3. Hukuk Dairesi 2016/14431 E. , 2018/4305 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı ... şirketince ... abone numaralı elektrik sayacı için 20/02/2015 tarihinde 01/01/2013-20/02/2015 tarih aralığına ilişkin olarak 23.616,00 TL fatura düzenlediğini ve haziran ayı itibariyle faizi ile birlikte 25.060,45 TL"lik elektrik borcunun tahsilinin talep edildiğini, ancak belirtilen tarih aralığında lojmanın 23.616,90 TL"lik elektrik tüketmesinin mümkün olmadığını, davalı tarafa herhangi bir borçlarının bulunmadığını belirterek, davalı tarafa borçlu olmadıklarının tespitine, düzenlenmiş faturanın iptaline, muarazanın giderilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, borcun 1995-2015 yılları arasındaki tüketimden kaynaklandığını, bu süreçte sayacın yerinden kaynaklı okuma personelleri tarafından görülmesi mümkün olmadığından veya başka bir sebeple endeks okuma işlemi gerçekleştirilemediğini, daha sonra bu durumun fark edildiğini ve tüketim miktarının kayıt altına alındığını belirterek davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, davalı idare 01/01/2013-20/02/2015 tarihleri arasındaki dönem için faiz dışında 23.616,90 TL talep etmişse de, bu döneme ilişkin tahakkuk ettirilmesi gereken tutarın, kabulü şayan görünen bilirkişi raporuna göre 3.564,05 TL olduğu cihetle davacı yanın mezkur döneme ilişkin olarak, davalıya 20.052,85 TL borçlu olmadığının tespitine ve muarazanın bu şekilde giderilmesine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1)Dava; elektrik borcundan kaynaklı menfi tespit talebine ilişkindir.
Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re"sen dikkate alınması gerekir.
28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 1.maddesinde kanunun amacı açıklandıktan sonra, “Kapsam” başlıklı 2.maddesinde; “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar..” hükmüne yer verilmiştir. Kanunun 3.maddesinde; “Mal; Alışverişe konu olan; taşınır eşya, konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallar ile elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri her türlü gayri maddi malları ifade eder. Satıcı; Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi kapsar.
Tüketici ise, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır. Yine anılan kanunun 3/d maddesinde; “Hizmet; bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan mal sağlama dışındaki her türlü faaliyet” olarak tanımlanmıştır.
Bir hukuki işlemin 6502 sayılı kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için; kanunun amacı içerisinde, yukarıda tanımları verilen taraflar arasında, mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.
Bu açıklamalar ışığında, somut olay incelendiğinde; davaya konu tesisata ilişkin olarak davacı ile davalı arasında, abonelik sözleşmesinin bulunduğu, abone grubunun mesken olduğu, bu nedenle taraflar arasındaki ilişkinin 6502 sayılı Kanun kapsamında kaldığı ve davacının da 6502 sayılı yasa kapsamında, ""tüketici"" tanımına uyduğu açık olup, olayda 6502 sayılı kanun hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Bu duruma göre, uyuşmazlığın çözümü Tüketici Mahkemelerinin görevi içerisindedir.
Hal böyle olunca, mahkemece; o yerde ayrı bir tüketici mahkemesi varsa çekişmenin tüketici mahkemesinde görülmesi gerektiğinden bahisle görevsizlik kararı verilmesi, aksi halde davaya tüketici mahkemesi sıfatıyla bakılması gerektiği gözetilmeden, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde esasa ilişkin hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
2) Bozma nedenine göre, şimdilik davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK"nun 428.maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklandığı üzere davalının sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.