22. Hukuk Dairesi 2017/40178 E. , 2018/198 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davacı vekilince istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 16/01/2018 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına vekili Avukat ... ile karşı taraf adına vekili Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, müvekkili işçinin davalıya ait işyerinde tır şoförü olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin haklı sebep olmadan işverence feshedildiğini, işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, aylık ücret, sefer primi, fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne dair verilen karar Dairemizin 24/12/2015 tarihli ilamıyla bozulmuş; bozma ilamına uyma kararı verilerek devam edilen yargılama sonucunda, yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Somut uyuşmazlıkta, davacının davalıya ait işyerindeki kayıtlı çalışmaları, 02/01/1996-08/05/1998 tarihleri arasında, 21/10/1999-01/02/2002 tarihleri arasında ve 08/05/2002-17/11/2006 tarihleri arasında olmak üzere üç aralıklı dönem şeklindedir.
Bozmadan önceki hükümde, 2002 yılında kayıtlarda görünen kısa kesintinin gerçek bir kesinti olmadığı kabul edilerek, davacının çalışmasının 02/01/1996-08/05/1998 tarihleri arasında ve 21/10/1999-17/11/2006 tarihleri arasında olmak üzere, iki aralıklı dönem halinde geçtiği kabul edilmiştir. Söz konusu hükmün her iki taraf vekilince temyiz edilmesi üzerine, Dairemizce 24/12/2015 tarihli ilam ile, davalı tarafın temyiz isteminin kesinlik sebebiyle reddine karar verilmiş; davacı temyizi yönünden ise 2002 yılındaki kesintinin gerçeğe uygun olup olmadığının araştırılması ve istifa dilekçesinin değerlendirilmesi gerekliliğiyle hüküm bozulmuştur. Ne var ki, bozma öncesi hükümde mahkemece, zaten 2002 yılındaki kayıtlı kesintinin gerçeği yansıtmadığı kabul edilmiş olup, hükmün davacı temyizi esas alınarak bozulmasına rağmen bozma ilamında 2002 yılındaki kesintinin araştırılması gerektiğinin belirtilmesi aleyhe bozma yasağı kuralına aykırı olmuştur. Bu yönün maddi hataya dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, bozmadan sonraki yargılamada celp edilen, detaylı yurda giriş ve çıkış kayıtlarının incelenmesinden ise, tır şoförü olarak çalışan davacının davalıya ait araç ile, 05/04/2002 tarihinde Türkiye’den çıkış yaptığı, 19/04/2002 tarihinde tekrar Türkiye’ye giriş yaptığı, 03/05/2002 tarihinde Türkiye’den çıkış yaptığı, 17/05/2002 tarihinde tekrar Türkiye’ye giriş yaptığı anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamına göre, bozma öncesi hükümde olduğu gibi, davacının davalıya ait işyerindeki çalışma süresinin 02/01/1996-08/05/1998 tarihleri arasında ve 21/10/1999-17/11/2006 tarihleri arasında olmak üzere, iki aralıklı dönem halinde olduğunun esas alınması gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
2002 yılındaki kayıtlarda görünen kısa kesintinin gerçeği yansıtmadığının anlaşılmasına göre, 31/01/2002 tarihini taşıyan, davacının özel nedenlerinden dolayı işten ayrılmak istediğini bildirir istifa dilekçesine geçerlilik tanınması mümkün değildir.
02/01/1996-08/05/1998 tarihleri arasındaki çalışma dönemi bakımından ise, dosyaya fesih ile ilgili bir işyeri kaydı sunulmamıştır.
Asıl problem, 21/10/1999-17/11/2006 tarihleri arasındaki çalışma dönemine ilişkin olarak sunulan istifa dilekçesinin değerlendirilmesi noktasındadır.
16/11/2006 tarihli davacı işçi imzalı istifa dilekçesinde, davacının özel nedenlerinden dolayı 17/11/2006 tarihinde işten ayrılmak istediği yazılıdır. Dava dilekçesinde, irade fesadı iddiasında bulunulmuştur. Davacı asil, duruşmada alınan beyanında, çalışmanın devam ettiği tarihlerde istifa dilekçelerinin imzalatıldığını, buna itiraz etmesi halinde çalışma imkanının olamayacağını, borç senedi de imzalatıldığını açıklamıştır.
