1. Hukuk Dairesi 2015/10389 E. , 2018/9419 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ-TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 24.04.2018 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... vekili Avukat, davalı ... , davalı ..., davalı ... gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babasının dava konusu 22 parsel sayılı taşınmazını mirastan mal kaçırmak amacıyla davalılara temlik ettiğini ileri sürerek miras payı oranında tapu iptali-tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalılardan ...,mirasbırakan temlikinin davacıdan mal kaçırmak amacıyla bedelsiz yapıldığını bildirmiş; diğer davalılar, muvazaa bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, satışların gerçek olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Getirtilen kayıt ve belgelerden, davaya konu 24(yeni22) parsel sayılı taşınmazın tamamı muris ... adına kayıtlı iken; murisin, 24.05.1993 tarihli resmi akitte 72/192 payını üzerinde bırakıp 120/192 payını oğlu Nazım"a; 02.05.1994 tarihli resmi akitte de üzerinde kalan 72/192 payının 36/192"sini kızı Hayriye"ye, 18/192"sini kızı ..."e ve 18/192"sini de ..."in kocası damadı ..."a satış göstererek temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, mirasbırakanın 27.05.2003 tarihinde öldüğü, geride mirasçıları olarak eşi ... ile oğulları ... ve ...; kızları ... ve ..."in kaldıkları; eldeki davanın, mirasbırakanın oğlu ... tarafından kardeşleri ..., ... ve ... ile ..."in kocası ... aleyhine açıldığı görülmektedir.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında vurgulandığı gibi, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun 706, Türk Borçlar Kanunu"nun 237. (Borçlar Kanunu"nun 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de, Ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı hususlarının araştırılmasında ve satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda, mirasbırakanın dava konusu taşınmazlarını satması için geçerli ve makul sayılabilecek bir sebebinin bulunmadığı, davacı oğlu ... ile arasının iyi olmadığı ve uzun yıllar küs kaldıkları dosya içeriğiyle ve tanık anlatımlarıyla, özellikle mirasbırakanın eşi olan tanık ..."nin beyanıyla saptanmış; öte yandan, temliklerin muvazaalı biçimde yapıldığı davalı ... tarafından da doğrulanmıştır.
Açıklanan olgular, yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde; mirasbırakanın, davacı oğlundan mal kaçırmak amacıyla hereket ederek dava konusu taşınmazını davalılara aktardığı sonuç ve kanaatine varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile reddedilmesi isabetsizdir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.12.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.630.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24/04/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.