3. Hukuk Dairesi 2018/1385 E. , 2018/3548 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; davalıların murisi ..."in dava konusu taşınmazdaki murisi ..."den kendisine düşen miras hissesini 27/07/1960 tarihli adi sözleşme ile murisleri ..."e bedeli karşılığında sattığını, bedelini aldığını ve taşınmazın zilyetliğini de devrettiğini, o tarihten beri taşınmaza zilyet olduklarını, ancak tapuda devrin yapılmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 4000 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı ...; davacıların ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2007/171 esas sayılı dava dosyasında tapu iptali ve tescil istemiyle dava açtıklarını, yargılama sonucunda red kararı verildiğini, belgenin düzenlendiği sırada muhtar, azalar ve tanıkların hazır bulunduğunun belli olmadığını ve borçlar kanunu uyarınca davanın zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini dilemiş; diğer davalılar; davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkemece; davacıların harici satış nedeni ile ödedikleri bedeli sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri almaya haklarının olduğu, ancak aradan geçen zaman nedeni ile ödenen bedelin güncel alım gücünün hesaplanarak davacılara iadesi gerektiği, davacıların davasının böylece sübuta erdiği ve davalıların hisseleri oranında kendilerinden alınarak davacılara eşit oranda bu bedelin ödenmesine karar vermek gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile; 2.792,53TL"nin 4/16"sının davalı ..."dan, geri kalan 12/16"sının diğer davalılardan eşit oranda dava tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte alınarak davacılara eşit oranda verilmesine, davacıların geri kalan taleplerinin reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde taraflarca temyiz edilmiştir.
Dava, harici satım sözleşmesine dayalı alacağın sebepsiz zenginleşme hükümleri gereği tahsiline ilişkindir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, tarafların sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Tapulu taşınmazların satışına ilişkin sözleşme, resmi şekilde yapılmadığı için TMK"nun 706, TBK"nun 237. (BK."nun 213), Tapu Kanununun 26. ve Noterlik Kanununun 60. maddeleri uyarınca hukuken geçersizdir. Geçersiz sözleşmeler taraflarına geçerli sözleşmelerde olduğu gibi hak ve borç doğurmaz. Taraflar verdiklerini sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri isteyebilir.
Geçersiz satış sözleşmesi gereğince; diğerinin mal varlığına kayan değerlerin iadesi "Denkleştirici Adalet" düşüncesine dayanmaktadır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebebe dayanmadan başkasının mal varlığından istifade ederek, kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğünü ifade eder.
Bu bakımdan, sebepsiz zenginleşmeye konu alacağın iadesine karar verilirken, taşınmazın satış bedelinin alım gücünün ilk ödeme günündeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi gerekir. Bu güncelleme yapılırken, güncellemeye esas alınan somut verileri tek tek uygulanarak, ödeme tarihinden ifanın imkânsız hale geldiği tarihe kadar paranın ulaştığı değer her bir dönem için hesaplanmalı, sonra bunların ortalaması alınmalıdır.
Başka bir deyişle, denkleştirici adalet kuralı gereğince iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün, ifanın imkânsız hale geldiği tarihteki alım gücüne uyarlanması zorunluluğu bulunmaktadır.
Satım bedelinin iade tarihindeki ulaştığı bedel belirlenirken ödenen paranın çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün enflasyon, ÜFE-TÜFE artış oranları, altın, işçi ücretlerindeki artış ve döviz kurlarındaki artış vs. ortalamaları göz önünde tutulmalıdır.
Mahkemece; ödenen satış bedelinin, ifanın imkânsız hale geldiği tarih itibariyle (tapu iptal ve tescil davasının kesinleştiği tarih) (çeşitli ekonomik etkenlerin ÜFE-TÜFE artış oranları, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar ve benzeri ekonomik göstergelerin ortalamaları alınmak suretiyle) ulaşacağı alım gücü, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde, uzman bilirkişi heyetinden denetime elverişli rapor alınmak suretiyle belirlenmeli; bu yolla belirlenecek miktara hükmedilmelidir.
Somut olayda; hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacılar murisinin ödediği bedelin, denkleştirici adalet ilkesi uyarınca, taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil davasının kesinleştiği 21.06.2010 tarihi yerine dava tarihindeki (22.03.2012) ulaştığı değer hesaplanmış, ayrıca hesaplamada ekonomik etkenlerin tamamı yerine, bir bölümü esas alınmıştır. Rapor, bu haliyle hüküm vermeye elverişli değildir.
O halde; mahkemece, uzman bilirkişi heyetinden davacılar murisinin ödediği satış bedelinin, ifanın imkansız hale geldiği 21.06.2010 tarihindeki ulaşacağı alım gücü; çeşitli ekonomik etkenlerin (enflasyon, ÜFE, TÜFE, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs olmak üzere en az 5 etken) ortalamaları alınmak suretiyle belirlenmesi ve bu yöntemle belirlenecek miktara hükmedilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporu doğrultusunda hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
3-Kabule göre de; 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 599.maddesine göre; “Mirasçılar, mirasbırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar. Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, mirasbırakanın aynî haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar ve mirasbırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar. Aynı Kanunun 641. maddesine göre; mirasçılar, tereke borçlarından müteselsilen sorumludurlar. Bununla birlikte tereke borcundan sorumluluk; dış ilişkide (üçüncü kişilere karşı) müteselsil, iç ilişkide (mirasçılar arasında) miras payı oranındadır. Mahkemece; davacılar, dava konusu alacağı davalı mirasçılardan müşterek ve müteselsilen talep ettiklerinden, alacağın tereke borcu olduğu gözetilerek, davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi gerekirken, hisseleri oranında tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiştir.
4-Bunun yanında, dava konusu harici satım sözleşmesine konu taşınmazın halen davacıların zilyetliğinde bulunduğu tüm dosya kapsamından anlaşılmakta olup, bu durumda 10/07/1940 günlü ve 2/7 sayılı İBK uyarınca; BK 81 (TBK 97) maddesinin uygulama yeri bulacaktır. 10/07/1940 gün ve 2/7 sayılı İçtihadı Birleştirme kararına göre, geçersiz taşınmaz satışında verilen satış bedeline alıcı faiz, taşınmazın kullanılmasından dolayı da satıcı ecrimisil veya kira bedeli isteyemez. Davaya konu taşınmaz satış sözleşmesi geçersiz olduğuna göre, her geçersiz satışta olduğu gibi taraflar aldıklarını sebepsiz iktisap hükümleri dairesinde iade ile yükümlüdürler. Taşınmaz dava tarihi itibariyle davacıların zilyetliğinde ve tasarrufunda bulunduğuna göre zilyetlik devam ettiği sürece faize hükmedilemeyeceği, taşınmazın iade anından itibaren faize hükmedileceği hususu gözardı edilerek, hükmedilen bedele dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi de doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle tarafların sair temyiz itirazlarının reddine; ikinci, üçüncü ve dördüncü bentte açıklanan nedenlerle hükmün taraflar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 05.04.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.