3. Hukuk Dairesi 2018/2256 E. , 2018/3356 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki yoksulluk ve iştirak nafakasının artırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili; ... 13. Aile Mahkemesinin 2011/145 E. 2012/333 K. sayılı dosyası ile yapılan yargılama neticesinde tarafların boşandıklarını, davacı için aylık 125 TL yoksulluk nafakasına, velayeti anneye verilen müşterek çocuk Nazlı İrem için ise aylık 125 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, müşterek çocuğun okul giderlerinin arttığını, davacının kendisinin çalışmadığını, davalının ise gelirinde artış olduğunu belirterek, davacının yoksulluk nafakasının ve küçük Nazlı İrem"in iştirak nafakasının ayrı ayrı aylık 750,00’şer TL"ye çıkartılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı; ekonomik durumunun iyi olmadığını savunarak açılan davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile davacı lehine hükmedilen 125,00 TL yoksulluk nafakasının dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık 250,00 TL"ye, müşterek çocuk lehine hükmedilen aylık 125,00 TL iştirak nafakasının da dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık 250 TL"ye yükseltilmesine karar verilmiş, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilen karar Dairemizin 23.02.2017 tarih ve 2016/12127 E. 2017/1989 K. sayılı ilamı ile ""Davacı tarafından, boşanmadan sonra tarafların ekonomik ve sosyal durumlarında olağanüstü bir değişiklik olduğu iddia ve ispat edilmemiştir. Mahkemece, yoksulluk nafakasının niteliği ve takdir edildiği tarih gözetilerek, nafakanın TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılması suretiyle nafaka takdiri sırasında kurulan dengenin yeniden sağlanması gerekirken; yanılgılı değerlendirme sonucu yüksek oranda nafaka takdiri doğru görülmemiş, bu husus hükmün bozulmasını gerektirmiştir."" gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın kısmen kabulü ile, müşterek çocuk Nazlı İrem için daha önce hükmedilen aylık 125,00 TL iştirak nafakasının dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık 190,00 TL"ye, davacı için daha önce aylık 125,00 TL olarak hükmedilen yoksulluk nafakasının da dava tarihinden itibaren aylık 190,00 TL"ye yükseltilmesine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili ile davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, iştirak ve yoksulluk nafakasının artırımı istemine ilişkindir.
1-)Davacı vekilinin, iştirak nafakasına yönelik temyiz itirazı yönünden;
Bilindiği üzere; mahkemenin, Yargıtay"ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep hak (usule ilişkin kazanılmış hak) doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli müktesep hak meydana gelebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme, (bozma kararının kapsamı dışında kalmış olması nedeniyle) kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur.
Mahkemece verilen ilk karar, davalının temyizi üzerine, sadece davacı ... yönünden, boşanmadan sonra tarafların ekonomik ve sosyal durumlarında olağanüstü bir değişiklik olduğunun iddia ve ispat edilememesi nedeniyle yoksulluk nafakasının niteliği ve takdir edildiği tarih gözetilerek, TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılması suretiyle nafaka takdiri sırasında kurulan dengenin yeniden sağlanması gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, müşterek çocuk Nazlı İrem lehine hükmedilen iştirak nafakasının 250.00 TL olarak belirlenmesine yönelik karar, Dairemiz bozma kararının dışında kalmış olması nedeniyle kesinleşmiştir. Bu nedenle Mahkemece, davacı taraf lehine doğmuş olan kazanılmış usuli hak göz önüne alınmaksızın ilk kararda hükmedilen 250.00 TL iştirak nafakasının 190.00 TL olarak yeniden belirlenmesi usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
2-)Davalı tarafın yoksulluk nafakasına yönelik temyiz itirazları yönünden ise;
Kural olarak bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 2013/13-597 E, 2014/62 K sayılı ilamında da vurgulandığı üzere; “Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapmak ve yine o kararda belirtilen hukuksal esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşur. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen ilkelere aykırı bulunması, usule uygun olmadığından bir bozma nedenidir. Bozma kararı ile dava, usul ve yasaya uygun bir hale sokulmuş demektir. Bozmaya uyulduktan sonra buna aykırı karar verilmesi usul ve yasaya uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir ki, böyle bir sonuç kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturur. Buna göre, Yargıtay’ın bozma kararına uymuş olan mahkeme, bu uyma kararı ile bağlıdır. Bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapmak, yada gösterilen biçimde yeni bir hüküm vermek zorundadır. Aynı ilke, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.02.2003 gün ve 2003/ 8-83 E., 2003/72 K.; 17.02.2010 gün ve 2010/9-71 E., 2010/87 K. sayılı ilamlarında da benimsenmiştir.
Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde; mahkemece bozma ilamına uyulmuş olmakla 23.02.2017 tarihli bozma ilam gereği yerine getirilecek şekilde davacı ... yönünden boşanma davasında hükmedilen yoksulluk nafakası kararının kesinleşme tarihi olan 21.03.2013 tarihinden eldeki artırım davasının açıldığı 11.05.2015 tarihine kadar aradan yaklaşık 2 yıl 2 aylık süre geçtiği gözetilerek tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, yoksulluk nafakasının niteliği, ekonomik göstergelerdeki değişim ile TÜİK’in yayımladığı ÜFE (TEFE) artış oranı nazara alınarak, önceki nafaka takdirinde taraflar arasında oluşan dengeyi koruyucu oranda artırıma karar verilmesi gerekirken, mahkemece davacı lehine ÜFE (TEFE) artış oranının üzerinde olacak şekilde 190,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davacı yararına, ikinci bentte açıklanan nedenlerle HUMK"nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 03.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.