Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/13208
Karar No: 2018/7221

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2016/13208 Esas 2018/7221 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2016/13208 E.  ,  2018/7221 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacılar vekili 15.04.2009 tarihli dilekçesiyle, davacıların murislerinin ... Anlaşması uyarınca mübadil olarak Türkiye"ye geldiklerini ve geldikleri ülke olan ..."da bıraktıkları taşınmazların karşılığı kendilerine yerleştikleri yer olarak ..."de Devlet tarafından tapulu olarak taşınmazlar verildiğini, bu taşınmazlara o tarihten beri malik ve zilyet olarak tasarruf ettiklerini, ancak Hazine tarafından açılan davalar ile ... köyü 1870 parsel,...605, 610, 606, 608, 523, 491, 506 ve 550 parsel sayılı taşınmazların göl kıyısında kalan bölümlerinin kıyı vasfı ile terkinine karar verildiğini, bu kararların haksız olduğunu belirterek şimdilik 100.000,00 TL maddi tazminatın yararlanamama tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, keşif mahallinde alınan imzalı beyanları ile 550, 491 ve 506 nolu parseller yönünden davadan vazgeçmiştir.
    Mahkemece, davacıların dava konusu ettikleri 550, 491 ve 506 nolu parseller yönünden açtıkları davadan vazgeçmeleri nedeniyle bu parseller yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına; davacıların 605, 606, 608, 610, 523 ve 1870 nolu parseller yönünden açmış oldukları davanın kabulü ile 100.000,00 TL maddi tazminatın 2007 yılından itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden alınarak davacılara tapudaki hisseleri ve miras hisseleri oranında ödenmesine, fazlaya ilişkin talep haklarının saklı tutulmasına karar verilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 18.06.2013 tarih ve 2013/12255- 12834 E.K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
    Bozma ilamında “Dosyada bulunan kanıt ve belgelerden; tapulama sonucu davacılar adına tescil edilen taşınmazlardan, 1870 parsel sayılı taşınmazın tamamı, diğer parsellerin ise bir kısmı kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığından tapularının iptali ile tescil harici bırakılmasına hükmedildiği, buna ilişkin kararların da kesinleştiği ve tapuda infazlarının gerçekleştirildiği anlaşılmıştır.
    Bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Alınan rapor ve yapılan inceleme hüküm kurmaya elverişli değildir.
    Şöyle ki;
    1) Dava konusu 523 parsel sayılı taşınmaz maliklerinden davacılar ...ve ... ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/540 Esas- 2000/466 Karar sayılı ilamından önce taşınmazı Nuri Altuntaş’a devrettiğinden ve tapuda malik olmadıklarından, adı geçen davacıların bu parsel yönünden davalarının reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesi,

    2) Tapuları mahkeme kararı ile iptal edilen taşınmazlar arazi vasfında olup, arazilere değer biçilirken; taşınmazların bulunduğu bölgede hangi ürünlerin ekilebileceği ilçe tarım müdürlüğünden sorularak, bunların ortalama verim miktarları, değerlendirme tarihi olan dava tarihindeki 2009 yılı dekar başına üretim masrafları ile hasat dönemindeki ortalama toptan kg. satış fiyatları da yine ilçe tarım müdürlüğü ve ilgili resmi kuruluşlardan getirtildikten sonra, oluşturulacak bilirkişi kurulu eşliğinde mahallinde keşif yapılarak yukarıdaki verilere göre net geliri hesaplanıp, belirlenen bu miktar kapitalizasyon faiz oranına da bölünmek suretiyle m2 birim bedeli de tespit edilerek, buna göre her bir parselin kıyı kenar çizgisi içinde kalan ve tapusu iptal edilen bölümlerin, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin malvarlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tespit edilebileceği miktar olan taşınmazların gerçek değerine hükmedilmesi gerektiği düşünülmeden, bir ziraat bilirkişisi tarafından bu yönteme uyulmadan düzenlenen rapora göre yazılı şekilde hüküm kurulması,
    3) Dava konusu taşınmazlardan 608 parsel sayılı taşınmazın tapusu iptal edilen bölüm dışında kalan 150 metrekarelik kısmın yüzölçümü ve geometrik durumu dikkate alındığında bu bölümden yararlanma olanağı kalmayacağından bu kısmın da bedelinin tahsili ile tapusunun iptali ve Hazine adına tesciline karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
    4) Hükmedilen bedele değerlendirme tarihi olan dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, infazda tereddüte yol açacak şekilde 2007 yılından itibaren faiz işletilmesine şeklinde karar verilmesi doğru görülmemiştir.” gereğine değinilmiştir.
    Mahkemece bozmaya uyulmuş, davacılar vekilince harcı yatırılan ıslah dilekçesi ile talepleri 1.360.464,00 TL artırılmış, yargılama sonucunda davacıların dava konusu ettikleri ... Yeniköy, Demiryolualtı mevkii 550, 491, 506 parsel sayılı taşınmazlar yönünden açtıkları davadan vazgeçmeleri nedeniyle bu parseller hakkında açılan davanın reddine; davacılar ... ve Saffet Karaca"nın...köyü, Demiryolualtı mevkii 523 parsel sayılı taşınmaz hakkında açtıkları davanın reddine; davacılar ... ve Saffet Karaca"nın 605, 606 ,608, 610, 1870 parsel sayılı taşınmazlar yönünden, diğer davacıların 605, 606, 608, 610, 1870 ve 523 parsel sayılı taşınmazlar hakkında açtıkları davanın kısmen kabulü ile; 561.385,50 TL maddi tazminatın dava tarihi olan 15.04.2009 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara tapudaki hisseleri ve miras hisseleri oranında ödenmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine; davacılar adına kayıtlı olan 150m² lik...köyü, Çiftlik mevkii 608 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davalı Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, taşınmazın bedeli olarak tespit edilen 292,50 TL nin davalıdan alınarak davacılara tapudaki hisseleri ve miras hisseleri oranında ödenmesine; 280.923.05 TL ecrimisil tazminatının dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekilince temyiz edilmiştir.
    Dava, tapu kaydının mahkeme kararıyla iptal edilmesi sebebiyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
    Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından, ayni hakkın saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan, zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
    Anılan madde uyarınca Devletin sorumluluğunun kapsamı, tapu işlemleri, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak birbirini izleyen işlemler olup tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda oluşan hataları da kapsamaktadır. Bir başka deyişle, kadastro işlemleri, tapu kütüğünün oluşumuna dayanak oluşturduğundan, bu işlemler nedeniyle tapu kütüğünde oluşacak yanlışlıklar nedeniyle doğacak zararlar da TMK"nın 1007. maddesi kapsamındadır. Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluk niteliğinde olup, tapu siciline bağlı çıkarların ve mal varlığına ilişkin (aynî) hakların, yanlış tescil sonucu sicile güven ilkesi yönünden değişmesi ya da yitirilmesi, bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen Devlet, sicillerdeki yanlış kayıtlardan doğan zararları ödemeyi de üstlenmektedir.


    Dayanaksız ya da hukukî duruma uymayan kayıtlar düzenlemek, taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmak da aynı kapsamda düşünülmüştür.
    4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Taşınmazın niteliği arazi ise, net gelir metodu yöntemi ile, arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
    Bu bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında; kıyılar özel mülkiyete konu olamayacak ise de, genel arazi kadastrosu sırasında taşınmaz hakkında kadastro tespit tutanağı düzenlenerek tapu kütüğünün gerçek kişi adına oluşturulduğu, bu şekilde tapu sicili hatalı olarak tutulduğundan, TMK"nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacıların gerçek zararının tazmininin gerektiği açıktır.
    Mahkemece bozma ilamına uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de kurulan hüküm usul ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki, davacı taraf dava dilekçesi ile şimdilik 100.000,00 TL maddi tazminat talebinde bulunmuş, mahkemece ilk kararda fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 100.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan alınarak davacılara ödenmesine karar verilmiş, hükmün davacılar ve davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm davanın esasına yönelik olarak bozulmuş, bozma ilamından sonra yapılan yargılama sırasında davacılar vekili; 19/11/2015 tarihli dilekçe ile ıslah suretiyle bilirkişi raporunda belirtilen değer üzerinden davanın kabulüne karar verilmesini istemiş ve bu değer üzerinden 20/11/2015 tarihinde tamamlama harcını yatırmıştır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 04/02/1948 gün ve 10/3 sayılı kararına göre bozmadan sonra ıslah suretiyle talep sonucunun değiştirilmesinin mümkün olmadığı, bu hususun 06/05/2016 gün ve 2015/1 E. - 2016/1 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile de tespit edildiği göz önünde bulundurulduğunda, mahkemece bozma kararından sonra gerçekleşen ıslah istemine göre karar verilmesi doğru görülmemiştir.
    Keşfe giden bilirkişi heyetinin bir fen ve bir ziraat bilirkişisinden oluşmasına rağmen keşfe gitmeyen gayrimenkul değerlendirme uzmanı avukat bilirkişi ile keşfe giden ziraatçi bilirkişinin ortaklaşa düzenlediği raporun hükme esas alınması ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince açılan tazminat davalarında tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı tespit edilerek arazi vasfındaki taşınmazlar için net gelir yöntemiyle tazminat belirlendiğinden mahkemece ayrıca ecrimisil tazminatına karar verilmesi de doğru görülmemiştir. Yine dava konusu 16.420 m2 yüzölçümündeki 1870 parsel ile ilgili tapusu iptal edilen 16.420 m2lik kısmın net gelir yöntemiyle değeri belirlenmişken, bilirkişi raporlarında “1870 parselin devamı olan 41.020 m2"lik kısım” olarak bahsedilen yere niçin tazminat hesaplaması yapıldığı açıklanmamış, bu kısmın tapulu olup olmadığı değerlendirilmemiştir. 41.020 m2"lik kısım tapuya bağlanmış bir yer değilse bu kısım için tazminata hükmedilmesi doğru değildir.
    O halde mahkemece çekişmeli taşınmazlar arazi niteliğinde olduğundan sulu-kuru olup olmadıkları, yerleşim alanlarına uzaklıkları, iklim şartları, arazilerin toprak ve topoğrafik yapıları ve bölgelerindeki konumları gözetilerek 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 6754 sayılı Bilirkişilik Kanununun 39. maddesiyle değişik 15. maddesinde belirtilen yönteme göre oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilmek suretiyle, elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılarak gerçek değerlerinin hesaplattırılması, bu şekilde tapusu iptal edilen tapu sahibinin gerçek zararının

    saptanması, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma sonucu yetersiz bilirkişi kurul raporuna dayanarak karar verilmesi doğru görülmemiş hükmün tüm bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 08/11/2018 günü oy birliği ile karar verildi.









    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi