Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/10812
Karar No: 2018/7198

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2016/10812 Esas 2018/7198 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2016/10812 E.  ,  2018/7198 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    DAVALILAR : ... - ...

    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi dahili davalı ... vekili ve davacı ... Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    ... Biga ilçesi, Bekirli köyünde bulunan 1380 parsel sayılı 317,00 m2 yüzölçümündeki taşınmazlar tarla niteliğinde ... adına tapuda kayıtlıdır.
    Davacı ... Yönetimi vekili, söz konusu taşınmazın tamamının orman tahdit sınırları içerisinde yer alması nedeniyle davalı adına olan tapu kaydının iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilmesini, taşınmaz üzerine müdahalenin önlenmesini talep ve dava etmiş, yargılama devam ederken verdiği dahili dava dilekçesi ile el atmanın önlenmesi taleplerinin taşınmaz üzerindeki irtifak hakkını da kapsadığını beyanla taşınmaz üzerinde lehine irtifak hakkı bulunan ...’ın davaya dahil edilmesini talep etmiş, yargılama sonunda mahkemece; dava konusu taşınmazların orman sınırları içerisinde kaldığı hava fotoğrafında ve memleket haritalarında ormanlık alanlar içinde kaldığı, eylemli durumunun bitişik orman alanlarının devamı olduğu, orman sayılan yerlerden olduğu ve orman niteliği ile tescil edilen yerler üzerinde şerh-irtifak bulunamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu taşınmazların tapu kaydının iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tesciline, ... lehine yer alan irtifak kaydının iptaline, taşınmazın halen davalı adına kayıtlı olması ve davalı tarafından fiili atma durumu da bulunmadığından el atmanın önlenmesi talebinin reddine karar verilmiş, dahili davalı ... vekili ve davacı ... Yönetimi tarafından süresi içinde temyiz edilmiştir.
    Dava, kesinleşmiş orman tahdidine dayalı tapu iptali ve tescil ile el atmanın önlenmesi davasıdır.
    Taşınmazın bulunduğu yörede 1975 yılında arazi tapulama çalışmaları, 2001 yılında ise 6831 sayılı Kanuna göre orman kadastrosu ve 2/B uygulama çalışmaları yapılmıştır.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava dilekçesinin tebliği için çıkartılan tebligatın doğrudan davalı gerçek kişinin MERNİS adresine MERNİS ibaresi ile çıkartıldığı, tebligat memuru tarafından, “gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup tebliğ imkansızlığı nedeni ile tebligat TK"nın 21/2. maddesi gereğince... 15.06.2015 tarihinde tebliğ edilmiş ve 2 nolu haber kağıdı muhatabın kapısına yazılmıştır” beyanı ile 15.06.2015 tarihinde yapıldığı, yargılamanın devamında, duruşma gününü bildirir davetiye, ön inceleme zaptı bilirkişi raporu ve gerekçeli karara ilişkin tebligatlarında aynı şekilde Tebligat Kanununun 21/2. maddesine göre yapıldığı, gerekçeli kararın tebliğ evrakında davalı ...’ın tanınmadığı hususunun da belirtildiği, ancak Tebligat Kanununun 21/2. maddesi gereği tebliğ evrakının muhtar azasına teslim edildiği, yargılama süresince davalı ...’ın, herhangi bir dilekçe sunmadığı duruşma yahut keşiflere katılmadığı anlaşılmaktadır.
    11.01.2011 gün ve 6099 sayılı Kanunun 3. maddesiyle 7201 sayılı Tebligat Kanununun 10. maddesine eklenen 2. fıkrasında;
    ""Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.""
    hükmü yer almakta, Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin “Bilinen adreste tebligat” başlıklı 16/2. maddesinde de aynı düzenleme bulunmaktadır.
    6099 sayılı Kanunun genel gerekçesinde; ""...Uygulamada yaşanan sorunları önlemek üzere tasarıda yer verilen en önemli değişiklik, 25/04/2006 tarihli ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununda kabul edilen adres kayıt sisteminin Tebligat Kanununa intibakının sağlanmasıdır. Hatta bu yolla, bazen on-onbeş tebligatla dahi sonuç elde edilemeyen durumlarda (ilanen tebligatın gerektirdiği istisnai haller hariç), en fazla iki veya üç tebligatla sorun çözülebilecektir."" denilmiştir.
