusu tutanağın tutulduğu adresteki iş yerinin dava dışı Rahmi Altuntaş"a ait olduğunu, kendisinin malikten almış olduğu vekaletname ile bu iş yerini dava dışı şirkete kiraladığını, şirketin ... Belediyesi ile abonmanlık sözleşmesi imzalandığını, ... Belediyesinin ... Büyükşehir Belediyesine dahil edilmesinden sonra ...tarafından, eski aboneliğin Büyükşehir Belediyesi Su idaresi"ne devredilmediği gerekçesi ile kaçak/usulsüz su kullanımı tespit tutanağı düzenlediğini, ortaya çıkan fatura bedelinin iş yeri maliki ya da abonelik sözleşmesinin tarafı olan şirket yerine haksız olarak kendisinden talep edilemeyeceğini, davalının ... 3.İcra müdürlüğünün 2009/4695 E sayılı dosyası ile hakkında icra takibi başlattığını ve maaşına haciz yazıldığını, çalıştığı kurumdaki itibarının zedelendiğini, davalı kurumun ... C.Başsavcılığına vermiş olduğu şikayet dilekçesi ile hakkında hırsızlık suçlamasıyla ... Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/783 E sayılı dosyası ile ceza davası açıldığını, yapılan yargılama sonucunda beraat ettiğini, bu süreç içerisinde ciddi anlamda sıkıntılar yaşadığını, hayatında hiç karşılaşmadığı suçlamalarla karşı karşıya kaldığını belirterek, asıl davanın reddi ile birleşen davada 3000 Tl manevi tazminatın davalı kurumdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Mahkemece, davalının malik ya da fiili kullanıcı olmadığı, iş yeri malikinin temsilcisi olarak hareket ettiği, dava konusu iş yerinin dava dışı şirkete kiralandığını ve abonelik sözleşmesinin de dava dışı şirket adına olduğu, davalının borçtan sorumlu tutulamayacağı, davalı hakkında başlatılan icra takibi ve yapılan ceza yargılaması nedeni ile davalının kişilik haklarının zarar gördüğü gerekçesiyle; asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulü ile 3.000 Tl manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm davacı (birleşen dava davalısı) vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının (birleşen dava davalısının) sair temyiz itirazları yerinde değildir.
    2- Davacının (birleşen dava davalısının) manevi tazminata yönelik temyiz taleplerinin incelenmesinde;
    Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davalı (birleşen dava davacısı) adına düzenlenen 03.02.2009 tarih ve 7338 nolu usulsüz tespit tutanağında, "... Belediyesi"ndeki aboneliği (SASKİ"ye) devir yaptırmadan kaçak su kullanıldığının" belirtildiği, ... 5. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2012/1459 esas, 2013/364 karar sayılı kararı ile, kullanılan suyun sayaçtan geçtiği ve kullanım miktarının tereddütsüz olarak hesaplanabildiği, buna göre isnat edilen hırsızlık suçunun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeni ile atılı suçtan beraatine karar verildiği, kararın 23/05/2013 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
    Manevi zarar, kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilmedir. Manevi tazminat ise, manevi zararın giderim biçimidir. Manevi tazminata hükmedilebilmesi için, hukuka aykırı bir fiilin bulunması, bu fiil ile kişilik hakkının ihlal edilmesi, ihlal fiilinin kişilik değerlerinde objektif bir eksilmeye sebep olması ve zarar ile fiil arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekir. Manevi tazminat ile, kişinin, kişilik değerlerinde meydana gelen zarar giderilmeye çalışılmaktadır.
    Yasalarımız, manevi tazminat verilebilecek olguları sınırlamıştır. Bunlar, kişinin ve ailenin onur ve saygınlığına yönelik suçlar, kişilik değerlerinin zedelenmesi, isme saldırı, nişan bozulması, evlenmenin feshi, babalığın benimsenmemesi, bedensel zarar ve öldürmedir.
    Kişilik hakları, hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse; TMK"nın 24. ve BK"nın 49.maddesi (TBK 58. mad.) uyarınca manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Hakim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken, saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında, tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır.


    ./..



