17. Hukuk Dairesi 2016/17614 E. , 2019/7746 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili; müvekkillerinden ..."ın eşi diğer müvekkillerinin annesi olan ..."ın 30/09/2014 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucunda hayatını kaybettiğini, kaza tarihinde davalılardan ..."ın arkası römorklu traktör ile akşam saatlerinde araçta ışık ve donanım yetersizliği olduğundan dolayı asli kusurlu sayıldığını, kazada müvekkillerinin desteğinin vefat ettiğini, kazaya sebebiyet veren aracın 22/04/2014-22/04/2015 tarihleri arasında ZMMS kapsamında sigortalandığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile müvekkillerinden herbiri için 1.000,00 TL olmak üzere 3.000,00 TL maddi tazminatın davalı ... şirketinden, 100.000,00 TL manevi tazminatın davalı ... ve ..."den tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı ... vekili; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulü ile manevi tazminat talebinin feragat nedeni ile reddine, 16.970,74 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş; hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
10.4.1992 gün 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı hakimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olmasını öngörmektedir. Kısa kararda hükmedilen bir yükümlülüğünün gerekçeli kararda hüküm altına alınmamış olmasının çelişki teşkil etmediğini söylemek mümkün değildir. Yargı erkinin görev ve yetkisi Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak keza İ.B.K.nın bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki İ.B.K. ile bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde başka bir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Diğer taraftan 1086 sayılı HUMK.’nun 381.- 389. maddelerinde (6100 sayılı HMK.’nun 294. - 297. maddeleri), hükmün tefhimi, nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. HUMK’nun 388. maddesinde (HMK.’nun 297/2. maddesi); hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.
Somut olayda mahkemece hükmün kararın gerekçesinde, davacılar için toplam 19.670,74 TL tazminat alacağının olduğu, alınan bilirkişi raporunun bilimsel ve teknik bakımdan elverişli olması nedeniyle rapora itibar edildiği belirtilmesine karşın hüküm fıkrasında 16.970,74 TL"ye hükmedilmiştir. Bu bakımdan kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olması nedeni ile kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 18/06/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.