3. Hukuk Dairesi 2014/12606 E. , 2015/466 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ELMADAĞ ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/03/2014
NUMARASI : 2013/370-2014/94
Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davada; aylık 100,00 TL olarak ödenmekte olan yoksulluk nafakasıyla, 160,00 TL olarak ödenmekte olan iştirak nafakasının, zaman içerisinde ihtiyaçları karşılamada yetersiz kaldığı belirtilerek; 300,00 er TL"ye çıkarılması talep edilmiş, mahkemece, nafaka artırım şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; yoksulluk ve iştirak nafakasının artırılması istemine ilişkindir.
TMK"nın 331.maddesi gereğince durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler. Mahkemece iradın arttırılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi ya da hakkaniyetin artırımı gerektirmesi gerekmektedir.Yasada nafakanın yeniden belirlenebilmesi için belli bir zaman diliminin geçmesi aranmamıştır.
Kural olarak boşanma kararı ile velayet kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.(TMK m.182) Anne ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder.(TMK m.328/1) Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile anne ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Ayrıca nafakanın takdirinde birlik devam ederken çocuğun alıştığı yaşama şeklide dikkate alınır.
Diğer taraftan nafaka miktarı belirlenirken, velayet hakkı kendisine tevdi olunmuş tarafın, bu görev nedeniyle emeğinin ve yüklendiği sorumlulukların karşılığı olan harcamaların da dikkate alınması zorunludur.
Her ne kadar, nafakanın takdirinde; davalı (baba) nın hayat koşulları ve ödeme gücünün de dikkate alınması zorunluluğu var ise de; bu durum, yani davalının gelir seviyesinin düşüklüğü nafakanın artırılması gerekliliğini büsbütün ortadan kaldırmaz.
Hakim, nafaka takdirinde; nafaka alacaklısı çocuğun ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalı babanın gelir durumu arasındaki dengeyi kurarak, hakkaniyet ölçüsünde nafakayı artırmalıdır.
Yoksulluk nafakasının artırım davasında ise; tarafların ekonomik ve sosyal durumlarındaki değişikliğin, önce kurulan dengeyi bozup bozmadığı göz önünde bulundurulmalı, nafaka alacaklısının ihtiyaçlarını karşılayacak, nafaka yükümlüsünün gelir durumu ile orantılı olacak şekilde hakkaniyet ölçüsünde artırım yapılmalıdır.
Yargıtay"ın yerleşmiş uygulamasına göre; nafaka alacaklısı kadının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir ve giderinde, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır.
Tüm bu bilgiler ışığında somut olay irdelendiğinde; tarafların 05.12.2008 tarihli ilamla anlaşmalı şekilde boşandıkları, boşanma ilamıyla 100,00"er TL iştirak ve yoksulluk nafakasına hükmedildiği, davacı Güler"in, 29.05.2009 tarihinde nafaka artırım davası açtığı, o davada mahkemece, yoksulluk nafakasının artırılması isteminin reddine, iştirak nafakasının aylık 160,00 TL"ye çıkarılmasına karar verildiği, hali hazırda davacının, davalıdan kendisi ve çocuğu için toplam 260,00 TL nafaka aldığı, davacının 18.11.2013 günü eldeki artırım davasını açtığı, ev hanımı olan davacının davalıdan aldığı toplam 260,00 TL nafaka dışında hiç bir gelirinin bulunmadığı, müşterek çocuğun 13.06.2003 doğumlu olduğu, devlet okulunda okuduğu, davalının bir bankada çalıştığı, aylık 1.750,00 TL gelirinin bulunduğu, yeniden evlendiği, 2010 yılında bir çocuğunun daha olduğu anlaşılmaktadır.
Görüldüğü üzere, yoksulluk nafakasının ilk takdir edildiği 05.12.2008 tarihinden, eldeki davanın açıldığı 18.11.2013 tarihi arasında yaklaşık 5 yıl, iştirak nafakasının en son artırıldığı 29.05.2009 tarihinden, eldeki artırım davasının açıldığı tarih arasında da yaklaşık 4,5 yıl geçmiştir. Bu süre içerisinde tarafların sosyal ve ekonomik durumları değişmiş, müşterek çocuğun yaşı büyümüş, ihtiyaçları ve eğitim giderleri doğal olarak artmış, paranın alım gücü de en azından enflasyon oranında değer kaybına uğramıştır.
Hal böyle olunca mahkemece; tarafların gerçekleşen ekonomik ve sosyal durumları, nafakaların niteliği, müşterek çocuğun yaşı ve ihtiyaçları, günün ekonomik koşulları nazara alınarak, TMK"nun 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun şekilde artırıma karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu davanın tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
O halde mahkemece yapılacak iş;
İştirak nafakası yönünden; çocuğun yaşı, okul durumu ve zorunlu ihtiyaçları, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, özellikle velayet kendisinde bulunan annenin de nafakaya ihtiyaç duyduğu dikkate alınarak "hakkaniyete" uygun bir miktar artırıma karar vermek olmalıdır.
Yoksulluk nafakası yönünden ise; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, yoksulluk nafakasının niteliği, yoksulluk nafakasına hükmedildiği tarihten itibaren geçen süreçte paranın satın alma gücünün azaldığı hususları gözetilerek, nafakanın hakkaniyete uygun olarak en azından TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılması ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan dengenin korunması olmalıdır.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.