    -3-







    Somut olayda; davaya konu usulsüz su kullanımı tespit tutanağı nedeniyle yapılan ceza yargılamasında; davalı (birleşen davanın davacısı) hakkında beraat kararı verilmiş ise de, dosya kapsamından davacı (birleşen davanın davalısı) tarafından, ... Su ve Kanalizasyon İdaresi ile imzalanmış bir abonelik sözleşmesi bulunmaksızın önceki belediye ile yapılmış abonelik sözleşmesine dayalı olarak su kullanımı yapılması nedeniyle, mevcut delil ve emareler üzerine usulsüz kullanım tutanağı tutulduğu ve bu tespit neticesinde Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulduğu, şikayet için yeterli emare olması nedeniyle davalının yasal şikayet hakkını kullandığı ve yapılan işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmaktadır.
    Hal böyle olunca, mahkemece; davacı tarafın davalının kişilik haklarına yönelik bir eylemi ispat edilemediğine göre, davalı (birleşen dava davacısı) hakkında, şartları oluşmadığı gerekçesi ile manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde talebin kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının (birleşen dava davalısının) sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davacı (birleşen dava davalısının) yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 02.04.2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

    KARŞI OY
    Dava, haksız olarak düzenlenen usulsüz su kullanımına ilişkin tutanak nedeniyle alacak ve bu dava ile birleştirilen haksız şikayete dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir.
    Davacı/Davalı ... tarafından Mülkiyeti dava dışı ..."a ait olan İş yerini davalı/davacı ... ... tarafından malik Rahminin kendisine verdiği Vekaletnameye istinaden...Pazarlama A.Ş. İsimli şirkete 01.04.2003 Tarihli kira Sözleşmesi ile kiraya verdiği , ancak Davalı/davacının bu iş yerindeki su hattının fiili kullanıcısı veya iş yeri maliki olmadığı halde hakkında 23.02.2009 Tarih ve 007338 Sıra Nolu "Usulsüz Su tutanağı" düzenlenmiş, "... Belediyesine ait Aboneliğini devir
    yaptırmadan aboneli ve sayaçlı olarak kaçak su kullanmaktan " dolayı 06.04.2009 tarihinde davalı/davacı ... ... hakkında C.Savcılığına "Kaçak Su Kullanma " suçundan dolayı şikayette bulunulmuş, 06.11.2009 Tarihli İddianame ile ... Asliye ceza mahkemesinin 2009/783 E. Dosyasında "Hırsızlık" suçundan kamu davası açılmış, 29./4.2013 Tarihinde CMK 223/2-e Maddesi uyarınca isnat edilen suçun sanık tarafından işlenmediğinden verilen Beraat Kararı 23.05.2013 Tarihinde kesinleşmiştir.
    Davacı idare ... 3. İcra müdürlüğünün 2009/4695 E. Sayılı takip dosyasında ise aynı tutanağa dayalı olarak ...... hakkında ilamsız icra takibi yapılmış, usulsüz tebligat ile takip kesinleştirilerek ilçe Müftülük personeli olarak görev yapan davalı nın maaşına haciz konulmuş, ancak ... İcra Hukuk Mahkemisinin 14.03.2011 tarih 2011/126 E.2011/175 K ile davalının itirazının süresinde yapıldığına karar verilmiş, bu karar 24.01.2012 Tarihinde kesinleştiğinden dosyadaki haciz işlemi ile kesilen para iade edilmiştir.
    Davacı tarafından 21.06.2012 Tarihnde ise bu kez usulsüz su kullanımına ilişkin tutanağa istinaden 6.245,75 TL alacak davası açılmış olup mahkemece davalı ..."ın su aboneliğinin bulunduğu taşınmazda ne malik nede fiilen suyu kullanan olduğu , malikin vekili olarak işlemlerde maliki temsilen hareket ettiğinden usulsüz su kullanımından sorumlu olmayacağından alacak davasının Reddine karar verilmiş olup esas dosyada verilen bu karar mevcut delil durumu ve dosya kapsamına uygun olmakla davacı idare vekilinin temyiz taleplerinin reddine ilişkin çoğunluk kararı yerindedir.
    Ancak,bu dava ile birleşen davalı/davacı ... tarafından 06.07.2012 tarihinde idarenin "Su Hırsızlığı " şikayeti ile haksız itham ve şikayetleri ile işlemlerine dayalı olarak açılan Manevi tazminat talepli davada verilen kabul kararına ilişkin davacı/davalının temyiz itiraz ve talepleri yerinde değildir.
    Şöyleki ;
    Hukuk Genel Kurulu"nun 09.04.1982 gün ve E:1981/4-56, K:1982/348 sayılı kararında da belirtildiği üzere, kişilik hakları, kişinin kendi hür ve bağımsız varlığının bütünlüğünü sağlayan, herkese karşı ileri sürülebilen ve kaynağını Anayasa’dan alan; yani Anayasa’nın teminatı altında bulunan mutlak bir haktır. Ne var ki, bunun yanında yine kaynağını Anayasa"dan alan başka hak ve özgürlükler de vardır. Anayasa"nın 36. maddesinde “Hak arama hürriyeti” olarak tanımlanan ve “yargı mercileri önünde hak arama, ihbar ve şikayet ve dava açma” özgürlüklerini de kapsayan haklar buna örnek olarak gösterilebilir. Hiç kuşku etmemek gerekir ki, sözü edilen bütün bu hak ve özgürlükler asla sınırsız değildir. Diğer bir anlatımla, toplumda sulh ve huzurun gerçekleşmesi, adil bir dengenin kurulabilmesi için, bu Anayasal hakların gösterdikleri özellikler itibariyle başkalarının hak ve çıkarlarıyla olan ilişkilerine göre daraltılması ve genişletilmesi gerekir. Bu da, bütün haklarda olduğu gibi, kişiliğin korunmasının sınırsız olmadığını gösterir. BK"nun 49. maddesinde açıkça ifade edilmemiş olmakla birlikte, hukuka aykırılık burada da sorumluluğun vazgeçilmez bir ögesidir.
    Hukuka aykırılık bir değer yargısıdır. Eylemin hukuka aykırılığı, davranış kurallarının çiğnenmesi ile ortaya çıkar. Burada değer yargısının belirlenebilmesinin ölçüsü olarak, hukuk kuralı gözönünde tutulur (Selim Kaneti, Haksız Fiilde Hukuka Aykırılık Unsuru, Kazancı, 1. Bası, ... 2007, s. 34, 92-93).Kişilik haklarının ihlali kural olarak, hukuka aykırı sayılır. Ne var ki, tecavüz edenin, zarar görenin kişilik haklarına müdahalede bulunmak hususunda bir hakkı mevcut olduğu takdirde, ihlâlin hukuka aykırılığı ortadan kalkacaktır. İşte bu şekilde hak ve çıkarların karşı karşıya gelmesi, yani hukuki çıkarların (yararların) çatışması halinde çatışan çıkarlar arasındaki sınırın TMK"nun 1. maddesindeki ana kural uyarınca, hâkim tarafından büyük bir özenle çizilmesi gerekir (S. Kaneti, age., s. 231, 263).
    Kişilik haklarına vaki saldırının hukuka uygun sayılması için (özellikle hak arama özgürlüğü sözkonusu olan hallerde); herşeyden önce kişinin hukukça korunan bir üstün hak ve çıkarının bulunması gerekir. Bir başka söyleyişle, kişilik haklarının ihlali görünümünü taşıyan açıklamalar ile yasal şikayet hakkı kullanımı başkalarının ya da kamunun üstün çıkarlarını korumak amacıyla yapılmışsa, doğru amaca yönelik olduklarından hukuka aykırı sayılamaz. Bu açıdan zabıtaya ya da suçları kovuşturmaya yetkili makamlara yapılan ceza şikayetleri, ihbarlar, kişisel ceza davaları, yetkili merciler nezdinde yapılan icra kovuşturmaları, açılan hukuk davaları kural olarak hukuka aykırı değildir. Zira, hukukça korunan haklı bir çıkarın elde edilmesi için hareket edildiği sırada bir başkasının kişilik hakkı saldırıya uğramış ise, artık kişilik hakkı üzerindeki hukuki himaye, başkalarının hak ve özgürlüğü yararına ortadan kalkmalıdır. Hiç kuşku yok ki, hukuken korunan varlıklar olarak haysiyet, şeref ve hak arama özgürlüğü soyut kavramlar olarak ele alındığında birinin diğerine üstünlüğü yoktur.