    11.01.2011 gün ve 6099 sayılı Kanunun 5. maddesiyle 7201 sayılı Tebligat Kanununun 21. maddesine eklenen 2. fıkra ise; “Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.”şeklindedir.
    Tebligat Kanununun 10. maddesine eklenen ikinci fıkra ile gerçek kişilere yapılacak tebligatla ilgili olarak iki aşamalı bir yol benimsenmiştir. Bu düzenlemeye göre, önce muhatabın bilinen en son adresine tebligat çıkarılması, bu adreste tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilerek Tebligat Kanunu"nun 21/2. maddesine göre tebligat yapılması gerekmektedir.
    Nitekim, hem Tebligat Kanunu metninde, hem Kanunun uygulanmasını gösteren yönetmelikte ve hem de madde gerekçesinde muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine doğrudan doğruya Tebligat Kanununun 21/2. maddesine göre tebligat yapılacağı açıklamasına yer verilmemiştir.
    Taraflar duruşmaya çağrılmadan, eş anlatımla; taraf teşkili sağlanmadan hüküm verilememesi, Anayasanın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur.
    Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 36. maddesi ile 1086 sayılı HUMK’nın 73. maddesinde de (6100 sayılı HMK’nın 27. maddesi) açıkça belirtildiği üzere, mahkemece davalı yan dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır. Aksi hâlde savunma hakkının kısıtlanmış sayılacağı gerek öğreti, gerekse yargısal kararlarda tartışmasız olarak kabul edilmektedir (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, Cilt II, s.1876 vd).
    Yapılan bu açıklamaların ışığında somut olayın değerlendirilmesinde, dava dilekçesinin 15.06.2015, duruşma gününün 03.08.2015, ön inceleme zaptının 19.10.2015, bilirkişi raporunun 14.12.2015 tarihlerinde davalı ...’ın MERNİS adresinde Tebligat Kanununun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiği, tebligat parçaları üzerine “gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup tebliğ imkansızlığı nedeni ile tebligat T.K. 21/2 . madde gereğince ... tebliğ edilmiş ve 2 nolu haber kağıdı muhatabın kapısına yazılmıştır.” şerhinin yazıldığı, gerekçeli kararın 20.06.2016 tarihinde aynı usulle tebliğ edildiği, tebligat parçası üzerine “Muhatabın adresinde yapılan araştırmada, muhatabın tanınmaması ve adresin adres kayıt sistemindeki adresi olması nedeniyle tebliğ evrakı ... teslim edilerek muhatabın adresinin kapısına 2 nolu haber kağıdı yapıştırıldı” şerhinin yazıldığı bu durumda davalıya yapılan tebligatların usulüne uygun olmadığı anlaşılmaktadır.
    O halde, davalı ...’ın son bilinen adresine MERNİS ibaresiz tebligat çıkartılmaksızın, doğrudan Tebligat Kanununun 21/2. maddesine göre yapılan tebligat geçerli kabul edilerek, davalının savunma hakkını kısıtlar biçimde yargılamaya devam olunarak karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
    Mahkemece yapılacak iş; dava dilekçesinin davalı ...’ın son bilinen adresine MERNİS ibaresiz tebligat çıkartılması iade gelmesi halinde yeniden Tebligat Kanununun 21/2. maddesi uyarınca tebliği ile taraf teşkili sağlanmalı, açılan davaya karşı diyecekleri sorulmalı, kendisine savunma hakkı verilerek ileri sürecekleri yazılı delilleri toplanmalı ve ancak bu usulü eksiklik tamamlandıktan sonra yargılamaya devam olunarak oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, dahili davalı ... ve davacı ... Yönetimi vekilinin temyiz taleplerinin kabulü ile hükmün BOZULMASINA, sair temyiz itirazlarının bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 08/11/2018 günü oy birliğiyle karar verildi.







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi