MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 10.04.2018 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... ve vekili Avukat ..., Avukat ... ile temyiz edilen davalı vekili Avukat ... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Dava, inançlı işleme dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilikindir.
Davacı ...; davalı ... ile aralarında düzenlenen 18.09.2001 tarihli inanç sözleşmesinden kanaklanan edimlerini yerine getirmek istemesine rağmen davalının buna engel olduğunu ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline ve inanç sözleşmesi gereği davalıya ödemesi gereken bedelin depo edilmesi için tevdi mahalli tayin edilmesine karar verilmesi istekleriyle eldeki davayı açmıştır.
Davalı ...; davacının davasını dayandırdığı 18.09.2001 tarihli sözleşmenin bir inançlı işlem sözleşmesi olmayıp vefa (gerialım) sözleşmesi olduğunu, sözleşmede belirtilen sürede ödenmesi gereken bedelin ödenmediğini ve böylece gerialım hakkının düştüğünü; kaldı ki, taraflar arasında sonradan düzenlenen 20.09.2011 tarihli sözleşme ile 18.09.2001 tarihli sözleşmenin hükümsüz hale geldiğini, davacının hiçbir şekilde tapuyu geri alma hakkının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, ileri sürülen idddiaların kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Getirtilen kayıt ve belgelerden, dava konusu 1046 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 8712/16827 payının davacı ... ve 8115/16827 payının ... A.Ş. adlarına kayıtlı iken; ..."ın, kendi adına asaleten ve ... A.Ş. adına yetkili temsilci sıfatıyla hareket ederek taşınmazın tamamını 25.09.2001 tarihli resmi akitte davalı ..."a satış yoluyla temlik ettiği görülmektedir.
Diğer taraftan, davalının sözünü ettiği 20.09.2011 tarihli sözleşmenin gerçeği yansıtmadığı, imzasının hile yoluyla boş kağıda alınıp içeriğinin sonradan doldurulduğu iddiasıyla davacı tarafından "dolandırıcılık, sahtecilik, açığa atılan imzanın kötüye kullanılması" iddialarıyla davalı aleyhine C.Savcılığına şikayette bulunulduğu; yapılan soruşturma sonunda, uyuşmazlığın hukuki ilişkiden kaynaklandığından bahisle takipsizlik kararı verildiği; bu karara karşı yapılan itirazın reddine yönelik sulh ceza mahkemesi kararının Yargıtay 5. CD"nin 19.04.2016 tarihli kararıyla kanun yararına bozulduğu; bunun üzerine, davalı ... hakkında "resmi belgede sahtecilik, açığa atılan imzanın kötüye kullanılması, tefecilik yapmak" suçlarından iddianame düzenlenerek ... 1. Asliye Ceza Mahkemesinde 2017/129 es.s. kamu davası açıldığı ve halen derdest olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 165/1. maddesi "Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir." hükmünü içermektedir.
Öte yandan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 74. (818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 53.) maddesi hükmü uyarınca, kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olguların hukuk hakimini bağlayacağı kökleşmiş yargısal içtihatlarla benimsenmiştir.
O halde, ... 1. Asliye Ceza Mahkemesinde açılan 2017/129 Esas sayılı davada verilecek kararın eldeki davanın sonucunu etkileyebileceği açıktır.
Hal böyle olunca; ... 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/129 Esas sayılı davasının sonuçlanıp kesinleşmesinin beklenmesi ve ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.12.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.630.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.