21. Hukuk Dairesi 2016/8572 E. , 2017/8966 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, maddi tazminat talebinin kabulüne, manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Maddi tazminat; maddi zararın, yani bir kimsenin malvarlığında iradesi dışında meydana gelen eksilmenin giderilmesi için, sorumlu olan şahıs tarafından yerine getirilmesi gereken edadır.
Tazminat hukukunun bir ilkesi olarak, sorumluluk şartları gerçekleştiği takdirde, zarar veren, zarar görenin malvarlığında oluşan eksilmeyi gidermek durumundadır. Ne var ki, zararın tamamen giderilmesini amaçlayan “tam tazmin” ilkesinin katı uygulaması, haksız ve adil olmayan sonuçlara yol açabilmektedir. Bu nedenledir ki, bazı hallerde somut olayda gerçekleşen özel sebepler nedeniyle tazminatta bazı indirimlerin yapılmasının hakkaniyete daha uygun düşeceği kabul edilmektedir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 52. maddesi, iş kazasının meydana gelmesinde sigortalının da kusurlu hareketi etkili olmuşsa tazminattan indirim yapılması gerektiği şeklinde düzenlenmiştir. TBK 52. madde hükmüne göre "Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hakim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir." Bu madde hükmü ile tazminattan indirim veya red sebepleri düzenlenmiş olup, bu madde daha çok zarar görenle ilgilidir. “Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı “yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle, maddede sayılan belirli hal ve durumlarda tazminattan indirim yapılması mümkün bulunmaktadır.
Zararla sonuçlanan hukuka aykırı bir davranışta bu maddenin uygulanabilmesi için öncelikle ortak kusurun belirlenmesi gerekir. Bunun için de zarar görenin zarardan kaçınma görevini yerine getirmemesi ile ortaya çıkan davranışının objektif ölçütlerle (kusurun objektifleştirilmesi) bir kusur sayılıp sayılamayacağı ve bu kusurun zararın meydana gelip gelmemesinde bir payı (illiyet bağı) olup olmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.
Ortak kusurun varlığı halinde, hakim, ortak kusurun tazminata etkisini başka bir anlatımla bunun “bir tenkis sebebi” mi, yoksa zarar ziyan hükmünden tamamen sarfınazar edilebilecek bir sebep mi olduğunu takdir edecektir. Hakim bu yolda takdir hakkını kullanırken hak ve adalete uygun sonuca varacak bir yol izlemelidir. Bunun için de, her şeyden evvel, maddenin amacının iyi bilinmesi gerekir.
Türk pozitif hukukunda Türk Borçlar Kanunu`nun 52. maddesinin "hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz ilkesi"ne dayandığı kabul edilmektedir. Bu ilke hak ve adalet düşüncesine de (MK.md.2) uygun düşmektedir.
Somut olayda, 06.12.2012 tarihli iş kazasının meydana gelmesinde davalının % 70, davacının % 30 oranında kusurlu bulunduğu, bu durumda zarar gören konumunda olan davacı sigortalının ortak kusurunun % 30 oranında olduğu halde hükme esas alınan hesaba ilişkin bilirkişi raporunda yukarıda yapılan açıklamalara ve özellikle hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı ilkesine aykırı şekilde davacının kusurunun yarısını (% 15) davalının kusur oranına eklenmek suretiyle (% 85) zarar miktarını belirlenmesinin isabetsiz olduğu anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş, hükme esas alınan hesaba ilişkin bilirkişi raporunda belirlenen toplam zararda işgöremezlik oranına indirim yapıldıktan sonra davacının kusuru oranında indirime gidip devamla kazanılmış hakların da göz önüne alınması suretiyle davacıya Kurum tarafından bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerine ilişkin tenzilatlarının da yapılmasıyla çıkacak sonuca göre bir karar verilmesinden ibarettir.
O halde davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine 07.11.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
...