Davalı tanıkları, davacının kendi rızasıyla işten ayrıldığını ifade etmiştir. Davacı tanığı ... ise, kendisinin 2005 yılında işten ayrıldığını beyan etmiş olup, 2006 yılındaki fesih ile ilgili görgüye dayalı bilgisi bulunmamakla birlikte, işyerinde çalışanlara her yıl senet imzalatıldığını ve aynı şekilde çalışanlardan istifa dilekçesinin de alındığını söylemiştir. Diğer davacı tanığı ... ise, kendisinin 1994-2009 tarihleri arasında çalıştığını, davacının işten ayrılma veya çıkartılma nedenini bilmediğini, işe girişte çalışanlara senet imzalatıldığını ifade etmiştir. Dosya içeriğinde bulunan 17/01/2013 tarihli tanık ... imzalı dilekçede ise, duruşmada alınan beyanını yorgun ve uykusuz halde verdiği, ifadesini okumadan imzaladığı, davacıya ayrılmaması konusunda ricacı olduğu şeklinde ifadelerin yazılı olduğu görülmektedir.
Davacının iş sözleşmesinin sona erdiği tarihten sonra işverence düzenlenen ve davacının imzasını taşıyan, 03/05/2007 tarihli tediye makbuzunda davacıya “borç olarak” açıklamasıyla 1.000,00 TL verildiği; 10/12/2007 tarihli tediye makbuzunda ise “borç olarak” açıklamasıyla 1.233,00 TL verildiği yazılıdır. Garanti Bankasına ait 31/01/2008 işlem tarihli dekontta ise, davacının banka hesabına işverence, 1.500,00 TL’nin yine “borç olarak” açıklamasıyla havale edildiği bilgisi bulunmaktadır. Bu belgelere karşı, davacı taraf bir beyanda bulunmamıştır.
Davalıya ait işyerinde çalışmış ... isimli işçinin davasına ilişkin dosyaya da (Dairemizin 2015/21465 esas-2017/13934 karar sayılı bozma ilamına konu ... 12. İş Mahkemesi 2011/609 esas-2015/212 karar sayılı dosyasına), işverence fesihten sonra borç açıklamasıyla ödemeler yapıldığına ilişkin benzer belgelerin sunulduğu görülmektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında varılan neticede; tartışma konusu 16/11/2006 tarihli istifa dilekçesi ile geçersiz sayılması gerektiği sabit olan 31/01/2002 tarihli istifa dilekçesinin benzer mahiyette düzenlenmesi; davacı tanığı ...’un her yıl işçilerden senet ve istifa dilekçelerinin alındığına yönelik beyanı; davacı tanığı ...’ın ise mahkemece alınan ifadesine ilişkin sonradan sunulan 17/01/2013 tarihli dilekçesi içeriği ve ayrıca iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra davacıya “borç olarak” açıklamasıyla yapılan şüpheli ödemelerin varlığı dikkate alındığında; davanın, kıdem ve ihbar tazminatı alacakları yönünden hüküm kurmaya yeterli derecede aydınlanmadığı sonuca varılmıştır. Bu halde, davacı tanığı ..., yeniden çağrılarak dinlenilmeli, özellikle bahsi geçen 17/01/2013 tarihli dilekçesi gösterilerek, bu dilekçede yazılı “davacıya ayrılmaması konusunda ricacı olduğu” şeklindeki ifadeyi ayrıntılı açıklaması istenilmeli, 17/11/2006 tarihindeki fesih ve ayrıca işyerinde çalışan işçilere çalışmanın devam ettiği tarihlerde istifa dilekçeleri imzalatılıp imzalatılmadığı hakkındaki bilgileri yeniden sorulmalıdır. Hakimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında, davacı asil de yeniden dinlenilerek, iş sözleşmesinin feshi tarihinden sonra “borç olarak” açıklamasıyla yapılan ödemeler hakkındaki diyecekleri sorulmalıdır. Belirtilen işlemler tamamlandıktan sonra, 16/11/2006 tarihli istifa dilekçesinin geçerli olup olmadığı, davacının kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarına hak kazanıp kazanmadığı noktalarında bir sonuca gidilmelidir.
Yukarıda yazılı sebepten kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, davacı yararına takdir edilen 1.630,00 TL duruşma vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.