21. Hukuk Dairesi 2017/559 E. , 2017/9223 K.
"İçtihat Metni"...
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere, temyiz kapsamına ve sebeplerine göre temyiz talebinde bulunan davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile aşağıdaki gibi karar verilmiştir.
Dava, iş kazası sonucu sürekli işgöremez hale gelen davacının maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Dosya kapsamına göre, davacı işçinin 23.10.2010 günü iş kazası geçirdiği ve %15 malul kaldığı, olayda davalı işverenin %60 ve davacı işçinin %40 kusurlu bulundukları, davacı vekilinin 1.000,00TL maddi, 50.000,00TL manevi tazminat talepli dava açtığı, Mahkemece 25.02.2016 tarihinde davanın reddine ilişkin karar verildiği, Dairemizin 04.05.2016 tarihli, 2016/7886 Esas 2016/8053 Karar sayılı ilamı ile Mahkeme hükmünün bozulduğu, Mahkemece bozma ilamına uyularak yargılama yapıldığı, davacı vekilinin 27.09.2016 tarihli ıslah harcı ile ıslah talebinde bulunduğu ve maddi tazminat talebini 46.063,54TL ye çıkardığı, Mahkeme tarafından ıslaha itibar edilerek 46.063,54TL maddi ve 30.000,00TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline ve davacıya verilmesine dair hüküm tesis edildiği anlaşılmaktadır.
1-Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 04.02.1948 gün 1944/10 Esas 1948/3 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün değildir. 6100 sayılı HMK’nun yürürlüğünden sonra söz konusu İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanıp uygulanamayacağına yönelik terreddütler nedeniyle Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunca alınan 06.05.2016 tarih ve 2015/1 Esas, 2016/1 Karar sayılı ilamında; “Her ne sebeple verilirse verilsin bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına dair 04.02.1948 tarih ve 1944/10 E. 1948/3 K. sayılı YİBK."nın değiştirilmesine gerek olmadığına” yönelik karar vermiştir. Bu durumda bozmadan sonraki yargılama aşamasında davacı tarafça yapılan ıslah işlemi dikkate alınarak karar verilmesi usule ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Bu kapsamda; “davacının ayrıca dava açma hakkı saklı kalmak üzere maddi tazminata ilişkin ıslah edilen kısmın reddine” şeklinde karar verilmesi gerekirken, bozma ilamından sonra ıslaha değer verilerek davacının maddi tazminat talebinin tümüyle kabulüne yönelik hüküm kurulması hatalı bulunmuştur.
2- Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin, özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine ödenmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek, tazminata benzer fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin, bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23/06/2004, 13/291-370 )
Bu ilkeler gözetildiğinde, davacı yararına hükmedilen 30.000,00TL manevi tazminatın fazla olduğu ortadadır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yukarıda belirtilen içtihadı birleştirme kararına ve Hukuk Genel Kurulu kararındaki ilkelere aykırı biçimde hüküm kurulması usule ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine,
13.11.2017 gününde oy birliğiyle karar verildi.
...