3. Hukuk Dairesi 2020/5530 E. , 2021/3417 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalının eski arkadaşı olduğunu, 2011 yılında davalıdan 25.00 TL borç aldığını ve borç ilişkisine dayalı olarak 18/10/2011 tarihli 40.000 TL bedelli rehin sözleşmesi akdedildiğini, davalısı olduğu başkaca dosyalardan gelebilecek icra tehlikeleri ve banka rehinine karşı bir önlem olarak rehin sözleşmesinde borç miktarının fazla gösterildiğini, davalının rehin sözleşmesine dayanarak hakkında icra takibi başlattığını ve icra dosyasına haricen 22.000 TL tahsilat beyan ettiğini, oysa ki icra takibinden sonra kendisinin herhangi bir ödeme yapmadığını, davalının icra dosyasına 22.000 TL harici tahsilat bildirmesinin nedeninin borcun gerçekte 40.000 TL olmadığının kanıtı olduğunu, gerçekte borçlu olduğu miktarın 15.300 TL"sinin alacaklı olduğu dava dışı üçüncü kişi tarafından davalının hesabına yatırıldığını, bakiyesinin de davalının hesabına EFT yolu ile ödediğini ve böylece borcun kapatıldığını ileri sürerek, icra takip dosyası nedeni ile borçlu olmadığının tespitine ve %40 oranında kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı; davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi"nin 07/02/2019 tarih 2016/1048 esas 2019/1380 karar sayılı ilamı ile " .. davacı, dava dilekçesinde icra takibinden sonra davalıya ödeme yapmadığı halde davalının gerçekte borç miktarının 40.000 TL olmaması nedeniyle borç miktarını düşürmek amacı ile icra dosyasına harici tahsilat beyan ettiğini ifade etmiştir. Davalı da, kendisine yapılan ödemeler neticesinde takip çıkışı 40.000 TL olan borcu haricen tahsil gerekçesiyle 18.000 TL"ye düşürdüğünü, icra takibinden sonra haricen bir ödeme yapılmadığını savunmuştur. Davacının da, icra takibinden sonra davalıya ödeme yapmadığını belirtmesi karşısında Mahkemece, davacının icra takibinden sonra yaptığı 22.000TL"lik ödeme ile borcun ödendiğinin kabulüne olanak yoktur. Mahkemece, tarafların iddia ve savunmaları ile sunmuş oldukları deliller ve davacının icra takibinden sonra davalıya ödeme yapmadığına ilişkin beyanı da gözetilerek yapılacak değerlendirmeye göre bir karar verilmesi gerekir." gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, davanın kısmen kabulü ile ... 4. İcra Müdürlüğü"nün 2012/4003 takip sayılı dosyasında davacı taraf aleyhinde başlatılan icra takibinde davacı tarafın asıl alacağın 22.000 TL"lik kısmı yönünden borçlu olmadığının tespitine, davacı tarafın asıl alacağın geriye kalan miktarı olan 18.000 TL"lik kısmı yönünden borçlu olduğunun tespitine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, taraflar arasında düzenlenen rehin sözleşmesine dayanılarak davalı tarafından başlatılan icra takibi nedeniyle davacının borçlu olmadığının tespitine ilişkindir.
6100 sayılı HMK"nun 297.maddesi gereğince; hükümde, tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerinin yer alacağı belirtildikten sonra, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği düzenlenmiştir.
Buna göre; hükümlerin çelişkiden uzak ve infaza elverişli olması, gerçeğe ve hukuka uygun bir karar verilmesi gerekmektedir. Bu şekilde dava sonunda mahkemenin kimin lehine, kimin aleyhine karar verdiği, davacının talebinin ne kadarının kabul edildiği, davalının neye göre mahkum edildiği tereddütsüz şekilde anlaşılmalıdır. Biçim koşullarının getiriliş amacı, hükmün açıklığı ve anlaşılırlığı kadar infaz kabiliyetini de sağlamaktır. Aksi hâl, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır ve dava içinden yeni davaların doğmasına neden olur.
Somut olayda; davalı tarafından davacı aleyhine 04/06/2012 tarihinde başlatılan icra takibinde 18/10/2011 tarihli 40.000TL bedelli rehin sözleşmesine dayanıldığı, 23/07/2012 tarihinde alacaklı vekili tarafından 22.000TL kısmı yönünden haricen tahsil gerekçesiyle borcun 18.000TL"ye düşürüldüğü, bundan sonra da davacı tarafından 18.000TL yönünden de davalı alacaklıya karşı borçlu olmadığının tespitine yönelik iş bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Ne var ki; dava İİK"nın 72. maddesi gereğince menfi tespit istemine ilişkin olup, bu durumda mahkemece kurulacak hükmün olumsuz, bir başka deyişle borçlu olunmayan kısmın tespiti şeklinde olması gerektiği gözetilerek, HMK’nun 27. maddesi uyarınca taleple bağlılık kuralı gereği davacının borçluluk durumu saptanarak menfi tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Davacının 18.000TL yönünden borçlu olmadığına yönelik talebi karşısında, mahkemece, asıl alacağın 22.000TL"lik kısmı yönünden borçlu olmadığının tespitine, asıl alacağın geriye kalan miktarı olan 18.000TL"lik kısmı yönünden borçlu olduğunun tespitine karar verilmiş olması, HMK 297/2 maddesi hükmüne de aykırıdır. O halde, mahkemece, davacının talebi üzerinde durularak, borçlu olmadığı miktar yönünden menfi tespit hükmü kurulması gerekirken, yazılı şekilde borçlu olunan miktar üzerinden olumlu tespit kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre, davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte yazılı nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 31/03/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.