3. Hukuk Dairesi 2017/14531 E. , 2018/3999 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ile "...Apart Otel" işletmesi için 01/01/2003 tarihinde eşit hisseli adi ortaklık kurduklarını, ortaklık işlemlerinin resmi olarak davalı adına yürüyeceğinin kararlaştırıldığını, ancak davalının hesap vermeyen ve profesyonel olmayan tutumunun adi ortaklığın devamına olanak vermediğini, bunun üzerine davalıya gönderilen .... Noterliği"nin 11/11/2004 tarih ve 14915 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile adi ortaklığın feshi ve hissesine düşen 74.000 TL"nin ödenmesini istediğini, davalının ihtara cevap vermediğini, adi ortaklığın sermayesinin 148.000 TL olduğunu, kendisinin ortaklıktan yarı hissesini alarak ayrılmak istediğini belirterek; adi ortaklığın feshi ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 74.000 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; davacının, kendisi tarafından kiralanan ve kendi adına vergi yükümlüsü olarak çalıştırdığı işyerinin resmi bir ortağı ve işletmecisi olmadığını, taraflar arasında imzalanan 16/02/2004 tarihli ek sözleşmenin bir ön akit olduğunu, kendisinin bu otele masraf yaptığını, 2003 yılında işletmenin zarar ettiğini, 2004 yılı itibariyle henüz kesin hesap yapılmamakla birlikte işletmenin muhtemelen karı bulunmadığını, davacının ortaklık iddiasının kabul edilmesi halinde ise tüm kar ve zararlardan sorumlu olacağını, sadece işletmeye ait gelir değil, giderlerden de payı oranında sorumlu olacağını, belirterek, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, taraflar arasındaki adi ortaklığın feshine, davacının adi ortaklık için koyduğu katkı payını ya da ortaklık için yaptığı masrafları yasal delillerle kanıtlayamadığı, ortaklığın zarar ettiği ve mevcut malvarlığı bulunmadığı gerekçesi ile alacak talebinin reddine karar verilmiş, hükmin davacı tarafça temyizi üzerine Dairemizin 14.05.2014 tarih ve 2013/20653 esas, 2014/7456 karar sayılı ilamı ile; taraflar arasında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde (818 sayılı BK.nun 520 ve devamı maddelerinde) düzenlenen adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu ve ortaklığın fiilen sona erdiği, taraflar arasındaki bu ortaklığın Türk Borçlar Kanunu hükümlerinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek tasfiyesine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulü ile, taraflar arasındaki adi ortaklığın feshine, adi ortaklığın tasfiye bilirkişisi serbest mali müşavir Kamber Güneş"in 17/02/2016 tarihli raporu doğrultusunda tasfiyesine, 19.193,76 TL tasfiye alacağının davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, fazlaya dair istemin reddine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı tarafın temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Davalının temyiz itirazlarının değerlendirilmesine gelince;
Dava, taraflar arasında kurulan adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile bu ortaklıktan kaynaklanan alacak (sermaye payı istemine) istemine ilişkindir.
Türk Borçlar Kanunu"nun "Kazanç ve Zararın Paylaşımı" başlıklı 643.maddesi; "Ortaklığın borçları ödendikten ve ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazanç, ortaklar arasında paylaşılır.
Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır." hükmünü içermektedir. Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır.( TBK" nun 642. md.)
Keza, aynı yasanın kazanç ve zarara katılma başlıklı 623. maddesine göre de; "Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir.
Somut olayda, mahkemece, dairemizin bozma ilamı doğrultusunda adi ortaklığın tasfiyesi konusunda görüşüne başvurulan SMMM bilirkişi Kamber Güneş tarafından düzenlenen 17.01.2016 tarihli ana rapor ile 17.06.2016 tarihli ek raporda resmi kayıt olan vergi dairesi kayıtları esas alınarak yapılan incelemeye göre adi ortaklığın 2003 ve 2004 yıllarında (31.12.2004 tarihi itibariyle) zarar ettiğinin tespit edildiği belirtilmiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere, ortaklığın sona ermesi ile birlikte ortakların, doğrudan ortaklığa koyduğu sermaye değerini talep etme imkanı bulunmamakta olup, yapılan tasfiye işlemi sonucunda ortaklığın borçları ödendikten sonra kalan bir malvarlığı değeri olması halinde ancak bunun ortaklar arasında paylaştırılması mümkündür.
O halde, mahkemece, tüm dosya kapsamı itibariyle herhangi bir malvarlğı bulunmayan ve zarar ettiği anlaşılan dava konusu adi ortaklıkta davacı tarafın herhangi bir alacağının bulunmayacağı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davacı lehine tasfiye alacağına hükmedilmiş olması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.