20. Hukuk Dairesi 2018/3812 E. , 2018/7447 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVACILAR : ... ve Ark.
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili 20.10.2015 tarihli dilekçe ile; müvekkillerinin murisinin maliki olduğu Akşehir ilçesi, ... köyünde bulunan 1930 parsel sayılı taşınmazın 1.958 m2 yüzölçümlü kesiminin kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle bedelsiz olarak hükmen tapusunun iptaline karar verildiğini, tapunun iptal edilmesi sebebiyle zararın oluştuğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı tutup 10.000.-TL tazminatın tapu iptali ve tescil davasının kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte Hazineden tahsiline karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.
Davalı Hazine; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; tazminat istemine konu taşınmaza ilişkin ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/95 E. - 2009/61 K. sayılı dava dosyasının kesinleşmediği, tapu kaydının halen davacıların murisi adına kayıtlı olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydının hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından, aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk asıl ve nesnel (Objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan, zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir. Zararın meydana geldiği tarihe göre, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise, net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Bu bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında; dosya kapsamından Gölçayır köyünde 1977 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında 1930 parsel sayılı 3558 m2 yüzölçümündeki taşınmazın senetsizden tarla niteliği ile Yakup Uslu adına tespit ve tescil edildiği, beyanlar hanesine “iş bu parsel kıyı kenar çizgisinin göl tarafında kalmaktadır” şerhinin 27.01.1999 tarihinde konulduğu, Hazine tarafından 1930 ve dava dışı parseller hakkında açılan dava üzerine ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/95 E. - 2009/61 K. sayılı ilamıyla 1930 parsel sayılı taşınmazın 1.958 m2 yüzölçümlü kesiminin kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle tapu kaydının iptaline, kıyı olarak kamuya terkinine karar verildiği anlaşılmakta ise de kararda kesinleşme şerhi bulunmadığından ve tapu iptale ilişkin dava dosyası da dosya arasında olmadığından kararın kesinleşip kesinleşmediği anlaşılamamaktadır. Eldeki dava 20.10.2015 tarihinde açılmıştır.
Tapunun iptalinden kaynaklanan tazminat davalarının görülebilmesi için tapunun iptaline ilişkin mahkeme kararlarının kesinleşmiş olmasına gerek yoktur. Esasen, tapu kaydının iptaline ilişkin idarece dava açılmadan önce dahi tapu maliklerinin taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kısmının tapu kaydının iptal edilerek terkini ile tazminat davasını açması da mümkündür. Tapunun iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleşmesi, tapusu iptal kısmın yüzölçümünün ve zararın meydana geldiği tarihin belirlenebilmesi için önemli olup kesinleşmeden önce açılan tazminat davalarında değerlendirme tarihi tazminat davasının açıldığı tarihtir. Buna göre, mahkemece işin esasına girilip taşınmazın niteliği ve zararın kapsamı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın usulden reddine karar verilmesi isabetsiz olduğundan hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 15/11/2018 günü oy birliğiyle karar verildi.