4. Hukuk Dairesi 2017/2958 E. , 2017/7179 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve ... aleyhine 02/03/2012 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davalılardan ... aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalılardan ... aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne dair verilen 21/02/2017 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Davalılardan ...’nun temyiz itirazlarının incelenmesinde:
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davalılardan ... aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle, davalılardan ... aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; ... Gazetesi’nin 21/01/2012 tarihli nüshasında yayınlanan “...’da ... Terörü” başlıklı haber ile müvekkilinin kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu belirterek, uğradığı manevi zararın giderilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davalılardan ... aleyhine açılan davanın hukuki sorumluluğu bulunmadığı gerekçesiyle pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, ... aleyhine açılan davanın ise kişilik haklarına saldırı olduğu gerekçesiyle kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu"nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davaya konu yayın bir bütün olarak değerlendirildiğinde; haberin görünür gerçeğe uygun olduğu, haberin verilmesinde kamu yararı bulunduğu, özle biçim arasındaki dengenin kurulduğu, çarpıcı bir başlığın gazetecilik tekniği gereği okuyucunun ilgisini çekecek nitelikte aktarıldığı, davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığı anlaşıldığından istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile davalının sorumluluğuna karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
2-Davalılardan ...’nun temyiz itirazlarına gelince:
Mahkemece, adı geçen davalı hakkında pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesine rağmen kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmemesi, yine bu davalı aleyhine davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi ve davalının yargılama giderlerinden sorumlu tutulmuş olması doğru değildir. Kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (1) sayılı bentte açıklanan nedenlerle davalılardan ... yararına, (2) sayılı bentte açıklanan nedenlerle davalılardan ... yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 13/11/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.