3. Hukuk Dairesi 2014/13165 E. , 2015/253 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : SELÇUK ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/04/2014
NUMARASI : 2013/191-2014/100
Taraflar arasındaki nafakanın indirilmesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı dilekçesinde; davalı ile anlaşmalı olarak boşandığını, mahkemece davalı lehine 300 TL yoksulluk nafakası ile velayetleri davalıya verilen çocukları Nur Nehir ve Mısra için 300" er TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, boşanma davası sırasında aşçı olarak çalıştığı işyerinden elde ettiği gelir ile hüküm altına alınan nafakaları ödeyebilecek durumda olduğunu, ancak iş akdinin feshedildiğini ve öncekinden daha düşük bir ücretle sezonluk bir işyerinde çalışmak zorunda kaldığını, sezonun sona ermesi ile de işsiz kalacağını ileri sürerek; yoksulluk ve iştirak nafakalarının 100"er TL ye indirilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; çalışmakta olduğu işyerinden istifa ederek ayrılan davacının, halen bir tatil köyünde aşçı olarak çalıştığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacının sosyal ve ekonomik durumunun değiştiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalı ile müşterek çocuklar lehine hüküm altına alınmış olan nafakaların ayrı ayrı 150 TL ye indirilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar, açılan boşanma davası sonucunda; TMK.nun 166/3 maddesi gereğince "anlaşmalı olarak" boşanmışlardır. Aralarında yaptıkları sözleşme, niteliği itibariyle TMK. hükümlerinden kaynaklanmakta ise de; genel sözleşme hükümlerine tabidir. Yapılan sözleşmeyle (protokolle); davacı, velayeti davalıya verilen müşterek çocuklar için aylık 300´er TL olmak üzere toplam 600 TL iştirak nafakası ile davalı için aylık 300 TL yoksulluk nafakası ödemeyi kabul etmiş, mahkemece bu protokol tasdik edilmek suretiyle verilen karar 02.01.2013 tarihinde kesinleşmiştir.
özleşme yapıldığında, karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge, sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılmayacak derecede bozulmuşsa, taraflar; artık, o akitle bağlı tutulmazlar, değişen bu koşullar karşısında TMK. nun 2. maddesinden yararlanarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesini mahkemeden isteyebilirler. Ancak sözleşmeyle kararlaştırılmış ve hakim tarafından onaylanmış olan nafakanın, aradan çok az bir zaman geçtikten sonra indirilmesi isteminde bulunmak, hakkın kötüye kullanılması mahiyetini arzedebilir.
Bunun gibi sırf boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü protokolle üstlenen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması ya da azaltılması yönünde talepte bulunması da iyiniyet, doğruluk-dürüstlük ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmaz. Çünkü kendi kusuru (basiretsizliği vb.) ile mali imkanlarını zorlayan tarafın TMK.nun 2. maddesinden yararlanması sözkonusu olamaz.
Buna göre, mahkemece, sözleşmeye müdahale edilirken, sözleşme konusu nafakaların yasal yükümlülükten kaynaklanması ve verilme amacı da göz önünde tutulmalıdır.
Somut olayda, anlaşmalı boşanma ilamının kesinleşmesinden altı ay kadar sonra iş bu davanın açıldığı, bu süreçte aşçı olarak çalıştığı işyerinden ayrılan davacının kısa bir süre sonra bir otelde yine aşçı olarak çalışmaya başladığı, dolayısı ile davacının çalıştığı işkolu itibariyle sürekli olarak çalışma imkanına sahip olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, çalıştığı işkolunda elde edilen ücretlerde gözetildiğinde, davacının işyerinin değişmesi nedeni ile protokol ile kararlaştırılan nafakaları ödemede güçlüğe düştüğü iddiası da kanıtlanmış değildir. Mahkemece, yukarıda açıklanan esaslar çerçevesinde olay değerlendirilip; davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile nafakaların indirilmesine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 12.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.