3. Hukuk Dairesi 2016/17172 E. , 2018/4060 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki ziynet ve çeyiz eşyasının iadesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, davacı evlendiğinde her ne kadar tarafların kullanımına ayrı ev açılmış ise de hiçbir zaman kullanılmadığını, tarafların evinin kayınbabanın evi ile aynı avlu içinde olduğunu, müvekkili ile davalı ... arasında evlenirken çeyiz eşya senedi düzenlendiğini ve bu senet üzerinde yazılı olan eşyaların davalı tarafta kaldığını, ziynet eşyalarının ise davalı ... tarafından satılarak araba alındığını, davacının rızası olmadan davalılar tarafından zorla alınan bu takıların halen iade edilmediğini belirterek ziynetleri ile çeyiz eşya senedinde gösterilen eşyaların aynen olmadıkları takdirde bedellerinin toplamı olan 2.000,00 TL"nin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile dava tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili; davacı ile kayınbabanın evlerinin ayrı olduğunu, davalı ... yönünden husumetten ret verilmesi gerektiğini, davalıların tanık sıfatıyla eşya senedini imzaladıklarını, bu senedin eşyaların davacıya ait olduğunu gösteren belge olmadığını, davacının evden giderken ziynetleri, çeyiz ve ev eşyalarının çoğunu götürdüğünü, altınların bozdurulup araba alınmadığını, arabanın başkasından olan alacakla alındığı savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; ziynet ve çeyiz eşyalarının iadesi, mümkün olmadığı takdirde bedelinin tahsiline ilişkindir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer.
Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin iddia ettiği olayı ispatlaması gerekir.
1- Ziynet eşyasına ilişkin hükmün temyiz itirazları yönünden;
Kural olarak, düğün sırasında takılan ziynet eşyaları, kim tarafından, kime takılırsa takılsın, kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı sayılır.
Ziynet eşyaları yönünden olağan olan, bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Ziynet eşyalarının davalı koca veya kayınbabanın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağana ters düşer. Ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür.
Bu bağlamda, somut olayda, davacı evden ayrılmadan ziynet eşyalarının davalılar tarafından zorla elinden alındığını ve satıldığını, davalı kocanın ziynetlerini bozdurup araba aldığını ileri sürmüş, davalılar ise davacının takıları alarak evden ayrıldığını belirtmiştir.
Davacı, evden ayrılmadan ziynet eşyalarının davalılar tarafından zorla elinden alındığını ispatlayamamıştır. Ne var ki; davacı davada yemin deliline de dayanmıştır. Mahkemece; davacıya, davalı tarafa yemin yöneltme hakkı olduğu hatırlatılmadan karar verilmiştir.
Hal böyle olunca mahkemece, davacıya savunmasını ispat zımnında davalılara yemin yöneltme hakkı olduğu hatırlatılarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, değinilen bu yön gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
2- Çeyiz eşyasına ilişkin hükmün temyiz itirazları yönünden;
Eldeki davada davacı kadın, evlenirken getirdiği çeyiz eşyaları ile evlilik sırasında alınan eşyaların davalıların yedinde olduğunu iddia etmiş, eşyaların davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Bu bağlamda, kadının, dava konusu eşyaların varlığını ve müştereken davalılarda bulunduğunu ispat etmesi gerekir.
Somut olayda, gerek tarafların kabulünde olduğu, gerek ise tanık beyanlarından anlaşıldığı üzere davacı ile davalı kayınbaba ..."in evlerinin ayrı ve eşyaların davalı koca ile müşterek evde olduğu sabit olup, davacı, eşyaların kayınbabasının hakimiyetinde olduğu iddiasını ispat edememiştir.
O halde, mahkemece; davalı ... hakkında çeyiz eşyasına ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde davacı yönünden karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.04.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.