    Kişi gerek yargı mercileri önünde ve gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendisine zarar veren kişilere karşı, haklarının korunmasını, zarar veren hakkında yasal işlem yapılmasını ve bu bağlamda cezalandırılmasını isteme hakkına sahiptir.
    Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği başlığını taşıyan 12. maddesinde de, herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtilmekte olup, 17. maddesinde ise herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır.
    4721 sayılı TMK"nun 24. maddesinde;
    “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.
    Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar yada kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.”
    Mülga 818 sayılı BK"nun 49. Maddesinde (TBK m.58 ) ise;
    “Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir.
    Hakim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken, tarafların sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alır.
    Hakim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir tazmin sureti ikame veya ilave edebileceği gibi tecavüzü kınayan bir karar vermekle yetinebilir ve bu kararın basın yolu ile ilanına da hükmedebilir.” hükümleri yer almaktadır.
    Görüldüğü üzere, 4721 sayılı TMK’nun 24. maddesinde; hukuka aykırı olarak kişilik haklarına saldırı karşısında, saldırılan kimseye hukuki koruma sağlanacağı, kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırının hukuka aykırı olduğu, 818 sayılı BK"nun 49. Maddesinde (TBK m. 58 ) ise, şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişinin, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebileceği hükme bağlanmıştır.
    Kişilik haklarına yapılan saldırının hukuka uygun sayılması için her şeyden önce kişinin hukukça korunan bir üstün hak ve çıkarının bulunması gerekir. Kişilik haklarının ihlali görünümünü taşıyan eylem ve açıklamalar başkalarının veya kamunun üstün çıkarını korumak için yapılmışsa, doğru amaca yönelik olduklarından hukuka aykırı sayılamaz. Bu nedenle zabıtaya ya da suçları kovuşturmakla yetkili makamlara yapılan ceza şikayetleri, ihbarlar, kişisel ceza davaları, yetkili mercilerde yapılan icra takipleri, açılan hukuk davaları hukuka aykırı değildir.
    Ancak tecavüzün hukuka uygun olduğunu kabul edebilmek için, hukukça korunan üstün hak ve çıkarın olması yeterli değildir; aynı zamanda bu hak ve çıkarın kötüye kullanılmamış olması da gerekir.
    Şikayet, kullanılması bir hak olmasının yanında, kişiye sorumluluk da yüklemektedir. Şikayet hakkının kötüye kullanılmış olup olmadığının tespitinde bakılacak unsur şikayet hakkının amaca uygun olarak kullanılmış olmasıdır. Amaca uygunluk öz çıkarın korunması ile mümkündür. İlgili makamlara yapılan şikayet ve ihbar, açılan ceza davaları, bu hakkın koruduğu çıkarı elde etmek için yapılmışsa amaca uygun bir davranış olarak hukuka da uygundur. Ancak bu hak öz çıkarın korunması yerine başkasını zarara uğratmak için kullanılmışsa artık hukuka uygunluktan sözedilemeyecektir. Başkasını zarara uğratmak için bir hakkın kullanımı iyiniyet kurallarına aykırıdır.
    Öte yandan, şikayet hakkı amaca uygun olmak yanında uygun araçlarla da kullanılmalı, hakkın kullanılmasında gerçek olaylara dayanılmalı ve aşırı davranılmamalıdır. Salt kötü düşünce ile yapılan ve temelindeki olaylar gerçek olmayan şikayet veya ihbar hukuka aykırı davranış niteliğindedir.
    Şikayet hakkının kötüye kullanıldığından sözedebilmek için ihbar veya şikayetin karşı tarafın suçsuzluğunu bilerek ( olayımızda davalı/davacı ..."ın su abonesi ve taşınmaz maliki olmadığının bilindiği hal gibi ) zararlandırmak yahut şikayet konusu hakkında delil ve emare olmadığı halde şikayetin yapılmış olması gerekir.
    Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bu olgu veya emareye dayanılarak, başkalarının da böyle bir olay karşısında, davalı gibi hareket etmesinin uygun görüleceği, diğer bir anlatımla orta düzeydeki kişinin de somut olaydaki gibi davranacağı ve bu çerçevenin içinde kalan şikayet hakkının yerinde kullanıldığı kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı ve şikayet edilenin kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
    Haksız şikayet ya da haksız ceza davası açıldığı hukuksal sebebine dayanan manevi tazminat davalarında, şikayet ya da dava hakkının kötüye kullanılıp kullanılmadığı, bir başka ifade ile şikayetin veya davanın hukuka aykırı olup olmadığı sorunu ancak, şikayetçinin veya davacının şikayetine dayanak yaptığı kanıtların hukuk hakimi tarafından değerlendirilmesi ile çözümlenmelidir.
    Hukuk hakimi hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının sınırlarını belirlerken dayanılan kanıtların iddiayı kanıtlayacak güçte olmasını aramayacaktır. Çünkü hukuk hakimi iddiayı değil, hak arama özgürlüğünün hukuka uygun olarak kullanılıp kullanılmadığını araştırma ödevi altındadır.
    Yukarıdaki açıklamaların ışığında somut olayın incelenmesinde; Davalı/davacının su abonesi olmadığı gibi aboneliğin bulunduğu taşınmazında maliki olmadığı sadece malikin noter düzenlemeli Vekili olduğu bilindiği halde su abonelik naklini yapmadığında dolayı ...hakkında "Usulsüz Su kullanmaktan " tutanak tutulduğu , abonenin dava dışı ...A.Ş. Olduğu ve su aboneliği bulunan taşınmazın malikininde dava dışı Rahminin olduğu halde ve bu durumun tutanak tanzimi sırasında tutanak düzenleyicilere ifade edilip tutanağa imtina sebebi olarak şerh edilmesine, bu durumun tutanak sonrasında kira kontrat sureti ve vekaletname sureti ile kiracı firmanın ticaret sicil kayıtlarıda eklenerek davacı ..."ye icra takibi ve C.Savcılığına yapılan "Su Hırsızlığı " şikayeti öncesinde 27.02.2009 Tarihli dilekçe verilerek durum izah edilmesine rağmen davalı/davacı ... hakkında "kaçak su kullanmaktan " C.Savcılığına Su hırsızlığı suçlaması ile şikayette bulunulması ve hakkında "Hırsızlık " suçundan dolayı ceza davası açılıp yargılanmasına sebebiyet verecek şekilde şikayette bulunulması ...tarafından yasal şikayet hakkının kötüye kullanılması halini oluşturmuştur.
    Kaldıki SASKİ; abonelik dosyası da yedinde olup basit bir araştırma ile dahi davalı/ davacının su hattının fiili kullanıcısı ve bu hattın bulunduğu taşınmazın maliki olmadığını tesbit edebilecek durumda iken şikayet öncesinde belge ibrazlı başvuruya rağmen araştırma gereğini dahi duymamıştır. Buna rağmen davacı hakkında tutulan tutanak " usulsüz su kullanma " olmasına rağmen haksız olarak "Su hırsızlığından" C.Savcılığına şikayette bulunulup ısrarla icra takibi yapılıp, alacak davası açılması ...tarafından şikayet hakkının kötüye kullanılmasını oluşturmuştur. Bu durum şikayet hakkının haksız kullanımının hukuka aykırılık unsuru oluşmuştur. Haksız şikayet üzerine "Su Hırsızlığı " suçlamasına maruz kalmak davacının onur ve şerefini zedelemiş olup ...tarafından yasal şikayet hakkının kullanılması sınırları aşılmıştır. Bu durumda açıkça Anayasal koruma altında olan şikayet hakkının kötüye kullanılması olup haksız şikayete maruz kalan davacının manevi tazminat talepli davasının kabulüne ilişkin İlk derece mahkemesinin kararı oluşa, hukuka ve kanıtlara uygun olup onanması gerekir.
    Yukarıda açıkladığım nedenlerle, Sayın Çoğunluğun manevi tazminat verilmesine ilişkin kararın bozulmasına ilişkin kararına iştirak edilmemiştir. 02.04.2018



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi