20. Hukuk Dairesi 2017/8447 E. , 2020/1151 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 18/04/2013 havale tarihli dilekçesiyle; müvekkilinin maliki olduğu 5098 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 ve 8 parsel sayılı taşınmazların tapu kaydının kesinleşen mahkeme kararıyla iptal edilmesi nedeniyle müvekkilinin uğradığı zarardan TMK’nın 1007. maddesi uyarınca Hazinenin sorumlu olduğunu belirterek şimdilik 1.000,00.-TL maddi tazminatın tapu iptal kararının kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsili isteğiyle dava açmıştır. Daha sonra 06/02/2014 tarihli ıslah dilekçesiyle tazminat isteğini toplamda 643.810,00.-TL’ye yükseltmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne ve 643.810,00.-TL maddi tazminatın, dava tarihi olan 18/04/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle Dairenin 12/12/2016 gün 2015/5006 - 2016/12009 E.K. sayılı kararı ile özetle; harcı yatırılmayan ıslah dilekçesine değer verilerek davanın kabulüne karar verilmiş olmasının doğru olmadığı, davacıya ıslah harcını yatırması hususunda süre verilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma kararına uyulmasının ardından ıslah harcı davacı tarafça ödenmiş ve yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, 643.810,00.-TL maddi tazminatın, dava tarihi olan 18/04/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini isteğine ilişkindir.
Tazminat istemine dayanak ... mahallesi, 5098 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 ve 8 parsel sayılı sırasıyla 610,88 m²; 546,41 m²; 458,14 m²; 458,14 m²; 551,26 m²; 543,17 m², 455,29 m² ve 456,36 m² yüzölçümündeki ve arsa niteliğindeki taşınmazlar, 1974 yılında yapılan tapulama çalışmalarında 763 ve 765 parsel sayıları altında davacı ve dava dışı kişi adına tespit ve tescil edilmiş iken 24/12/1997 tarihindeki imar uygulaması ile davaya konu parseller oluşmuş ve davacı adına tescil edilmiş olup, Orman Yönetimi tarafından açılan tapu iptal ve tescil istemli dava nedeniyle Samsun 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/159 - 2011/316 E.K. sayılı kararı ile 5098 ada 2, 3, 4 ve 5 parsel sayılı taşınmazların tamamının, 5098 ada 1, 6, 7 ve 8 parsel sayılı taşınmazların ise krokide (A) harfiyle gösterilen sırasıyla 538,76 m²; 104,22 m²; 242,07 m² ve 320,05 m² yüzölçümündeki bölümlerinin 2001 yılında kesinleşen tahdit sınırları içinde kalması
nedeniyle tapu kayıtlarının iptali ile bu taşınmazlar ve taşınmaz bölümlerinin orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilmiş, verilen bu karar temyiz edilmeksizin 19/10/2011 tarihinde kesinleşmiştir. Eldeki dosyada davacı davasını 18/04/2013 tarihinde açmıştır.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir. 4721 sayılı TMK’nın 705/2. maddesi uyarınca tapu iptali ve tescil istekli davaların kesinleştiği tarih itibariyle mülkiyet hakkı sona ereceğinden bu tarih itibariyle tapusu iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin zararı oluşacaktır. Zararın meydana geldiği tarihe göre de tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Değerlendirme tarihi itibariyle taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile, arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davacıya ait taşınmazlara ilişkin tapu kayıtlarının orman sınırları içinde kaldığı gerekçesiyle iptal edildiği, her ne kadar ormanların özel mülkiyete konu olması mümkün değil ise de tapu kütüğünün davacı adına oluşturulduğu, bu şekilde tapu sicilinin hatalı olarak tutulduğundan, TMK"nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacının zararının tazmininin gerektiği kuşkusuzdur. Davacının zararı, tapu iptal kararının kesinleştiği 19/10/2011 tarihinde oluşmuştur. Mahkemece, tazminat istemine dayanak taşınmazların arsa vasfında olduğu kabul edilerek emsal metoda göre değer belirlenmesinde bir isabetsizlik bulunmamakta ise de, değerlendirme tarihi olarak tapunun iptal edildiği tarihin esas alınması gerekirken dava tarihi itibariyle tazminat miktarını belirleyen bilirkişi kurulu raporunun hükme esas alınması doğru görülmemiştir.
Bu nedenle, mahkemece arsa niteliğinde bulunan dava konusu taşınmazlara yönelik olarak, emsal satışların değerlendirme tarihindeki (kararın kesinleştiği 19/10/2011 tarihi) karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazların eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak, taşınmazdan DOP düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmaz ile aynı bölgeden, bulunamaması halinde yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer nitelikli ve yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması, emsal alınan taşınmazlara ilişkin resmi satış akit tablolarının tapu müdürlüğünden getirtilmesi, emsal taşınmazlar ile çekişmeli taşınmazlara ait Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan metrekare değerleri, ilgili belediye başkanlığı emlak vergi dairesinden istenip, dava konusu taşınmazların, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporunun denetlenmesi, dava konusu taşınmazların değerlendirme tarihi itibariyle, emsal alınan taşınmazın ise satış tarihinde imar düzenlemesi sonucu oluşmuş imar parselleri olup olmadıkları, imar parseli iseler düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediğinin, düşülmüş ise oranının belediye başkanlığı imar ve tapu müdürlüklerinden sorulup, emsalin İmar Kanunu uyarınca imar parseli, dava konusu taşınmazların ise kadastral arsa parseli olduğunun belirlenmesi halinde çekişmeli taşınmazların emsalle karşılaştırma sonucu bulunan değerinden
düzenleme ortaklık payına karşılık gelecek oranda indirim yapılması
gerektiğinin gözetilmesi, taşınmazların varsa mütemmim cüzleri, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları gözetilerek değerleme tarihine göre tespit ettirilmesi ve ulaşılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 04/03/2020 günü oy birliğiyle karar verildi.