3. Hukuk Dairesi 2016/12452 E. , 2018/4297 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki kişisel eşyanın iadesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; tarafların boşandıklarını, davalının davacıya takılan ziynet eşyalarını düğünden bir kaç ay sonra davacıdan aldığını, bir kısmını kendi şahsi borçları için kullandığını, bir kısmını da evin ihtiyaçları, ev gideri için harcadığını belirterek, ziynetlerin aynen iadesine, aynen iadenin mümkün olmaması halinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000 TL"nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 04/02/2016 tarihli dilekçesi ile talebini 27.569,67 TL"ye yükseltmiştir.
Davalı; tarafların düğünlerinde takılan tüm ziynet eşyalarının davacıya teslim edildiğini, davalının hiçbir tasarrufunun olmadığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davacı kadının ziynet eşyalarının götürülmesini engel olunduğunu ve zorla elinden alındığını, daha önceden de götürme fırsatını elde edemediği ya da evden ayrılışının olağan bir biçimde olmayıp, kavga, kovulma gibi olağan dışı biçimde olduğunu iddia ve ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; ziynet eşyalarının aynen iadesi, bunun mümkün olmaması halinde bedellerinin tahsili istemine ilişkindir.
Dairemizin yerleşik uygulamasına göre kural olarak, düğün sırasında takılan ziynet eşyaları, kim tarafından, kime takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı sayılır.
Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür.
Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin iddia ettiği olayları kanıtlaması gerekir.
Ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen ve götürülebilen türden eşyalardır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken yanında götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını kadının ispatlaması gerekir.
Eldeki davada davacı kadın; ziynetlerin davalıya teslim edildiğini, davalının şahsi borçları, evin ihtiyaçları ile ev gideri için bozdurulduğunu ve geri verilmediğini iddia etmiştir. Bu durumda, davacı iddiasını ispat etme yükümlülüğü altındadır.
Somut olayda, davacı kadın iddiasını ispat etmek için tanık dinletmiştir. Davacı tanığı ...; "Davacı kızım olur. Taraflar boşandılar. Nihayet in ziynet eşyalarına ev satın aldılar. Altınlar bozdurularak evin içi yapıldı. Her iki aile de ağa çocuğu olduğu için düğünde çok fazla altın takıldı. Pramit set, 4-5 ... burması, çok fazla miktarda çeyrek takılmıştı. Nihayet boşandığında ziynet eşyası yoktu. Hiçbir ziynet eşyası kalmamıştı." şeklinde beyanda bulunmuştur.
Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz. Dosyada tanığın gerçek olmayan olayları gerçekmiş gibi ifade ettiğini kabule yeterli delil ve olgu yoktur. O halde, tanığın sözlerine değer vermek gerekir.
Mahkemece; anılan bu tanığın, beyanına neden itibar edilmediği açıklanmadan, eksik inceleme ile davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19/04/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.