9. Hukuk Dairesi 2014/28267 E. , 2016/1057 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : B.. 6. İŞ MAHKEMESİ
Davacı, fark kıdem tazminatı ile ihbar tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin iş akdinin davalı tarafından haksız olarak sonlandırıldığını, davacıya kıdem ve ihbar tazminatının asgari ücret üzerinden ödendiğini, sefer primlerinin de hesaplamada nazara alınmasını gerektiğini, bu nedenle ödemelerin tenzili ile bakiye alacağın hüküm altına alınması gerektiğini ileri sürerek eksik ödenen kıdem ve ihbar tazminatlarından dolayı fark alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının asgari ücretle çalıştığını, imzalı bordrolara karşı davacının ihtirazı kayıt ileri sürmediğini, sefer primi adı altında bir ödemenin bulunmadığını, davacının iddialarını yazılı belge ile ispat etmesi gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davacının kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde ve istifa dilekçesi vermek suretiyle işten ayrıldığı, kıdem tazminatı ödenmesinin işverenin kabulünde olduğu, iş akdinin davalı tarafından sona erdirildiği iddia edilmiş ise de davacının bu iddiasını destekleyen somut ve yeterli bir delil dosyaya sunmadığı gibi tanık dahi dinletmediği, bu durumda ibranamenin ifa uğruna tanzim edildiği ve davacıya belirli bir tutar kıdem tazminatı ödendiği anlaşılmakla davacının iş akdinin kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde sona erdiği ve davacının ihbar tazminatı alacağına da hak kazandığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilerek kıdem ve ihbar tazminatı istemleri hüküm altına alınmıştır.
D) Temyiz:
Kararı davalı temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Anayasa’nın 138 ve 141. maddeleri uyarınca Hakimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler ve bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, nedenleri açıklanmalıdır.
Diğer taraftan 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK.’un 27. Maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kurala bağlanmıştır. Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasanın 36 ncı maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkemeler, kararlarını somut ve açık bir şekilde gerekçelendirmek zorundadırlar. Eksik gerekçe yazılması adil yargılanma hakkının (hukukî dinlenilme hakkının), ihlâlidir.
HMK.’un 297. maddesinde de, verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden sözedilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır.
Dosya içeriğine ve verilen karara göre, davacının iş akdinin feshi yönünden yerel Mahkemenin gerekçesi kendi içinde çelişkilidir. Zira, bir yandan davacının kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde ve istifa dilekçesi vermek suretiyle işten ayrıldığı, kıdem tazminatı ödenmesinin işverenin kabulünde olduğu, iş akdinin davalı tarafından sona erdirildiği iddia edilmiş ise de davacının bu iddiasını destekleyen somut ve yeterli bir delil dosyaya sunmadığı gibi tanık dahi dinletmediği, bu durumda ibranamenin ifa uğruna tanzim edildiği belirtilmişken; diğer taraftan, davacıya belirli bir tutar kıdem tazminatı ödendiği anlaşılmakla davacının iş akdinin kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde sona erdiği ve ihbar tazminatına da hak kazandığı belirtilmiştir. Bu durumda iş akdinin, işçinin haklı nedenle feshinden dolayı mı, yoksa işverenin haksız nedenle feshinden dolayı mı sona erdiği hususu açıklığa kavuşturulmadığı gibi gerekçe içinde de çelişkiye sebebiyet verilmiştir. Bu nedenle hükmün sair yönleri incelenmeksizin bozulması gerektirmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 18.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.