11. Hukuk Dairesi 2016/12297 E. , 2018/6022 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada ... . Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 11/05/2016 tarih ve 2010/499-2016/363 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi asıl ve birleşen davalarda davacı vekili tarafından istenmiş olduğu anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 25/09/2018 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalılar vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl davada davacı şirket vekili, müvekkilinin tam otomatik paketleme makineleri üretip sattığını, davalı ... ve ..."nın müvekkili şirket bünyesinde yönetim kurulu üyesi, hissedar ve teknik personel olarak görev yaptıkları dönemde üretilen makinelere ilişkin tüm ... çalışmalarına, ticari bilgi ve sırlara, müşteri portföyüne vakıf olduklarını, davalıların edindikleri bilgileri şirket aleyhine kullanmayacaklarına dair gerek iş akdinde gerekse hisse devir ön protokolünde taahhütte bulunduklarını ancak buna riayet etmeyerek, müvekkili şirketten ayrılarak davalı ...’in kardeşi olan davalı ...’nin de hissedarı olduğu davalı şirkete ortak olduklarını ve tüm bu bilgileri davalı şirkete aktardıklarını, müvekkili şirketten ayrılmadan önce planlı ve organize bir şekilde hep birlikte hareket ederek gerekli alt yapı çalışmalarını yaptıklarını, davalı şirketin müvekkili şirket tarafından üretilen makinenin birebir aynısını üreterek piyasada müvekkilinin hitap ettiği müşteri kitlesine satışını yaptığını, müvekkili şirketi küçük düşürecek şekilde hakikate aykırı kötüleme ve karalama çalışmalarında bulunduğunu, dava dışı bir firma ile yaptıkları anlaşmayı, daha düşük fiyat teklifi vererek bozduğunu, haksız rekabet eyleminin yaptırılan tespit ile de sabit olduğunu ileri sürerek, müvekkili tarafından üretilen ve kamuoyunda “... Ambalaj Makinesi” olarak
yaygınlıkla bilinen ürüne; şekil, görünüm, içerik itibari ile yasal sınırları aşan biçimde benzeyen ve davalı şirket tarafından üretilmekte olan ... Ambalaj Makinesinin, imali, dağıtım ve satımının haksız rekabet nedeni ile önlenmesine, anılan ürünün üretim, pazarlama ve satımına ait ticari faaliyetinin men’ine, haksız rekabet nedeniyle uğranılan zararın ticari defterler üzerinde inceleme yapılarak davacının elde etmekten yoksun kaldığı kâr miktarı ve elde etmesi mümkün görülen yararın saptanması ve zararın hesaplanarak fazlaya dair talep ve dava haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik 150.000,00 TL maddi tazminatın ve 50.000,00 TL manevi tazminatın haksız rekabet tarihinden itibaren ve ticari avans faizi ile birlikte davalılar müşterek ve müteselsilen tahsiline, zararın hesaplanmasının mümkün olmaması halinde ise ... 58/1-e maddesi uyarınca maddi zararın tazminine karar verilmesini, hükmün ilanını talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalılar vekili, davacıya ait makinenin tüm dünyada bilinen bir ürün olduğunu, ilgili sözleşme ve protokol hükümlerinin kanun ve Yargıtay içtihadlarına aykırı olduğunu savunarak, davanın reddini talep etmişlerdir.
Birleşen davalarda davalılar vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, gerek davacı gerekse davalıların yaptığı makinelerin dünyanın her tarafında benzerleri üretilerek piyasaya sürülen makineler olduğu, davacının sahip olunduğu faydalı modellerle ilgili olarak hükümsüzlük kararı verildiği, ceza davasında davalı ...’in beraat ettiği, incelenen davacı ticari defterlerine göre davalı şirketin kuruluşundan sonraki dönemde davacı şirketin ticari faaliyetlerinde daralma ve küçülme olmadığı, davalıların daha düşük bedel teklifinde bulundukları ve davalıların davacılara ait müşteri listesini ele geçirdikleri ve davacının ticari faaliyetini engelledikleri yolundaki iddialarının sübut bulmadığı, davalılar tarafından davacılar aleyhine kötüleme karalama fiillerinin gerçekleştirildiğine dair dosyada herhangi bir delil olmadığı, 09.06.2011 tarihli gizlilik ve rekabet etmeme sözleşmesinde iş akdinin hitamından sonra işçinin hangi işleri bakımından yasağa tabi olacağının, işçinin hangi iş kollarında faaliyet göstermeyeceğinin açıkça belirtilmediği, işçinin işten ayrıldıktan sonra hiçbir firmada iş yapamayacağı anlamına gelen bir düzenlemenin söz konusu olduğu, böyle bir sözleşme hükmünün geçerli olamayacağı, hisse devir protokolünde ise süre yönünden hiçbir kısıtlama ve sınırlama olmadığı, bu şekliyle geçerli kabul edilemeyeceği, mevcut sözleşme ve protokollerin davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’ nın 349 ve 19. maddelerine aykırı olduğu, bu durumun Yargıtay içtihatlarında da yer aldığı, çalışma hürriyetinin ve ekonomik özgürlüğünün kısıtlanması anlamına gelecek sözleşmenin geçerli olmayacağı, kaldı ki davalıların görevleri sebebiyle edinmiş oldukları bilgileri kullandıklarının da dosyada toplanan delillerle kanıtlanmış olmadığı gerekçesi ile asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir.
Asıl ve birleşen davalarda kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, asıl ve birleşen davalarda davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, asıl ve birleşen davalarda davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, takdir olunan 1.630,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 20,10 TL temyiz ilam harcının temyiz eden asıl ve birleşen davalarda davacıdan alınmasına, 04/10/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.