3. Hukuk Dairesi 2016/14884 E. , 2018/3713 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, olay tarihinde kiracı olarak kullandığı ve dava dışı ... adına kayıtlı 9011371 no"lu elektrik aboneliğinde davalı kurum kaçak kontrol personellerince 27/10/2010 tarihinde yapılan kontrolde, kaçak kullanıldığı iddiası ile 000465 no"lu kaçak tutanağı tanzim edildiğini; kendisi hakkında ... 15. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2012/447 esas 2013/55 karar sayılı dosyasında hırsızlık suçlaması ile kamu davası açıldığını ve yapılan yargılama sonucunda beraat ettiğini; kaçak tutanağına istinaden kaçak enerji kullanım ceza faturası ve sayaç endeks değeri toplamı olarak 36.546,20 TL fatura tahakkuk edildiğini, davalıya taksitler halinde toplam 13.043,00 ödeme yaptığını ileri sürerek; kaçak elektrik tespit tutanağı ile tahakkuk edilen 10.053,50 TL kaçak kullanım ceza faturası ve 26.492,70 TL sayaç endeks esaslı ek tahakkuk olmak üzere toplam 36.546,20 TL den borçlu olmadığının tespiti ile, söz konusu borç nedeniyle davalıya yapılan toplam 13.043, 00 TL yersiz ödemenin ödeme tarihlerinden itibaren reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, husumet itirazları olduğunu,esas yönünden ise; davacının işyerinde yapılan kontrolde kaçak elektrik kullandığının tespit edilip bu durumun tutanak altına alındığını, davacının başkası adına olan abonelik nedeniyle aynı zamanda usulsüz elektrik de kullandığını savunarak; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile, davacının 10.053,50 TL yönünden davalı kuruma borçlu olmadığının tespiti ile ,bu miktarın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara,kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, taraf vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava;kaçak ve normal tüketim tahakkukundan kaynaklı menfi tespit istemine ilişkindir.
4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa dayanılarak hazırlanan ve 25 Eylül 2002 günlü Resmi Gazetede yayınlanarak 01.03.2003 tarihinde yürürlüğe giren Elektrik Tarifeleri Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 13.maddesi hükmünde, gerçek veya tüzel kişiler tarafından, sayaca müdahale edilerek mevzuata aykırı bir şekilde tüketilmesi, kaçak elektrik enerjisi tüketimi olarak kabul edilmiş, 15.madde hükmünde de, kaçak ve usulsüz elektrik enerjisi kullanımına ilişkin tespit, süre, tüketim miktarı hesaplama, tahakkuk, ödeme yöntemleri ile diğer usul ve esasların dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından belirlenerek Kuruma sunulacağı ve kurul onayı ile uygulamaya konulacağı açıklanmıştır.
Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemek üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından, 1 Ocak 2006 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından uygulanacak “Kaçak ve Usulsüz Elektrik Enerjisi Kullanılması Durumunda Yapılacak İşlemlere İlişkin Usul ve Esaslar” hakkında 622 sayılı karar alınmıştır.
Ayrıca, ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesindeki davaya etkisini düzenleyen Borçlar Kanunu"nun 53.maddesi hükmünde, "Hakim, kusur olup olmadığına, yahut haksız fiilin failinin temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun sorumluluğa ilişkin hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararı ile de bağlı değildir.
Bundan başka ceza mahkemesinin kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarının tayini hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez." denilmektedir. Aynı düzenleme yeni Türk Borçlar Kanununun 74.maddesi hükmünde de “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” şeklinde önceki kanuna paralel şekilde düzenlenmiştir.
Yukarıda geçen açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Öğreti ve uygulamada hukuk hakimi, maddi olaylara ve özellikle fiilin hukuka aykırılığına ilişkin olarak ceza hakimi tarafından yapılan tespitlerle bağlıdır. Hukuk hakiminin ceza mahkemesi kararındaki maddi olgularla bağlılığının ölçüsü; beraat kararında suçun sanık tarafından işlenip işlenmediğinin kesin olarak, delilleriyle tespit edilip edilmediğidir.
Ceza mahkemesinin, kusurun ve zarar miktarının takdiri hususundaki kararı, yani, fiilin işlendiği sabit olduğu halde, kusurluluğa ya da kusursuzluğa ilişkin saptaması, hukuk hakimini bağlamaz. Hukuk hakimi, ceza mahkemesinin kusura ilişkin değerlendirmesiyle ve buna etkili tespit edilen olgularla bağlı kalmaksızın, taraflarca ileri sürülen delilleri toplayıp, tümünü birlikte değerlendirerek bir sonuca varmalıdır. Başka bir deyişle maddi olayları ve yasak eylemleri saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.
Görülmektedir ki, ceza mahkemesinin “delil yetersizliğine dayanan beraat kararının” hukuk hakimini bağlamayacağı ancak beraat kararı bir maddi olguyu tespit ediyorsa bu kararın hukuk hakimini bağlayacağı, beraat kararı suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hakimini de bağlayacağı, bundan başka kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hüküm altına alınmıştır. (Turgut Uygur, Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1, s. 844).
Somut uyuşmazlıkta;her ne kadar mahkemece hukuk mahkemeleri ceza mahkemelerinden verilen mahkumiyet veya beraat kararları ile bağlı değilse de;tespit edilen maddi vakıaların hukuk hakimini bağlayacağı gerekçe gösterilerek davacının davaya konu edilen 10.053,50 TL kaçak tahakkuku yönünden davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş ise de,dosya kapsamında yer alan ceza dava dosyası incelendiğinde,27.10.2010 tarihli kaçak tutanağının ""abonenin sayaç okuma mikasını düşürerek sayacın vekalet mühürlerine müdahale ettiği""nden bahisle düzenlendiği,yine 27.10.2010 tarihli sayaç kontrol,enerji kesme/verme mühürleme formunda da ""pano dış kapak mührünün sağlam olduğu,ancak sayaç okuma camının düşürülerek sayacın vekalet mühürleriyle oynandığı"" nın belirtildiği ve ceza dosyasında yapılan yargılama neticesinde sanık olan eldeki davanın davacısının delil yetersizliği nedeniyle beraatine karar verildiği de dikkate alındığında yukarıdaki açıklamalara göre ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlamayacağından davaya konu edilen kaçak tahakkuku yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
3-Bundan ayrı olarak,HMK 266.maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her halde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir.
Somut olayda; mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu incelendiğinde, davacının sorumlu olduğu kabul edilen endeks esaslı tüketim tahakkuku yönünden hesaplamanın Yargıtay ve taraf denetimine elverişli olmadığı da açık olmakla, söz konusu bilirkişi raporunun hükme esas alınması suretiyle hüküm tesisi yoluna gidilmesi de doğru görülmemiştir.
Hal böyle olunca mahkemece; kaçak tutanağı aksi sabit oluncaya kadar geçerli olmakla, dosyanın önceki bilirkişi dışında alanında uzman 3"lü bilirkişi heyetine tevdi edilmesi suretiyle davacının sorumlu olduğu kaçak ve normal tüketim bedelinin kaçak tutanak tarihinde yürürlükte olan yönetmelik hükümlerine göre, Yargıtay ve taraf denetimine elverişli şekilde belirlenmesi suretiyle hüküm tesisi yoluna gidilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine,ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde davacı yönünden karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.